En son bu
cephede gözyaşı, keder, kan ağlayan yürekler vardı. Cepheler terk edilmişti.
Gökten romcom sahneler yağıyordu. Gözlerde korku hakimdi. “Yeter!” diyordu RahDenciler,
ağlıyordu. Sabahlara kadar sahneleri hatmeden RahDenciler “Üstümüze fırlatmayın
artık.” diyordu, gözyaşları sel olmuştu. Senariste “Yapma!” diyordu. Yapma...
Tabii bu RahDenciler izledikleri her dizi çiftinin bir yerden sonra
sapıtmasına, özlerini yitirmesine, eriyerek yok olmasına tanık olduğu için
korkuyordu en çok da. İstiklal Marşı ve kapanıştan önce onların payına düşen
buydu çünkü hep. RahDen’e bir daha tutkulu, öfkeli, hayran bakamayacağız
korkusuyla bölümü izleyen RahDenciler şok içindeydi. Ne şok ama…
Biz ne
izledik böyle? Hayal mi? Şaka mı? Rüya mı? Hayatımda ilk defa izlediğim bir
çifti bu kadar mutlu gördüm ben. Midemde kelebekler halay çekiyordu izlerken.
Mesela bazı dizi çiftleri var. Düşünsene 39 bölüm veya daha fazla sürekli acı
çekiyorlar, mutsuz oluyorlar. Sahilde bir kere bile el ele yürümeyen,
yürüyemeyen, yürütülmeyen çiftler var. Yani kendi gözlerimle gördüğümden falan
değil. Öyle anlatıyorlar. Uzak diyarlarda varmış öyle çiftler. Çok uzak
diyarlarda. Yazık ya. Bir de bunları izleyenler varmış. Garibans. :(
Kendi adıma
ve izleyen herkes adına teşekkür ederim. Çünkü ben bu sahneleri daha önce
hiçbir Türk dizi çiftinde izlemedim. O kadar cesur olamadı çoğu. Belki toplum
korkuttu gözlerini, belki de işlerine gelmedi öylesi. Bilmem. Ama aradaki ince
çizgiyi de unutmamak gerek. Cesaret adı altında karakterlerin özüne ihanet
edersek öylesi yine kırar kalbimi. Hepimizin kalbini. Tanıdığı çifte
yabancılaşmak… Neyse, unuttum gitti. :)
Rahmet’in
kalbi kırık. Rahmet’in kalbi ablasının söylediklerine çok kırık. En büyük hayal
kırıklığı olduğunuz kişi, hayatınız boyunca ona destek olmak için her şeyi
yaptığınız ablanız olunca bu kalp kırıklığının onarılmasının o kadar kolay
olmasını beklemek pek olası değil. Bu abla kardeş ilişkisini ben çok sevdim.
Sonunda kendini ablasına ispikleyenin kim olduğunu öğrenmesini ise daha da çok
sevdim. Neydi o? Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir özelliği
vardır tatlı kız.
Rahmet’in
sığınacak birisine ihtiyacı vardı. Deniz’e sığındı. Aşka sığındı. Her şeyini
yitiren bu adam, âşık olduğu kadına sığındı. Mesela normalde bad boylar,
ultracool ve zengin işi arabalarıyla kızları evden almaya gelir. Pışşık! Burda
bu işi kız tarafı yapıyor. Bu ilişkinin alternatif bir evren gibi yazılmış
halini, kadın karaktere hep erkek karakterde gördüğümüz, görmeye alıştığımız şeylerin
yüklenme halini seviyorum.
Mesela bu
sahnenin normali de Deniz’in yemek yapması, Rahmet’in arkadan sarılması,
“Hanımım!” demesi olurken bak, burda da işler tersine dönüyor. Hamarat Rahmet,
çılgın makarnasıyla sevdiceğini coşturuyor. Bunlar bayağı ayrı eve çıkmış.
Ahlaksız çift, kızlı erkekli aynı evde yaşıyordu. Hanelerine bir haram point
daha.
“Birçok konuda senden daha
tecrübeliyim.” Ne
kadar Shameless kelimeler bunlar.
“Sen niye yaşamaya bu kadar acele
ediyorsun?” Rahmet
bu soruyu sorduktan sonra minnacık bir zaman aralığındaki duraksamaya ne
sığdırdın acaba Deniz?
“Kaybedecek vaktim yok.”
“Neden?”
“Sen niye bu kadar ağırdan
alıyorsun?” Soruya
soruyla cevap verelim Reyis. Kaçması daha kolay oluyor öyle.
“Ya sen bu konular açılınca niye hep
kaçıyorsun?”
“Cevaplarından hoşlanmadığım sorulara
tahammül edemiyorum.”
