Bir sır ne kadar saklanabilir ki? Sırrı,
sahiplerinden daha fazla kişi biliyorsa, o sırrın açığa çıkması çok sürmez. Ama
işin içine Yasemin gibi, Fazilet Hanım’ın tabiriyle “kızıl şeytan” dahil
olduğunda o sırrın ömrü daha da kısa olur. Ve hiç ummadığınız anda, en mutlu
günlerinizden birinde, birçok insanın, hatta kameraların önünde o sır ilan
edilir. İşte, Hazan, Sinan ve Yağız’ın dahil olduğu otel odası mevzusu da
Yasemin’in acımasız hamlesiyle ortaya çıkarıldı.

Sevdiği kadını
görünce yüzü gülen bir adet en fakirinden Sinan Egemen.
Lansman gecesinde ortalık karıştığında
Sinan, tam olarak kendisinden beklediğim tepkiyi verdi. Tek suçlu kendisi
olmamasına, hatta en büyük suçlu kendisi olmamasına rağmen tüm suçu kendi
üzerine aldı. Abisini ve Hazan’ı o korkunç gecenin yükünden kurtarmaya çalıştı.
Sinan, bu konuyla ilgili Hazan’a âşık olduğu andan itibaren hep kendisini
suçladı. Bir zamanlar onun için bir oyundan ibaret olan bu olay, zamanla Sinan
için taşınması en ağır yüklerden biri oldu. Ve zamanla Sinan, Hazan’ın o gece
Yağız yüzünden yaşadığı her korkunç anı hiç yaşanmamış olması için her şeyini
verebilecek bir adama dönüştü. Çünkü âşık olmuştu. Bu âşkla birlikte, evin küçük
ve şımarık oğlu şimdi büyüdü ve sorumluluk sahibi bir adam oldu. Lansman
gecesindeki Sinan, eski umursamaz Sinan olsaydı bir şekilde sahneden inip arka
kapıdan kaçmanın yollarını arardı. Ama şu an karşımızdaki Sinan, sevdiği kadın
ve abisi hakaretlere uğrarken tercihini sessiz kalmamaktan yana yaptı. O
sahneden kaçmak yerine sevdiği iki insanı her şeye, herkese karşı korudu. Aşkla
değişen bir adamın hikayesiydi, Sinan’ın hikayesi. Ve ben bu hikâyeyi her
seferinde büyük bir keyifle izliyorum.

Egemenler
Kozmetik, göz yaşları konusunda da başarısız olmuşa benziyor.
Hazan, büyük umutlarla ve mutlulukla
hazırlandığı gecede, otel odasında yaşadığı kötü ve küçük düşürücü anları
yeniden yaşadı. Aşağılandığı ve kaçtığı sahneye geri döndüğünde, o sahnede
kendini ezdirmeyen, cesur yürekli eski Hazan’ı yeniden gördüm. Fakat bu
Hazan’da bir farklılık vardı. Bu Hazan ayrıca, âşkına karşılık bularak içi
cıvıl cıvıl renklerle dolan âşık bir kadındı. Bir zamanlar gizliden gizliye
kendi hâlinde yaşadığı âşkını, şimdi herkesin önünde dile getirebiliyordu. “Bu adam, Sinan Egemen, bana o geceyi
yaşatırken daha adımı bile bilmiyordu. Ama ben ona aşıktım. Tıpkı bugün de
olduğu gibi.” Sevdiği adama, en ağır hakaretleri yerken bile bu sözlerle
sahip çıkabilecek kadar cesurdu artık. Annesinin o kadar dil dökmesine rağmen
çıkmadığı yatağından, Sinan’ın tek bir lafıyla çıkıp annesine hiç aldırış
etmeden soluğu sevdiği adamın yanında alabiliyordu. Eskiden, şapkasını
geçirdiği kafasını kimse onu fark etmesin diye önüne eğerek gezen Hazan, şimdi
insanlar onu dillerine dolaşmışken bile, Sinan’ın yanında onun elinden tutarak
insanların arasına karışıyordu. Sevdiği adam yanında olduğu, elinden tuttuğu
sürece tüm zorluklara göğüs gerebilirdi. Hayata, insanlara karşı verdiği savaşta
artık yalnız değildi. Aynı cephede yanı başında onunla birlikte savaşan Sinan
da vardı. Hazan Sinan’dan aldığı destekle, Sinan da Hazan’dan aldığı destekle
artık daha güçlüydü.
Fazilet Hanım da kızının göz yaşlarını
elleriyle sildiği ana kadar, Hazan’ın yaşadıklarından kendine pay çıkarmayıp
zeytinyağı misali üste çıkıp Sinan’ı ve Yağız’ı suçladı. Halbuki, tüm olayların
fitilini kendi elleriyle ateşlemişti. Durumu fark ettiğinde, tek yapabildiği
şeyi yaptı ve Hazan’dan çok geç kalmış olan bir özür diledi.

Bu güzel
kardeşlik daha nelerle sınanacak?
Ekonomik olarak batan Yağız, bir süredir
aklında olan Amerika’ya gitme fikrini eyleme dönüştürdü. Her şeyi arkasında
bırakıp sessiz sakin gitmeyi planlarken Hazan’a yakalandı. Hazan’ın o andan itibaren
kafasında iki soru vardı: Birincisi, Yağız’a evlatlık olduğunu söylemeli miydi?
İkincisi, Sinan’a Yağız’ın Amerika’ya gideceğini nasıl söyleyecekti? Çünkü,
Sinan’ın abisinin gideceğini öğrendiğinde çok üzüleceğini biliyordu. Haklı da
çıktı. En büyük abisi karısının parmağında oyuncak olmaktan abilik yapmaya
vakit bulamadığı için ona abilik yapan tek kişinin gideceğini öğrenen Sinan,
üzüntüsünü ve öfkesini gizleyemedi. Yağız’ın da Sinan’ın “niye gidiyorsun”
sorusuna verebileceği bir cevabı yoktu. Ne söylerse söylesin Sinan’ı
yatıştıramayacaktı. Diğer yandan Hazan, Yağız’la olan vedasında büyük bir
vicdan azabının içindeydi. Ona dert ortağı olan, sevdiği adamla barışmasına
vesile olan adama verdiği sözü tutmamıştı. Kerime’nin sırrını öğrendiğinde ilk
olarak gidip Yağız’a söyleyeceğine dair söz vermişti. Ama Yağız’ın bu zor
vedasını daha da zorlaştırmamak için susmayı tercih etti. Yağız’ın hikayesini
yarım bırakmış olmanın üzüntüsünü ve vicdan azabını, veda anında yaşadı. Ama
Yağız için yapabileceği bir şey yoktu. Dışarıda kahrolan Sinan’ın yanına gidip
üzüntüsüne ortak oldu. Sinan’ın yalnızlığını giderdi. Artık Sinan’ın yanında
Hazan vardı. Ve iyi ki vardı.

Hazım’ın “üçgen ve sivri uçları” temalı
eseri.
Hazım’ın geldiği durum, hiç iç açıcı
görünmüyor. Yasemin, Egemenlerden intikam alma hırsıyla Ece’yi maşa olarak
kullanıp Hazım’ı geri dönüşü olmayan bir yola sokmuş gibi. Yasemin, bu işten de
sıyrılmanın yolunu bulur ama Ece, bu kadar cahilken kendisini bu işten nasıl
kurtarır, bilmiyorum. Şu da bir gerçek ki, Hazım’ın durumu, dizideki tüm
dengeleri yeniden değiştirecektir.
Sevgiyle kalın...