Siyah Beyaz Aşk: Sevmek ASLI, sevmek...

Siyah Beyaz Aşk: Sevmek ASLI, sevmek...
Her şey susar. Gök susar, kuşlar susar, ağaçlar susar, denizler susar, çiçekler susar ve vicdan konuşmaya başlar. Vicdan konuşmaya başlayınca Aslı. Vicdanın sesi dinlenir! Kapılar yumruklanır. Geç kalınma ve kaybetme korkusuyla insanın vicdanı, her şeyi yaptırır! Haklısın hastane köşelerinde duymak istemediklerini duydun! Yıkıldın ve incindin. Biz de çok üzüldük senin için... Ama şöyle bir aynaya bak şimdi! Sen ne yaptın? Ferhat’ı da bir kliniğin önünde seni incittiği şekilde “gözünü bile kırpmadan aldırdığını söyleyerek!” yıktın! Babası öldüğünde yıkılmış ve kaybolmuş o çocuğu bir tek sen anlamıştın halbuki. Ne oldu şimdi? Ödeşmiş mi oldunuz? Yaralamak sana yakıştı mı peki? Aydınlık olan sen, beyaz olan sen, anlayışlı olan yine sen, önüne geçemediğin öfkenle ve acınla karanlık tarafa kolaycacık geçtin! Oldu mu dersin şimdi Aslı? Keşke iyileştirmeyi seçseydin. Demek ki neymiş; iyi olmak, anlayışlı olabilmek öyle kolay değilmiş. Bıçak kemiğe dayandığında, acılar kalbine saplandığında herkesin bir karanlık tarafa geçme potansiyeli varmış demek.
 
Koşulsuzca; amasız, keşkesiz, çünküsüz sevebilmek zordur. Sevginin için de kibir barınmaz. Kibir barındıran aşklar zaten yıkılmaya mahkumdur. Kibir herkesin, her bireyin bünyesinde mevcuttur. Ufacık bir kıvılcımı bekler, ortaya çıkmak için. İlk Ferhat kullandı ‘kibir’ dedi ve sonra Aslı kullandı. Her ikisi de manasız ve anlamsız birbirlerini kül etmek için kullandılar. Böylesine güzel aşkta kibir ne arar. Ağlayan kadına tüm gücüyle sarılan adam mı kibirli? Yoksa her türlü olumsuzluğa rağmen adamın yaralarını sarmalayan kadın mı kibirli? Aslı ve Ferhat bir kayboluşun içinde oradan oraya sürükleniyorlar. Dudaklarından çıkanlara değil, gözleriyle birbirlerine ne anlattıklarına bakmak gerekir.
 
Hayat sevdiklerimize benzer hale getirir bizleri. Değiştirir. Farklı karakterler zamanla birbiriyle benzeşmeye başlar. Fark etmezsiniz bile. Bir bakmışsınız o siz, siz o olmuşsunuzdur. Ferhat değişiyor ve bunu görmek bu kadar zor mu? Kapıları kırmıyor mesela... Silahını davranıp tehditler savurmuyor. Sen baş kaldırdıkça Aslı, Ferhat’ın dili lâl oldu, görmez misin? Seni dinliyor, emirler vermiyor. Söylediklerini kabulleniyor. Taksicilerin kafasına silah dayamıyor, dövmüyor. Değişiyor Aslı. Senin için... Senin ona serptiğin iyilik ve aşk tohumlarının yeşerdiğini görebiliyor musun? Her tohum suya, bakıma, havaya ve sevgiye ihtiyaç duyar Aslı.
 
Sevmek Aslı...
Sevmek diyorum...
Sen olmazsan kurumaya, ölmeye gönüllü adamı farkında mısın?
Gönlün onun gönlüne değmiş bir kere.
Silip atmak kolay mı sanırsın? 
Kokun onu kokusuna karışmış bir kere.
Nasıl vazgeçersin ki...
Gözlerin onun gözlerinde kaybolmuş bir kere,
Başka gözü nasıl sevebilirsin?
Tenin onun tenine karışmış bir kere.
Unutabilir misin?
Yapabilir misin Aslı?
Birbirinize sarılmadan yaşayabilir misin?
Cezalandırmaya çalıştığın adam ölse, ne yaparsın?
O elleri sana dokunamasa ya da sen o ellere dokunamasan,
Neler olur?
Özler misin?
İçinde büyüyen aşkınızı-bebeğinizi saklamak; kime ve neye fayda Aslı?
Sevmek Aslı, sevmek...
Severken sevebilmeliyi de öğretmek...
Ve hiç vazgeçmemek...
 