Bu kadar
ince ince yazan kişilerin parti bölümündeki “Belki de yoktur.” cümlesini boşa
kurduğunu düşünenler kimlerdi bakayım? Hastalık repertuarıma bakayım ben bir.
Hmm… Tabii bunlar hep birer tahmin. Belki de yoktur(Şakacı şey seni.). Biz,
maksimum 15 dakika sahnesi olan bir yan çiftiz. Yan çiftiz biz. Yan. Çift.
Çıkıp da yan çifte böyle derin şeyler yazan kişilerin çok da umrundaydı, hıh!
Hiç mi değil? Azıcık da mı? Umut yok mu? Üzülürüm, üzülürüz. Çok. Deniz Çelik’e
nasıl kıyacağız? Onun ilk defa bu yönlerini gördük ki biz… Mutlu. Aşık. Çok
aşık. Hayatımızda gördüğümüz en tehlikeli kızın bu hallerini gördükten sonra
sahi nasıl dayanacağız? Acı çekmek özgürlüktü en nihayetinde. Özgürleşelim o
zaman biz de…
Makarna orda
yanmış çok mu? Biz hepimiz eridik, yandık, kül olduk. Siz nasıl bir şeysiniz
ya? Yanık makarnayı yiyecek kadar zengin, şımarık, kendini beğenmiş, ukala,
kötü kız.
“Benle inatlaşmaman gerekmediğini
öğrenemedin mi?” Bu
durumda bile Queenliğinden ödün vermeyen birisi o. Lafını da sokarmış. Siz
neden bu kadar mutlusunuz? Neden? İnsan ne yapacağını da bilmiyor ki. Bünye
alışık değil çiftini mutlu izlemeye. Hata veriyor. Not found.
15 gün
sonra! Dizilerdeki zaman atlamalarından nefret ediyorum. Neden 15 hocam,
anlatsanıza bir? Mesela 9 gün falan olsun. 11 gün. Niye 15? Yemin mi bu? Ben
daha hayatımda zaman atlaması olup da mutlu olmadım. Olan var mı? Bu da bir ilk
oldu galiba. Zaman atlaması sonrası daha da mutlu olan bir çift mi? Nasıl
yaşanabilir bu? Türk dizi sektörü şokta. Milyonlarca yürekteki o tek bir soruyu
ben sizin yerinize sorayım. 15 gün boyunca RahDen ne yaptı? Dıt! Senin aklın
fesat, aklın. Kötü çucuk. Makarna pişirip yemişlerdir 15 gün, ne olacak başka?
Kesin yaşanmıştır bu. Kesin (Gülen şeytan emojisi. MU HA HA HA!). Haram çiftim
benim. :) Bira şişeleri falan. Sahi hangi diziden uyarlanmıştı bu? İngilizce
bir şeydi sanki adı. Hatırlayamadım şimdi.
“Seni de tavladığıma göre okulda
dikkatimi çekecek bir şey kalmadı çünkü.” Deniz’i içimize sokabiliyor muyuz? Neden bu kadar
tatlısın sen?
“Daha ne kadar Derin’den kaçacaksın?”
“Senin saçmalıklarını temizlemek
biraz daha bekleyebilir.”
“Ne benim saçmalıklarım ya?”
“Öyle Rahmet. Hiç kendini sıyırmaya
kalkma. Eğer başında beni dinlemiş olsaydın konu kardeşime kadar
bulaşmayacaktı.”
Niye böyle
şeyler yazdık ki şimdi? Ne güzel sadece Deniz’i suçluyorduk. Rahmet’i aklardık
bir şekilde. Ne bileyim “Üzgünüm.” falan derdi. “Beni ayarttı.” derdi. Bir
şekilde kadın karakteri suçlar, erkeği aklardık biz. Hep öyle olmuyor muydu
zaten? Suçu tek bir tarafa, kadın tarafına yıkmıyor muyduk? Birazcık özgüvenli
kadın gördüğünüzde hani söylemeyi en çok sevdiğiniz o bel altı laf yok mu? Onu
söylerdik. Erkek de diğer kızla tekrar yakınlaşırdı. Unuturduk yani her şeyi.
Çünkü öylesi en kolayıydı. Yeni bir şey daha öğrendik. İki kişi arasında
yaşanan bir şeyden iki kişi de sorumluymuş meğer. Ortada bir kusur varsa ve adı
aşksa, bu kusuru paylaşan iki kusurlu taraf varmış. Dikkat et. İki.
‘Hiçbir
zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur.
Hiçbir zaman
halimden memnun olmayayım.
Hiçbir zaman
kusursuz olmayayım.
Kurtar beni,
Tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.’
Yazı devam ediyor..