Ne hikayeler anlatılır, şarkılar söylenir aşk üzerine.
Şiirler, destanlar, masallar yazılır. Hepsinde ise anlatılan aşk bambaşkadır.
Bu defa kişiden kişiye, kalpten kalbe değişen o mucizevi şey pek eğlenceli bir
masalla çıktı karşımıza. Başrolde ise
aşk vardı. Tabi yine bin bir haliyle...
Kıskanç Gökhan’ı, Çapkın Sinan’ı, Oğuz’u, Barış’ı, Ali’si ve
Sırık Oğlan’ın Amazon Kızı, Gamzeli Kahramanı’nın Küçük Titan’ı, Çetesinin
Başkanı Yaprak Ayvazıyla rengarenk bir masala daldık.
Aşk denilen şey Oğuz gibidir. Gülmek, güldürmek,
eğlenmektir. Ufacık bir şeyden bile gülmek için neden bulabilmek, sevdiklerinin
yüzündeki gülümsemenin nedeni olabilmektir.
Aşk bazen Sinan gibidir. Tüm bildiklerinin yerle bir olması,
kullanacak taktiğinin kalmamasıdır. Kalbinin değişen ritmiyle yönünün şaşması,
ezberinin bozulmasıdır.
Aşk kimi zaman Gökhan gibidir. Sevdiğin uğruna saçmalamak,
kıskançlığın verdiği yetkiye dayanarak yaratıcılığın sınırlarının zorlamaktır.
Aşk aslında Ece gibidir. Kuralların, formüllerin,
taktiklerin işlememesidir. Doğallığa inanmak, yapmacıklıktan kaçıp içtenliğe
sığınmaktır.
Aşk Barış gibidir. Anın tadının çıkarmak, hayatın içindeki
eğlenceyi bulmaktır. Zor olsa bile vazgeçmemek, kapalı olan kapıları teker
teker açıp sevdiğinin karşısına dikilmektir.
Aşk Ali gibidir. Sevdiğini kaybetmekten korkmak, için yansa
bile susmaktır. Yüreğin onu kaybetme ihtimaliyle yanıp tutuşurken acını
saklamak, gözyaşlarını içine akıtmaktır.
Ama aşk en çok da Yaprak gibidir. Doğal, samimi,
hesapsızdır. Çizilmiş kalıplara inat kendinden şaşmamak, kalbinin sesiyle yol
almaktır. Diğerleri gibi değil, kendin olmaktır.
2 kitap ve 2 filmden sonra her telden rengi ve sesiyle bu
sefer dizi olarak karşımıza çıktı 4N1K. İzleyenlerin kimisi tanıyorken
karakterleri, kimisi ise hiç bilmiyordu hikâyeyi. Ve en tatlı gülümsemeleriyle
çete yeniden merhaba dedi. Eh, masal bu ya kitabın kapağı açıldı. Ve çetenin
maceraları son hız başladı.
İlk Aşk ekranlarımıza
hoş geldi...