Bir küçücük kalp atışında da yaşar sevgi...
Bir küçücük kalp atışıyla da perçinlenir o aşk...
Biraz senden alır gücü,
Biraz ondan alır...
O kalp atışı umuttur...
Hayatın anlamı,
Sevilip doyulamayandır...
Aile olmaktır...
Biraz siyahtan parça,
Biraz beyazdan parçadır...
Güzel ve çirkin aşkının en masum çiçeğidir...
Karanlıkta bir yıldız gibi,
Aydınlıkta bir güneş gibi parlar...
Sevmenin, aşkın en güzel meyvesidir.
Sevmek, her şeye ve herkese rağmen sevebilmektir...
 
Yüreği yangın yeri olan adam, ölüyor Aslı! Nefes alamadan gidiyor. Senin son sözünün başka cümlelerle kurulmuş olmasını dileyerek gidiyor. Umudun tam da bittiği noktada. Dağlara, ateşlere kafa tutan adam gidiyor Aslı. Ellerinden kayıyor... Bir şeyler yapma vakti Aslı. Seni diyerek cümlene başla ve seni istiyorumla bitir.
 
Sevmenin en güzel halini bir tablo gibi gözler önüne seren yine Abidin oldu. Abidin “Sevin, öyle bir sevin ki; karşınızdakini ve onun yaşadıklarını anlayarak, yargılamadan, suçlamadan, sorgulamadan, üzülmesin, yıkılmasın, hep iyi, hep mutlu olsun diyerek sevin.” dedi. “Bir kadınla kalan son nefesini paylaşabilecek kadar, düştüğünde onu kaldıracak, gülüşlerinin sebebi olabilecek kadar, tüm hatalarına rağmen vazgeçmeyin.” dedi. O kadının gözlerinden yaş akmasın diye bir adamın çırpınışını, merhametini, bir kadın nasıl sevilir tanımını bu hafta bizlere Abidin öğretti.
 
Bağırmadan da, acıtmadan da, küsmeden de sessiz sessiz, usul usul nasıl büyük sevilir Abidin sayesinde görmüş olduk. İçinde ki yangınlara rağmen özene bezene aniden bir aşk itirafı nasıl yapılabilir gördük. Sevmedik mi? Ben çok sevdim...
 
Bir kardeşin ağabeyine olan sevgisini, onu koruma çabasına da bu hafta hayran kaldım. Yiğit’in Ferhat’ı bir daha kaybetmemek için yalvarışları iç sızlatıcıydı. Küçükken kaybettiği ağabeyine yeniden kavuşmanın mutluluğu içindeyken, bir daha onu hiç görememe korkusu yine kalbinin tam ortasına bir hançer gibi saplanmıştı. Yiğit çaresizdi. Umarım kardeşinin feryatlarına kulak veren bir Ferhat görürüz gelecek hafta... Çünkü Ferhat sevdiklerine kıyamaz...
 
Ferhat Aslan sevdi mi; İçi titreyerek sever, gözleri buğulanarak sever, yutkuna yutkuna sever, iç sesiyle sever, kendine kızarak sever, süzülen göz yaşlarıyla sever, doktor diyerek sever, ölüme gidecek kadar sever, dağlar kadar ya da yangın yerleri gibi sever. Takip eder sever, kızar sever. Ama hep sever...
Sevgiyle ve sağlıkla kalın...
 
Kısa kısa...
  • Havlulu, karakter bozukluğunu en üst düzeyde yaşayan , klişe ve kötü yeğen Jülide karakterini dizimize nasıl katkıda bulunacağı konusunda şüphelerim var. Bu karakterin kazandıracaklarından çok kaybettireceklerini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Umut ederim dizimize reyting kaybettirmez.
  • İdil ve Cüneyt ortaklığı şaşırtmadı. Yakıştılar!
  • Gülsüm beni bu hafta yeterince yordu.
  • Abidin karakteri ve bu karaktere hayat veren Timur Ölkebaş harikaydı! Emeğine sağlık...
  • Savcı Yiğit ve bu karaktere can veren Deniz Celiloğlu’ nun da emeğine sağlık.
  • Hep sevin ve sevilin...



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER