Babalar ve oğulları diyoruz. Babasını örnek alarak büyüyüp iyi
birey olmaya çalıştıklarını söylüyoruz ama bazen de işler o kadar iyi
gitmediğinde babaların çocuklarına vermediği -veremediği- değerlerin bedelini
izliyoruz. Babalarının sevmediği çocukların canı çok acır elbet fakat
bir anne çocuğunu yüz üstü bırakırsa işte o zaman her şey yıkılır. Anne
çocuğunun elini bırakırsa o çocuk kaybolur. Anne çocuğunu aydınlatmazsa, o
çocuk karanlıkta kalır. Bu hikâyenin ise karanlıkta kalanı Selim.
Anlayamıyorduk belki de ilk bölümlerde, nasıl bir insan ailesine ihanet eder
diyorduk. Gerekene gerektiği gibi cevap vererek bölümün yıldızı olan Selim’e,
sezon başında saydığım söylediğim tüm o ağır laflar için ‘Beni affet’ demek
isterdim. Bir evlat olarak annesinden korkak, babasından gereksiz olduğunu
duyması onun suçu değil, ‘anne-baba’ olmayı beceremedikleri için Sultan ve
İdris’in suçu…
Bir anne düşünün, oğulları düzen kurmak isterken kendi devamlı
bir çatışma olsun, Koçovalılar savaşsın, vursun, kırsın istiyor. Şimdi bir de
bu olayın kısır döngüsüne bir bakalım: Oğlu Kahraman’ın ölümünden sonra küçük
oğlunu düzen sağlasın ve intikam alması için Çukur’a getiren Sultan, oğlunu
öldüreni öldürmesini istiyor ama onu öldürürse işin başındaki Salih ile yeniden
savaş çıkaracak. Salih neden bunları yapıyor ve savaş çıkarıyor? Sultan onun
hayatını mahvettiği için… Çukur’un Sultan anası, aynı zamanda Çukur’un
en bencil insanıdır. Kontrol edebileceği kişileri yakınında istiyor. Ona
‘torunlarını sev’ diyorlar, kadının daha önce birisini sevdiğinden bile
şüpheliyim. Sultan bir anne gibi toparlayıcı olmaktan çok dağıtıcı ve yıkıcı
olarak büyük bir tezatlıkla son sürat ilerliyor. Öyle ki bu bölüm Cumali
ağabeyimizin elini kolunu görebilme şansına sahip olduk ve öğrendik ki o bile
annesine bir sebepten karşı duruyor ve konuşmak dahi istemiyor…
Selim ‘reislik’ unvanını bu bölüm fazlasıyla hak etti Sultan’a
karşı söylenmesi gerekenleri söyleyerek. Bir nevi bizim hislerimize tercüman
oldu. Artık n’apacağını şaşıran Yamaç’ın elinden Medet’i alırken ortalığı
toparlamasındaki soğukkanlılığı, Vartolu’yu suçluyor gibi dursa da başlarda,
aslında onu koruması ve Medet’i ipten alışı muhteşemdi. ‘Kahraman’ın katili
Vartolu ama onun öfkesinin, kininin sebebi de sensin!’ İşte haftalardır
Sultan’ın suratına çat çat söylenmesi gereken cümle şuydu! Nihayet biri akıllı
olmayı seçti artık Koçovalı’lardan, Selim harika bir yolda, umarım böyle de
gider!
Sultan’ın vurulduğu bölüm olaylara ve bölüme tepki olarak çok net
bir cümle kurmuştum: ‘Vartolu Çukur’u yaksın istiyorum!’ Canım Vartolim!
Ne güzel yaktın Çukur’u… Güzel yaktı ama bunun da bir yerinden bambaşka bir
durum çıkmalıydı ki Vartolu’ya duyulacak öfke her zaman ki gibi daha da büyüsün
değil mi? Piyango da bu sefer Yamaç’a vurdu. Oysa bu bölüm sadece Sena ve
hayatının peşinde olan Yamaç bölümün en masumuydu. Yangının içinden Vartolu
gelip kurtarsa bile onu, Yamaç ona teşekkür bile etmez muhtemelen. Kızdırılınca
pimi çekilmiş bir bombaya dönüşen Vartolu’yu şu hayatta sevdiği iki kişiden
biriyle tehdit etmek yapılacak en yanlış şeydir şüphesiz. ‘Çukur’un babası
olacaksan, Sadiş’in karısı olamazsın.’ Bunu öz babası söylüyor. Ee, aynı bölüm
içinde hem Medet’le hem de Sadiş’iyle sınanınca bir atak farz olmuştu Vartolu
için. Haklı, diyecek bir şey yok ne yazık ki. Ancak kendisi için haksız
diyebileceğim tek sahnesi Sadiş’in evlendirileceğini öğrenince yaptığı ‘Seni de
öldürürüm, o adamı da öldürürüm.’ çıkışıydı. Vartolu olarak o adamı öldürür
müydü? Evet ama ne Vartolu olarak ne Salih olarak Sadiş’e dokunmaz,
dokunamazdı. Kaldı ki öyle bir lafı söylemeye bile hakkı yok… Çünkü o dediği
sevgi veya kıskançlıktan değil de insan dışı varlıkların uygulamaya kalkıştığı
bir hareket.
