Hiç unutulmayanların filmi: Arif V 216

Hiç unutulmayanların filmi: Arif V 216
"Sinemanın asıl büyüsü, gücü; içgüdülerle hissetmekte, insanların tuhaf ve unutamayacakları bir hisle filmden ayrılmalarını sağlamakta yatıyor.’’ demiş ünlü yönetmen David Lynch.

Yazıma bu sözlerle başlamak istedim. Çünkü sinema her şeyden önce seyirci ve sinemacılar arasındaki bağın kurulduğu ya da kurulamadığı yerdir. Bazen bir anlık bir mutluluk ya da üzüntü oluşturur bu bağı ya da tarif bile edemeyeceğiniz bir his. İşte bu bağı kurabilmek ve bu duyguyu seyirciye geçirebilmek işin en zor kısmıdır bana göre. 

Yıllardır "Gora gibi film gelmedi.", "Cem Yılmaz’ın en iyi filmi Gora’ydı.’’ sözlerini filmin konusu her açıldığında mutlaka duyarız. Pekiyi, neydi bu bağ, yıllardır etkisini biraz daha arttıran? İşte bu sorunun cevabı her bir seyircide ayrı yanıtlarla gizli.

ARİF V 216 filminin yapımının başladığı haberini aldığımdan beri inanılmaz bir merak içindeydim. O günden, vizyon tarihine kadar geri sayım yaptım desem yeridir. Filmin konusu açıklanmadan önce bir dostluk hikâyesi olduğunu anlamıştık tabii ama seyirciyi en etkileyen kısmı filmdeki Yeşilçam esintilerini hissettiği zaman oldu bence. İnsan özlediklerini izlemekten bir başka keyif alıyor galiba…

Filmi ön gösteriminde ve film ekibiyle beraber izleme şansına sahip olmak benim için inanılmaz bir deneyimdi. İlk izleyen seyirciler haliyle yıllardır bu anı bekleyen insanlardan oluşuyor. Bu sebeple filmin ilk dakikasından son dakikasına kadar seyircinin hiçbir detayı kaçırmak istemezcesine büyük bir keyif ve beklentiyle filmi izleyişine tanık oldum. Salonun enerjisi benim için bir filmi izlerken dikkat ettiğim önemli detaylardandır. Her salondan aynı film için aynı heyecanı ve ilgiyi görmek çok zor. Bu da başta bahsettiğim bağı kuranlar ve kuramayanlar olarak kendini gösteriyor.

ARİF V 216, bence Türk sinemasına yeni bir boyut getirdi. Bunu söylemiş olmak için söylemiyorum. Burası önemli. Her filmin elbet kendi içinde çok büyük emekleri var ama detaylar... Maalesef, her izlediğimiz filmde bunu yakalayamıyoruz. Bana göre sinema bir detay sanatıdır. Güzel film yapılır elbette ama, detaylı film yapmak çoğu zaman sinema adına herkesin pek de girmek isteyeceği bir bölüm olmayabiliyor. Çünkü detayların çok riski, çok emeğe ihtiyacı vardır. Bu filmin her karesinde tek tek işlenmiş ve izledikçe fark edeceğiniz birçok detayla karşılaşacaksınız. Aslında küçücük görünen belki de seyircinin dikkat bile etmeyeceği bir kül tablasının 1969 yılına ait olup olmadığını araştırmak için üç gün setin durması bu örneklerde bir tanesi.

Demek istediğim kimsenin fark etmeyeceğini sandığımız kültablası büyür büyür ve milyonların izleyeceği bir film olur. "Ne alaka?" demeyin. Arif V 2016 belki komedi filmi olarak biliniyor ama komedi deyip geçmemek gerek. İçinde ne duygular saklıyor. O son sahnede gözü dolmayan ya da sahneden etkilenmeyen çok az insan vardır. Bazen bir sinema perdesi ne kadar büyüyor değil mi? Bütün bir salonu içine alacak kadar.

O yıllarda yaşamamış ancak o yıllarda yaşamayı tercih edecek biri olarak "Yeşilçam" sahnelerinin duygu yüklü ve mizah dolu doğallığı, seçilen ve yeniden düzenlenen müzikler, "vay be bu kadar mı olur" denilecek kadar iyi canlandırılan büyük ustalar, mekanlar, kostümler, Türk ve Dünya sinemasına gönderilen selamlar ve seyirciye izletilen nostaljik bir geçmişe dönüş.

Ve tabii ki yıldızlar kadrosu. Cem Yılmaz’ın dâhiyane kalemi, Ozan Güven’in "yahu Can Manay ve 216 nasıl aynı kişi olabilir" dedirten, insanları hayrete düşüren oyunculuğu, Çağlar Çorumlu’nun "yok artık, bundan daha iyisi olamaz" dedirten Zeki Müren canlandırması, Zafer Algöz’ün Yeşilçam tatlılığında bir kötü adam karakteriyle ortaya çıkışı ve filmin yönetmeni Kıvanç Baruönü… Baştan sona çok emek verilen ve zekice düşünülmüş bir film ortaya çıkarmış.

Burada sayamadığım kamera önü ve arkası tüm ekibe sevgilerimle.

İnsan, bir şeye eleştirmek için bakarsa mutlaka bir kusur bulur. En iyi filmlerin bile her zaman kusuru vardır. Kusur olmalıdır ki bir sonra yapılan her neyse öncekinin bir tık üstünde olabilsin. Sinema sektörünü bir adım öteye taşıyacak böyle filmlere seyirci olarak destek çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.

Ne mutlu ki biz genç sinemacılara böyle filmler umut veriyor. Kendi adıma bunu en içten dileklerimle söyleyebilirim. Kim bilir belki beş on yıl sonra benim de böylesine özel filmlerin bir yerinde emeğim geçer. Tüm ekibe bolca teşekkürler.

"ARİF V 216" benim için hiç unutulmayanların filmi olarak kalacak…



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER