Bir komedi drama. Ön senaryoyu Lie to Me’nin yazarı Samuel Baum ve Manhattan’ın yazarı Sam Shaw yazdı. Konusu, silah üreticisi bir ailenin yaşadığı mücadeleyi anlatıyor. Ailenin hayatına yasal olarak pek doğru olmayan işler de giriyor. Ve ayrışmalar başlıyor. Başrollerde Brian Dennehy ve Jason Lee, Sam Trammel yer alıyor. Geleneksel Amerikalıların silaha olan düşkünlükleri malum. Gündemden düşmeyen silah edinme/ zorlaştırma yasalarına karşı dizinin daha da dikkat çekici olabileceği konuşuluyor. Yönetmen koltuğunda meşhur komedi Funny or Die’ın da birçoğunu çekmiş Jordon Vogt-Roberts var.

Bir yoga eğitmeninin başından geçen talihsizlikleri anlatan dizinin başrolünde I Want My Pants Back’den bilinen Josh Casaubun var. Criminal Minds’ın Paget Brewster’ı da Casaubun’un yanında. Yoga eğitmenimiz kafaları güzel gezen hippi bir anne ve babanın evladıdır. Garip bir karizmaya sahip olan eğitmenin ilişki deneyimleri ise oldukça düşündürücüdür. Etrafındaki kadınlarla olan ilişkileri de kaçınılmaz olarak maceranın geniş bir bölümünü teşkil edecektir.

Dizi, Cris Cole’ün yarattığı İngiliz The Bill’den esinleniyor. Yapım itibariyle tıpkı Down Dog gibi, Mad Dogs da çoğunlukla “Dizi yerine uzun metrajlı bir film olsa daha mı iyiydi sanki?” yorumlarına sahip. Dizi yine de birçok çevrenin şimdilik en favori adaylarından biri. Yönetmeni daha önce The Mindy Projects’ı yapmış Charles McDougall. Steve Zahn, Romany Malco, Michael Imperioli ve Ben Chaplin kendi hallerinde 5 arkadaştır ve bir gün eski bir dostları tarafından Orta Amerika’nın küçük ülkesi Belize’e çağrılmaları ile hikaye başlar. Zira eski dost birdenbire deniz kenarında kocaman bir yalının sahibi olmuştur; fakat arkadaşlarından bunun nasıl olduğuna dair sorular başlayınca işin rengi değişir. Biraz ironi ve biraz tehlike sevenlere.

Konusundan anladığım kadarıyla bence bunda ışık var, ünlü yapalım. 1962’de yazılmış bir bilim-kurgu romanından esinlenmiş. Bir Kuzey Amerika düşünün ki, aslında paralel evrende var; ve bir İkinci Dünya Savaşı düşünün ki, aslında gerçeğin tam aksine Mihver Devletler Almanya, İtalya ve Japonya kazanmış. (Almanya kazanmışsa, biz de kazanmış sayılıyoruz demek ki) Dizi konusu itibariyle zaten Amazon’un gösterdiği en hayal gücü yüksek iş olarak lanse ediliyor. Uyarlama X-Files’ın emektarı Frank Spotniz’e, yönetmenlik ise David Semel’e (Madam Secretary) ait. Başrollerde Alexa Davalos (Mob City) Luke Kleintank (Pretty Little Liars) Rufus Sewell (Dark City) ve Cary-Hiroyuki Tagawa (Rising Sun) yer alıyor.

Dizi, “Shouts & Murmurs” (Çığlıklar & Mırıltılar)'ın yazılı skeciyle başlar. Bir adam bir süpermarketin önünde insanları yalandan korkutmaktadır. Skeçe göre yönetmen de performansları not almaktadır. Ardından dizi, parça parça ama birbirini izleyen başka hikayelere dönüşüyor. Hepsinin dikkate değer olduğu göreceli ama, format bütünü itibariyle orijinal bir yapım olduğu söyleniyor. Dizinin yaratıcısı belgesel yapımcısı Alex Gibney. Başrolde, Brett Gelman (Gettin On) Alan Cumming ve Ariel Levy var. 

Lost’un yaratıcısı Carlton Cuse, bu kez pembe dizi tadında bir işe al atıyor ama hikaye Amerika’nın Sivil Savaş dönemine dayanıyor. Birbiriyle paralel giden iki ayrı hikayenin anlatımına şahit oluyoruz. Birinde bir çiftin kendilerini Amerika’nın farklı köşelerinde en kanlı çatışmalarda bulması, diğer hikayede de çatışmalardaki askerlerden birinin ailesinin çıkarları ile kendisi arasında kalması anlatılıyor. Politik unsurların ön planda tutulduğu dizinin, Amerika’nın Sivil Savaş dönemini günümüz modern liberallerine farklı bir pencereden anlatılma çabası olduğu söyleniyor: Yani, dizi için eleştirmenlerin “Etliye sütlüye karışmadan tarihi anlatmak mümkün değil” anlamında bir yorumu var. 

Baş karakter, son olarak About a Boy’da görülen Leslie Bibb tarafından canlandırılıyor. 40 yaşlarındaki eski bir model rehabilitasyonunun ardından hayata dair yeni beklentilerin içindedir. Dizinin yazarı yeni parlayan yıldızlardan Lindsey Stoddart, yönetmeni ise bundan önce Means Girls’ü çeken Mark Waters. Dizi şok ve kahkaha etkisi yüksek asidik bir komedi olarak nitelendiriliyor. Yüksek egoların bolca tiye alındığı senaryonun anlatım tarzı Californication’a benzetiliyor. Başrollerde, Leslie Bibb’in yanı sıra, Rachel Dratch yer alıyor.