Siyah Beyaz Aşk: Bir kalbi en fazla dil yarası acıtır Ferhat Aslan, bilmez misin?

Siyah Beyaz Aşk: Bir kalbi en fazla dil yarası acıtır Ferhat Aslan, bilmez misin?
Bazı travmalar vardır, öyle kolay kolay atlatılamaz. Günler ayları ve aylar yılları kovalar! Öyle derindedir ki bazı yaralar kabuk bağlamaları da çok zordur. Zaman gerekir. Emek ve istek gerekir. Umut ve güven gerekir. En çok da anlayış ve sevgi gerekir. Bir de iyi bir doktora ihtiyaç vardır. Öyle kendi kendinizi tedavi edemezsiniz. Bakmayın siz Ferhat’ın güçlü, sert, öfkeli, dediğim dedik duruşlarına. Her şeyi ben bilirim edalarına. Aslında içinde kopan fırtınalarla daha nasıl boğuşacağını bile bilemeyen hâlâ 12 yaşındaki kızgın bir çocuk o. Küçük yaşlarda çok isyan edememiş yaşadıklarına, hayalleri ellerinin arasından kaymış sesini bile fazla çıkaramamış. Sadece sesini çıkarttığını sanmış. Şu hayatta hep yapa yalnız kala kalmış, korkmuş, ürkmüş ve kimseye söyleyememiş. Sevmeyi tadamamış, sevildiğine inanamamış. Nasıl güven duyulur öğrenememiş. Masal anlatılır mı, dinlenir mi, yaşanır mı, ne yapılır bilmez. Böyle duygularla tek başına boğuşurken büyümüş gitmiş işte Ferhat Aslan. Özlenmeden, özlemeden. Kırıla kırıla en çok kırmayı, yana yana en çok yakmayı öğrenmiş. Büyüyünce her şey daha kolay olur sanmış. Geçer sanmış! İyileşir sanmış! Ama bilememiş büyümenin çözüp getirmeyeceğini, o yaraların yaş almakla hemen silinmeyeceğini. Öfkesiyle çevresindekileri nasıl dağlayabileceğini. Gözlerinin karanlığa bürünebileceğini, gülüşünün silinmeye yüz tutacağını tahmin edememiş. İşte bu yüzden küsmüş aynalara. Kendinin ne hale geldiğini görmemek için. Ama bir gün yaşadığı o karanlık masalının tam ortasına, beyaz mı beyaz, güzel mi güzel bir kız çıka gelmiş. Daha doğrusu kader ağlarını örmüş ve tanışmışlar. İşte Ferhat o kız sayesinde yavaş yavaş iyileşmeye başlamış. Ama bu mutluluk çok uzun sürmemiş. Bu hafta sil baştan “Ben varım! Aslı benim kahramanım.” cümlelerini kurabilen adam gitmiş. Yerine dili keskin, ağzından çıkan sözlerin Aslı’yı nasıl yaktığını, incittiğini göremeyen kaba biri gelmiş. Bir kalbi en fazla dil yarası acıtır Ferhat Aslan, bilmez misin?
 
Her şeye, herkese müdahale et, ama sana müdahale edilince pençelerini çıkar. Böyle bir hayat yok. Müdahale edersen, müdahale edilirsin Ferhat Aslan. Bir kadın düşünün sevdiği adamın-kocasının, başka kadından (öz kuzeninden) çocuğu olduğunu öğreniyor. Geçmişte yaşanmış deyip boş veremez. İncinir, üzülür ve asla unutmaz. Sineye çekmesi beklenemez. O ev de, o kadınla aynı ortamı nasıl paylaşabilir? Elbette çekip gidecek. Elbette kendine bir ev kuracak. Normal insanlar hayatlarına bir şekilde kaldıkları yerden devam etmek isterler. Çabalarlar. Normal kocalarda hamile eşleri yıkılmasın, yıpranmasın, yaralı yüreği daha da kanamasın diye o ev de yaşamaya, kuzenle aynı havayı solumaya devam etmezler.
 
Aslı baktığı her yerde Ferhat’ı görüyor. Ümit ediyor belki gelir diye... Aniden karnına giren sancıların eşliğinde doktor kontrolünde bebeğinin cinsiyetini öğrenmek zorunda kaldı. Eşi yanında olmadığı için duygulanan, üzülen, özleyen, göz yaşı döken bir anne adayının nasıl güzel bir anne olacağı o zaten ortada. Ama onu bu hassas döneminde yalnız bırakan, laf sokan, hava yapan baba adayı hakkında şüphelerim var. Kardeşi Yiğit’i araçla bıraktırma derdinde, hamile eşi evden ayrılırken taksi ile gitmesini pek de umursamıyormuş gibi görünen bir baba var elimizde. Ne oldu çilekler yediren o güzel babaya? Ne oldu o hayran hayran Aslı’yı gizliden gizliye seven bakışlara?
 
