10. bölümün kralı tek kelimeyle
ABİDİN'dir.
Saflık, "saf" diye
nitelediğimiz insanlar üzerinde asılı bir perdedir çoğunlukla. Kimi saf
insanlar gerçeklere ayıldıkları zaman tüm kötücül yönlerini kusarlar.
Kimileriyse aynı gerçeklere ayıldıkları zaman tercihini iyiden ve iyilikten
yana kullanırlar. İkinci gruptaki "kimileri" o kadar azdır ki, bu
insanları görünce, varlıklarını bilince pamuklara sarmak istersiniz.
Şimdi soruyorum: Biz de bölümü
izleyenler olarak, Abidin'in o saf ve sahiplenici yanını, insanlığını pamuklara
sarmak istemedik mi? Abidin gibi adamlar da kaldı mı hakikaten, yoksa yoklar da
sadece bir dizi izlediğimiz için mi gözümüzde varlığa bürünüyorlar?
Bu sözde soru cümlesine olan
cevabınızı duymama imkân yok tabii ki ama ben temennimi en yüksek seslisinden
dile getirmek istiyorum izninizle: Abidin gibi bir azlığı temsil eden adamlar
-cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kadınlar da diyebiliriz- DAİMA var olsunlar ve
biz onları pamuklara saralım!
#AsFer Fandom Burada
Mısın?
Aslı ve Ferhat nasıl da güzel bir
çift oldular! Elbette hak edene hakkını teslim etmeliyiz ama inanın
söyleyeceklerimi sırf övgü olsun diye söylemiyorum. Çiftin arasında akıcı ve
akılcı olarak gelişim gösteren kimya her geçen gün beğeni topluyor. Bir
senarist var ve oralardan bir yerlerden diyor ki: Ey bizi izleyenler,
oradasınız biliyorum, söylediklerinize kulak veriyorum ve kulak vermekle de
kalmıyorum bu dünyanın üyeleri (Aslı ve Ferhat başta olmak üzere) aracılığıyla
size ekrandan göz kırpıyorum. Tüm bunları yapan, "kalemi ve ilhamı baki
olsun" denilesi senaristin adını da hemen buraya bırakıyorum: Erkan
Birgören.
Gelelim repliklere ve çiftin
yaratılan dünyada içindeki uyumuna. Aslı ve Ferhat belki henüz çok
konuşamıyorlar ama sahneleri geldi mi enerjileriyle, akla ve kulağa hoş gelen
replikleriyle içimize işliyorlar. Mesela bu bölüm bir dağ evi sahnesi yazmışlar
ki o biçim!
Aslı ve Ferhat yoğun yağmurun
altında ıslandılar ve sonunda kendilerini atacak bir dağ evi buldular. Ferhat
bu konularda biraz uzman desek yalan olmaz sanırım. Soyunup dökündüler. Aslı'nın
üşümekten sızlanmaları derken ısındılar ve ortama alıştılar. Tam da bu anlarda
Ferhat'ın aç olup olmadığını merak eden ve hastanede kendisi için aldığı
sandviçten kalan kısmı "kıyamayıp" (bakın burayı önemle vurguluyorum)
Ferhat’la paylaşan bir Aslı izledik. Gözlerinizden kalpler mi çıkıyor yoksa ben
mi yanlış görüyorum?
Fandom tarafından merak
edilenleri sordu sonra Aslı. "Sen böyle hep üstünle başınla mı yatarsın"
diye sordu pijama, eşofman gibi rahat şeylerin varlığını da hatırlatarak.
Ferhat'ın o anlık geçmişi anımsaması sayesinde biz cevabımızı aldık ama
Aslı'nın sorusunu cevaplamamayı tercih etti Ferhat. Bir bildiği vardır illa
deyip buraya fazla da takılmadım açıkçası.

Daha sonra dertleştiler. Aşkın
"beyaz" tarafında kalan Aslı'nın söylediklerine şimdilik siyah
tarafta kalan ve günler geçtikçe griye doğru savrulan taraf Ferhat, tepkisiz
kalamadı. Belki dışa vurmadı düşüncelerini, belki ağzını açıp katılamadı da ama
Aslı söyledi, Ferhat'ın içi acıdı. Aslı konuşmanın bir yerinde dedi ki: Bana
diyorsun ya böyle, sen yara sarmayı biliyorsun da yara nedir bilmiyorsun
doktor. Ben insanları yaralarından tanıyorum... Ferhat'ı bilmem ama ben
o sözün yoğunluğunda, çoğumuza hissettirebileceklerinde takıldım kaldım. Gerçi
Ferhat da takıldı kaldı Aslı'da. "İNSANI YARALARINDAN TANIMAK" ne
büyük sözdür! Büyüksün ASLI...