Çukur’da Sena ve Emrah için yeni bir yol yaratıldı. Anıl isimli eski
bir sevgili devreye sokup, Sena’yı Yamaç’tan ayırmaya kararlı bir Emrah gördük.
Şahsen ben Sena’yı aksiyonların içinde izlemeyi severim -çoğu zaman sinir olsam
bile- Bu Anıl hikayesinin sonunun da nereye çıkacağını merak ediyorum. Ama
genel bir fikir söyleyecek olursam birçok izleyicinin Sena-Anıl sahnelerinden
sıkılacağına eminim. Emrah’ın Damat Yamaç’tan ayırmaya çalıştığı Sena için
verdiği çaba hala ilginç. Bunu üvey kardeşi olduğu halde yapıyor… Öz olduğunu
öğrense asıl hisleriyle neler yapar kim bilir? Bu arada artık Amir
olmayan Emrah’ın takımları çekip, ortalığı yakmasına puanım 10 üzerinden 50…
Emrah sayesinde bu bölüm Sena hakkında bir dakika içinde neler
neler öğrendik! Piyano çalması, resim bölümünü kazanması, hocasına âşık olup
okulu bırakması ve lisede intiharlara kalkışması. Bizim elimize bu kadar
malzeme veriliyorsa bir karakter için bunların açılımlarını da görsek güzel
olur tabii. Hazır fırsatlarda çıkıyorken karşılarına Sena ve Yamaç’ın
ilişkisine de düzgün bir yol çizilse ya artık! Kardeş gibi davranıyorlar
bildiğiniz. Sena’nın eski sevgilisinin yanına gitmesi hoş hareket değildi.
İyilik için bile olsa bu Yamaç’ı çıldırtacaktır. Emrah’ın hedefine ulaşınca ne
olacağını daha bir merak ediyorum tabii. Yine de Anıl oyununun çok uzayıp dolandırılmaması
ufak bir temennim olsun benim de.
Nazım’ı bu hafta çok fazla göremesek bile Selim’le olan
sahnesinde kendini fazlasıyla belli etti bize. Nazım’ın hukuka uygun olarak
yaptığı planlar ve bu sebeple karşısındakine davranışlarındaki sakinliği çok
yakışıyor ona. Selim o 4. koltuğa oturacaktır muhtemelen. Oturmayı istiyor da
içten içe yediremiyor gibi sanki. Kardeşler ittifakına katılıp 4. olarak o
koltuğa oturursa haksız demeyeceğim kendisi için çünkü gördüğü muamele bunu
yapmasını gerektiriyor. Cumali gibi bir taraf daha gelirse yakın zamanda hikâyeye
Yamaç’ı da Selim ve Vartolu’yla birlik halinde görmek isterdim yine.
İdris Koçovalı, ‘Çukur’un başına herkes geçebilir yapabiliyorsan
buyur yap!’ dememiş miydi Salih’e? Biz para değil, adam toplarız laflarının
‘oğlu’ tarafından gerçekleştirildiğine kızdı mı yani şimdi? Vartolu gayet
Çukur’un adamı olarak, Çukur’un adamlarını yanına toplayabildi. Buna rağmen
babasından hala bir oğlum dediğini duyamadığı gibi, baba bile diyemiyor.
Diyemediği gibi azar işitiyor. Bu Vartolu daha ne yapsın İdris Koçovalı
karşısında? Şu an için dizide acil olarak yapılacak iki şey var benim
gözlemlerime göre: Biri İdris’in aşırı dengesiz tavırlarında net bir yol
seçilmesi, diğeri acilen Sultan’ın cenaze namazının kılınması. Sultan’ı
uğurlamadan önce son bir kez daha ortalığı karıştırmasına hayır demeyiz artık o
kadardan bir şey olmaz sanırım. Yamaç ve Sena’yı karıştıracaklarına anne baba
için bir çözüm üretilmeli artık! Yoksa bu Çukur yakarken içinde kalan daha çok
masum olacak…
Haftaya görüşmek üzere…