Baba: Kızan, karışan, sinirlendiren. Koruyan, sarılan,
özlenen. Manası yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi. Nasıl da birbirine bu kadar
zıt hasletleri bünyesinde barındırıyor değil mi? Babalar kocaman yüreklidir
çünkü. Bu zıtlıklarla rağmen her bir zerresini sonuna kadar hissettiğimiz yeri
geldiğinde bizi çılgına döndüren, sinirlendiren; yeri geldiğinde dağ gibi
arkamızda varlığını hissettiğimiz ve bana sorarsanız en çok da özlenendir baba. Varlığıyla, uzattığı elle bizi karanlıktan
çekip alan babalar, hiç beklemediğimiz bir anda yıkılmasıyla da bir araya
getirmeyi başarabiliyor. Öyle bir kahramanlık.
Egemen Ailesi için de öyle oldu. Her biri bir yana savrulmuş içinde bin bir türlü
kimisi acı kimisi hırs, menfaat barındıran evlatlar yokluğunda anladı
babalarının kıymetini. Bir araya gelemediler belki ama aynı yerde durdular
babaları için. Kaynağı aynı gözyaşlarını döktüler.
Hazım Egemen... Diziyi takip ettiğimden bu yana ilk defa bu
kadar fazla inandım bu karaktere. Nasıl oldu da Kerim'e ve Ece'ye böyle bir
iyilik yapabildi bu adam, sorusunu sormayı bıraktım artık. Hali o kadar dokundu
ki bana... Yağız’ın anlattıklarıyla birlikte daha da katmerlendi. Çok zor
hakkaten. Koskoca adam ne halde. Mahir Günşiray beyefendiye helal olsun
demekten daha güzel bir şey gelmiyor aklıma. Gözyaşlarımı tutamadım.
Mahvettiniz beni baba-oğul.
Öz ya da üvey fark etmiyor. Önemli olan aradaki bağ, verilen
emekler, vefa... Az insan kaldı, gidip de babasına kahvaltısını yediren, üşüdün
sen baba diyerek üzülen. Ah ah ne güzel detaylar onlar. Tüm kırgınlıklara rağmen
ne güzel anlattın babanı Yağız. Birkaç bölüm sonra baban olmadığı gerçeğiyle
yüzleşeceğin adam için ne güzel evlat olmuşsun, ne güzel baba olmuş sana. Bölüm
boyunca Hazan alttan alttan konuşmalarıyla Yağız’ı o gerçeğe hazırlamaya
çalışsa da Yağız en büyük yarayı alacak bundan, kaçınılmaz. Bir de iyi geceler
dileyip ışığı kapatıp giden, Amerika’ya yollanmasının olası sebebi olan bir
anne var tabii. Yağız’ın geçmişte bir anne yarası da var galiba. Öyle bir sinyal
aldım ben. Onu da anlarız yakın zamanda.
Bir insan ne kadar kötü olabilir? Hadi bunu geç, bir insan
hem bu kadar kötü olup hem de nasıl bu kadar kendini aklayabilir yahu? Sevinç’e
katılıyorum önyargı falan değil mesele bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de
odur Yasemin Hanım. O aile seni kabul etseydi bile sen aynı naneydin. Şimdi hiç
yeme bizi. Gerçi sen de yolun sonuna geldin. Canını kurtarırsın o muhakkak ama
artık hiçbir şey eskisi olduğu kadar kolay olmayacak senin için, bu da bir
gerçek. Tolga Güleç’e ve son birkaç bölümdür şaha kaldırdığı Gökhan'a
değinmeden olmaz. O muhteşem performansları izlememiz için Yasemin’in sonunun, inşallah,
gelmesi gerekiyormuş. Daha yeni tadına varıyorum karakterin lütfen hemen dinmesin
rüzgârı Gökhan'ın da daha çok izleyebilelim Tolga Güleç’i. Kendisinin oyununa
sağlık.

Herkes önünde sonunda yaptıklarının öyle veya böyle cezasını
da buluyor. Ece de haftalardır yaptığı aptallıklarının cezasını çekmeye
başladı. Acıdım mı acıdım. Hem de çok. Ne kadar kızsam da Ece’ye, gerçekten
hala bir çocuk. Kaldı ki bölümlerdir yüzünün gülmediği kendisiyle bile kavga
eden sağlıksız bir karakter şu sıra. Yaşattıkları az buz değil ama yaşadıkları
da öyle. Ah şu Yasin ile ne zaman birleşecekler, ne zaman çıkacak ortaya
gerçekler? Afra Saraçoğlu da İdris Nebi Taşkan da genç yaşlarına rağmen takdir
edilesi performanslar sergiliyorlar, çok mutlu oluyorum. Daha çok izleriz bu
gençleri, yolları açık. İkiliyi çok da yakıştırıyorum. Hikayeleri çok eski,
derin...Bence bir sonuca bağlanmayı herkesten çok hak ediyor. Ortada
yaşanamamış masum bir aşk, bir bebek var. Yasin dizideki en harbi karakter,
bayılıyorum. Selin’le yediği naneyi de görmezden geliyorum artık napayım. Keşke
hiç öyle bir ihanet olmasaydı ama senaryo matematiği işte biz anlamayız. Beklediğim
Ece ve Yasin kavuşması ne zaman gerçekleşecek acaba heyecan yaptım şimdiden.
Çok bekletmeyin.^.^

Aşk demişken... Sinan gerçekten seni anlamıyorum. Bütün bölüm
histerik davranışların, çocuksu hareketlerin, mızıkçı tavırlarınla darladın
beni. Bence Hazan'ı da. Sen sadece bir bölümde defalarca bile bile üzdüğün
Hazan'ı seviyor musun gerçekten? Al sana doğru soru, doğru cevabı bulabilecek
misin bakalım... Sevmek kendinden geçmek değil midir? Sen sevgiyi çok yanlış
anlamışsın Sinan. Hazan ne zaman anlayacak acaba, daha ne kadar Yağız’ı
kaybettiğini sandığı havaalanında kendine söylediği yalanlardan ne zaman
vazgeçecek acaba?
Yağız'ın en çok neyini seviyorum biliyor musunuz, Hazan’ın
iç dünyasının açığa vurduğu, bilinç altını durduramadığı ayan beyan Yağız’a
karşı hisleri olduğunu açığa vuran onca şeyden sonra bile aklının ucundan dahi
böyle bir ihtimal geçmiyor. Öyle bir şeyi düşünmekten bile imtina ediyor.
Kendini hiçe sayıyor. Bundan faydalanmaya falan çalışmıyor. Öyle bir naiflik.
Neyse gerisi de bana kalsın. Hepsini paylaşmaktansa bir
parça paylaşmak her zaman iyi gelmiştir. İçi dolu kalmalı insanın.
Dopdolu bir bölüm izledik. Her hafta 2 saat dizi mi olur
diye şikâyet eden ben gıkım çıkmadan izlemişim. Hakkını vermek lazım, vermişler
de. Reytingler de çok başarılı sonuçlar almış dizi. Herkesin emeğine sağlık.
Sürç-i lisan ettiysem affola.
Hoşça kalın.