Bir ara Aslı uykuya daldı ve
Ferhat Aslı'yı kucaklayıp yerine yatırdı. Sonrasında ateşine bakmayı da ihmal
etmedi. Aşık bu adam, büyük harflerle AŞIK...
Ferhat'ın hapşırdığı bir an vardı.
Aslı:
Çok yaşa!
Ferhat: Emin misin?
Aslı: Neyden?
Ferhat: Yaşamamdan..
Basit
ama ulaştıkları yakınlığı göstermek konusunda yüzümüzü güldüren bir sahneydi.
Aslı: Bana bak, odun var mı odun?
Konuşanından değil ama yananından. İki tane atsan da ısınsak, üşüdüm.
Ferhat:
Bir tanesi yanar da diğeri yanmaz, sığmaz yani oraya. Atalım. (Aslı burada
battaniyenin altına girip gülüyor)
Aslı: Sağ ol.. Ferhat: Biri sığdı da diğeri
sığmadı. Bu şömine küçük...
Ve tabii burada Aslı gizlemeksizin gülüyor.
Samimiyet akıyordu bu anda. Farklı bir sahne mi istiyordunuz, buyurun burada
kendileri! Kısaca Aslı ve Ferhat'ın orijinalliğine hasta olmak için bir sebep
daha sunulmuştu bu sahneyle.
Bölümün son sahnesine doğru
gidelim. Ferhat’la Namık konuştuğu sırada Aslı odaya daldı. Ferhat odadan
çıkmasını söyledi ama dik başlı Aslımız çıkmadı odadan, iyi de yapmıştı. Namık,
Ferhat'ı Aslı'ya karşı doldurmak istiyordu ancak o treni kaçıralı çok olmuştu.
Bunun bilincinde de olmalıydı ki son çareye başvururcasına Aslı'yı tahrik
etmeye çalışıyordu.
Namık: "Ferhat'ın merhametiyle yaşıyorsun Aslı. Bunu bil ve sakın
unutma" dedi.
Ve Aslı bu tehdit edercesine yüzüne çarpılan sözün
ardından o muhteşem konuşmasını yaptı. O kadar incelikli düşünülmüştü ki...
Aslı ve Namık henüz Ferhat'ın bilmediği, Aslı'nın ise Yeter ile Namık'ın
konuşmalarını duymasıyla öğrendiği gerçek üzerinden kozlarını paylaşıyorlardı
şimdi.
Aslı: Namık Bey biliyor musunuz
ben Ferhat'a ne dedim? Sen dedim bir bataklıksın, etrafında seni seven ne kadar
insan varsa onu kendi karanlığına çekiyorsun dedim. Ve çok pişmanım. Acaba ben
bataklığı yanlış adreste arıyor olabilir miyim? Aslında Ferhat o bataklığın
kendisi değil de kurbanı olabilir mi? Koskocaman bir yalanın içinde bunca yıl
cayır cayır yanan Ferhat olabilir mi? Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Namık: Ferhat haklı kızım, sen
dışarı çık. Biz dayı yeğen kavga da ederiz barışırız da.
Aslı: Dayı, yeğen. Gerçekten mi?
Aslı beni hafife alıyorsunuz der
gibiydi bu konuşmasıyla. Namık da bu gerçeğin gizli kalmasına dair Aslı ile
sözlü bir akit imzalar gibiydi dayı-yeğen vurgusuyla. Aslı büyük oynuyordu bu
kez. Ve yine şüphesiz ki, Aslı oyun dışı kalan kişi olmayacak.
Bölüm Sonu Genel
Değerlendirmesi
1) Safiye'den biraz acı bir
şekilde de olsa kurtulduk.
2)Cüneyt'in ne derece aşağılık
bir karakter olduğunu bir kez daha anladık.
3)Şahin'den kesin olarak
kurtulmakla birlikte onun nefret ve intikam üzerine kurulu mirası, kızı Ebru'ya
kaldı. Aman dikkat...
Birce Akalay ve İbrahim Çelikkol’a,
oyunculuklarıyla Aslı ve Ferhat'a bu kadar iyi hayat verdikleri için
teşekkürler. Siyah Beyaz Aşk'ın dünyasına bizi, o dünyada yaşıyormuşçasına ortak
eden yönetmen Emir Khalilzadeh ve senarist Erkan Birgören'e de ayrıca
teşekkürler. Siyah Beyaz Aşk'ın yıldızının daha da parlaması dileğiyle.