“Masal bitti, çirkin’i unut.” Hayatında masal nedir bilmeyen adam, masallara Aslı sayesinde inanmaya başlamış Ferhat efendi yine bir kez daha diliyle yaralıyor. Yaralamakla kalmıyor, kanatıyor. Bitiriyormuş masalı, sıkılmış. Niye? Aslı ona güvenmediği için, Yusuf’u saldığı için geçmişini çaldığını düşünüyor. Aslı masal bitmesin, Ferhat zarar görmesin diye çabalarken, çırpınırken karnından bıçak darbesini alıyor. Yaralandığına mı üzülsün yoksa Ferhat’ın “Sen böyle mi anne olacaksın!” yorumuna mı? Yine yaralıyor diliyle Ferhat Aslı’sını. Hem de o bıçak yarasının kabuk bile bağlamasını beklemeden, o yarayı öpmeden, o yaraya dokunmadan, arkasını dönüyor. Ama kendi iç sesiyle Ferhat düşünürken nasıl da içimiz titredi! Kendisi için umut ettiklerini Aslı’ya, oğlunu taşıyan kadına bir an için bile sunamadı. Niye? Çünkü onun yaraları, onun geçmişi daha ötesi yok.
 
Gelelim “Aslı da sır saklıyor, o da haksız!” yorumunu yapanlara. Bir kere sır Aslı’nın sırrı değil. Bu sırrı yıllardır saklayanların Ferhat’a açıklama yapması gerekiyor. Aslı sadece sessiz kalmayı seçti, Ferhat’ın sevdikleri avucunun içinden kayıp gitmesin diye. Ferhat bataklığında boğulmasın diye. Eli kana bulanmasın diye. Kardeşlerini ve berber babasını kaybetmesin diye. İntikam diye tutuşmasın diye. Ferhat’ı çok sevdiği için. Aslı çok güzel dile getirdi içinde olduğu çıkmazı; “Seni korumak için senden olmak!” Daha bu kız ne diyebilir? Bölümün en güzel repliği buydu. Sendenim diyor. Bir bilsen keşke diyor. Vazgeçmedim, gitmedim diyor. Yaralarını iyileştirmek için kendimi hırpalıyorum diyor. Umutsuz vaka olma diye. “Aslı ikide bir çekip gidiyor!” diyenlere de bir şeyler söylemek istiyorum. İnsanlar bazen nefes almak için bulundukları ortamlardan uzaklaşıp, daha sağlıklı düşünebilecekleri bir yer arayışına girerler ve giderler. Bu gidişler genelde geri dönüşler olarak sonuçlanır. Nitekim bizim hikayemizde de hep böyle oldu. Çünkü elimizde içi titreyerek seven, özleyen ve koruma iç güdüsüyle hareket eden, sevdiğine dayanamayan pamuk kalpli bir Aslı var. İki soluklanıyor bakıyor Ferhat’sız yapamıyor hop geri geliyor.
 
Saat tam 9 da güzel’ini gören Ferhat’ın nefesinin kesilmesine neden olan duyguyu sadece “Aşk ve sevgi!” olarak tanımlaması biraz olsun kızgınlığımı alırdı. Aşkın insanı ne hallere soktuğunu bilecek kadar çok aşık bir adam kendisi. Nitekim geçmişi ve bugünü arasında sıkışmış kalmış; tedavisi yarıda kalmış yaralı bir hasta Ferhat Aslan. Sevenler bir arada değillerse; çirkin olmaz, güzel olmaz! Masal olmaz! Aşk, umut, hayaller olmaz! Ama ikisi birlikteyse; Güzel olur, çirkin olur! Aşk, umut, hayaller olur. Masal ve sevgi olur! Mutlu seyirciler olur!
 
Sevgiyle kalın...
 
Notlarım
 
*Berber Necdet’i öldürtenin Namık olması ve bunu öğrenen Ferhat’ın tepkilerini bizlere içten hissettiren, rolünü yaşayarak oynayan İbrahim Çelikkol’a alkışlarımız. Şahaneydi kendisi.
*Jülide,Vildan ve Cüneyt tahammül edemediklerimden. Onlar hakkında ne yazmak ne de yorum yapmak istiyorum.
*Dilsiz ve Hülya’nın evlenmesi, Aslı ve Ferhat’ın şahitliği eşliğinde çok güzeldi.
*Ferhat’a Aslı’nın adresini veren Dilsiz bir harikaydı.
*Namık‘ın evi Yeter hanımın üstüne yapması sanırım beklenmeyenler listesinin başında yer alır.
*Abidin ve Gülsüm’ü daha çok izleme şansımız olsa keşke.
*Bebeklerinin erkek olacağını öğrendiğinde eşine sarılmak yerine, banyolara kapanan Ferhat’ı da sevemedim bu hafta.
*“İnsanlardan geçmek bu kadar kolay mı?”diye soran Yiğit’e “Herkes benden geçiyor.” diyen Ferhat’a artık kendine gel diyesim var. Senden vazgeçmeyen kadını bir gör, bir anla artık. Aslı, seni korumak için senden oluyor anla!
*Kalbi çocuk sevgisiyle atan her kadının “Anneler günü de kutlu olsun!”
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER