Sıradan bir
gece yarısı, sıradan iki kişi.
Çağrı
merkezinin biri eski, biri yeni, iki çalışanı.
Yaptığı işi
sevmese de hayatına devam edebilmek için işe de devam eden iki çalışan.
Biri hayatı,
toplumu, insanları sorgulamaktan vazgeçmiş, biri sorular sormadan kabullenmiş.
Eleştirdiği
şeyin dışında ve uzağında durmadan lafını söyleyen, parmak sallamadan insanı
kendini sorgulamaya iten; probleme işaret edip çekilmeyen, hatta
doğrudan çözümü göstererek esas probleme parmak basan bir metin. Sıradan
insanın gündelik problemlerine, hayat gailesine gözünü kapatmayan, bireyi
topluma feda etmeyen bir anlatı. Teoman şarkıları gibi, tek kişilik, gülünç
olduğu kadar acıklı, acıklı olduğu kadar gülünç, muzır, anlatacak çok şeyi
olan, şaşırtıcı, etkileyici ve kendine özgü.
Bütün
bunları ufacık bir sahnede, yalnızca iki kişinin hiç kopmayan, sizi hiç dışına
atmayan akıcılıktaki diyalogunda görebiliyor, onlarla birlikte gülüyor,
neşeleniyor, umutlanıyor, hüsrana uğruyor ve birer birer hatırlıyorsunuz pek
çok şeyi, Altıdan Sonra Tiyatro'nun 444'ünü
izlerken.
Hatırlamak
bu oyunun en önemli sözcüğü. Unutmamak değil, çünkü unutmak zorundayız, çünkü
ancak unutursak devam edebiliriz yaşamaya. Ama geçmişimiz hiç olmamış gibi de
yaşayamaz, yolumuzu böyle çizemeyiz. Bu nedenle, hatırlamak da unutabilmek
kadar gerekli ve önemli. Hatırlamak, bir çentik atmak zihnimize, onu sürekli
omzumuzda taşımadan ama varlığını da bütünüyle silmeden aklımızdan...
“Bir nevi toplumsal hafıza olayı yani. Buraya yükledikçe de unutuyorlar işte bir sürü şeyi.”
Şehri
AVM'lerle donatanları alkışlayacak değilim. Fakat nihayet biri, içeriye
bir tiyatro sahnesi kurmayı akıl etmiş. İzmir'in en
yenilerinden Ege Perla'nın ikinci katında kendisi küçük ama şehre katkılarının
çok büyük olacağını yalnızca birkaç haftada gösteren bir tiyatro açıldı: Toy
İzmir. 444
de İzmir'e ilk ziyaretini bu sayede yapmış oldu.
Saklayacak
değilim, bu oyuna ilgi gösterme sebebim Yiğit Sertdemir'den başkası değil.
Aylar önce
şurada kendisinden uzun uzun
bahsetmiştim, rolünü nasıl giyindiğinden, sakalının telinden sesinin tonuna
kadar rolüne nasıl büründüğünden, rüyalara giren bir etki bıraktığından... Ben
onun Cyrano'suna meftun olmuştum ve ardından nereye olsa giderdim... Bu arzuyla
birkaç İstanbul ziyareti de gerçekleştirdim geçtiğimiz aylarda.
Durup
düşünüyorum, hadi Cyrano olağanüstü biriydi, bir şövalye, bir silahşör, bir
şair, bir kahramandı, ya bu çağrı merkezi çalışanı? Karakterin ne olduğu, neler
söylediği, neye hizmet ettiği kadar, onu kimin giydiği de önem kazanıyor
karşınızda iyi bir oyuncu varsa.
Oyunu izleyeli neredeyse bir ay olmasına
rağmen yazıyı yazmam zaman aldı, çünkü Yiğit Sertdemir övgülerimi
törpüleyebilmem ve bu törpüleme işini içime sindirebilmem zaman aldı.
Törpülemek istedim, çünkü sahnede gördüğüm şey tam da olması gerekendi ve
olması gerekeni yapan bir oyuncuyu alkışlarken bu fevkaladeliğin değerini
düşürebilecek olmaktan çekindim. Sahneden hiç inmemesi, sahneyi düşünmeyi,
yazmayı, yönetmeyi, oynamayı hiç bırakmaması gereken biri o.
Oyun boyunca
Gülhan Kadim'e bakamadım desem yeridir, gözümü Yiğit Sertdemir'den alamadığım
için. Ama Sertdemir'in rol çaldığını söyleyemem, zira Kadim'de kimseye rol
çaldıracak göz yok. Ve onun muazzam eşliği olmasa Sertdemir'i izlemek bu kadar
keyifli olmazdı, orası kesin.
Hatırlamak
demiştim, kilit sözcük. Oyun, kendi konusu ve akışı içinde ufak tefek
hatırlatmalar yapıyor insan ilişkileriyle, aşkla, arkadaşlıkla, politikayla,
yaşamak istediğimiz ve yaşamak durumunda kaldığımız hayatlarla ilgili. Yaşamak
istediğimiz hayata ulaşmak için yapabileceklerimiz, yapmayı denediklerimiz,
yapmaktan vazgeçtiklerimiz ve yapmaya
yeltenmediklerimiz var hepimizin. Buradan belki bir eylem çıkmıyor, aradığınız eyleme şu anda ulaşılamıyor belki,
ama belki de en büyük eylem hatırlamaktır, örtmemektir yapılmaması gerekenlerin üzerini...

Yazan:
Yiğit Sertdemir
Yöneten: Yaman Ömer Erzurumlu
Dekor-Kostüm Tasarımı: Aslı Can Kortan
Işık Tasarımı: İsmail Sağır
İşitsel Tasarım: Onur
Kahraman
Teknik
Tasarım: İhsan Dehmen
Afiş Fotoğrafı: Murat Dürüm
Afiş Tasarımı: Muzaffer Malkoç
Oynayanlar:
Gülhan Kadim, Yiğit Sertdemir