Fazilet Hanım ve Kızları: Artık yalnız değilsin, ben varım

Fazilet Hanım ve Kızları: Artık yalnız değilsin, ben varım
Görsel: Meryem Yayıkçı (@MeryemYayikci)
Bir sır ne kadar saklanabilir ki? Sırrı, sahiplerinden daha fazla kişi biliyorsa, o sırrın açığa çıkması çok sürmez. Ama işin içine Yasemin gibi, Fazilet Hanım’ın tabiriyle “kızıl şeytan” dahil olduğunda o sırrın ömrü daha da kısa olur. Ve hiç ummadığınız anda, en mutlu günlerinizden birinde, birçok insanın, hatta kameraların önünde o sır ilan edilir. İşte, Hazan, Sinan ve Yağız’ın dahil olduğu otel odası mevzusu da Yasemin’in acımasız hamlesiyle ortaya çıkarıldı.
 
Sevdiği kadını görünce yüzü gülen bir adet en fakirinden Sinan Egemen.
 
Lansman gecesinde ortalık karıştığında Sinan, tam olarak kendisinden beklediğim tepkiyi verdi. Tek suçlu kendisi olmamasına, hatta en büyük suçlu kendisi olmamasına rağmen tüm suçu kendi üzerine aldı. Abisini ve Hazan’ı o korkunç gecenin yükünden kurtarmaya çalıştı. Sinan, bu konuyla ilgili Hazan’a âşık olduğu andan itibaren hep kendisini suçladı. Bir zamanlar onun için bir oyundan ibaret olan bu olay, zamanla Sinan için taşınması en ağır yüklerden biri oldu. Ve zamanla Sinan, Hazan’ın o gece Yağız yüzünden yaşadığı her korkunç anı hiç yaşanmamış olması için her şeyini verebilecek bir adama dönüştü. Çünkü âşık olmuştu. Bu âşkla birlikte, evin küçük ve şımarık oğlu şimdi büyüdü ve sorumluluk sahibi bir adam oldu. Lansman gecesindeki Sinan, eski umursamaz Sinan olsaydı bir şekilde sahneden inip arka kapıdan kaçmanın yollarını arardı. Ama şu an karşımızdaki Sinan, sevdiği kadın ve abisi hakaretlere uğrarken tercihini sessiz kalmamaktan yana yaptı. O sahneden kaçmak yerine sevdiği iki insanı her şeye, herkese karşı korudu. Aşkla değişen bir adamın hikayesiydi, Sinan’ın hikayesi. Ve ben bu hikâyeyi her seferinde büyük bir keyifle izliyorum.
 
Egemenler Kozmetik, göz yaşları konusunda da başarısız olmuşa benziyor.
 
Hazan, büyük umutlarla ve mutlulukla hazırlandığı gecede, otel odasında yaşadığı kötü ve küçük düşürücü anları yeniden yaşadı. Aşağılandığı ve kaçtığı sahneye geri döndüğünde, o sahnede kendini ezdirmeyen, cesur yürekli eski Hazan’ı yeniden gördüm. Fakat bu Hazan’da bir farklılık vardı. Bu Hazan ayrıca, âşkına karşılık bularak içi cıvıl cıvıl renklerle dolan âşık bir kadındı. Bir zamanlar gizliden gizliye kendi hâlinde yaşadığı âşkını, şimdi herkesin önünde dile getirebiliyordu. “Bu adam, Sinan Egemen, bana o geceyi yaşatırken daha adımı bile bilmiyordu. Ama ben ona aşıktım. Tıpkı bugün de olduğu gibi.” Sevdiği adama, en ağır hakaretleri yerken bile bu sözlerle sahip çıkabilecek kadar cesurdu artık. Annesinin o kadar dil dökmesine rağmen çıkmadığı yatağından, Sinan’ın tek bir lafıyla çıkıp annesine hiç aldırış etmeden soluğu sevdiği adamın yanında alabiliyordu. Eskiden, şapkasını geçirdiği kafasını kimse onu fark etmesin diye önüne eğerek gezen Hazan, şimdi insanlar onu dillerine dolaşmışken bile, Sinan’ın yanında onun elinden tutarak insanların arasına karışıyordu. Sevdiği adam yanında olduğu, elinden tuttuğu sürece tüm zorluklara göğüs gerebilirdi. Hayata, insanlara karşı verdiği savaşta artık yalnız değildi. Aynı cephede yanı başında onunla birlikte savaşan Sinan da vardı. Hazan Sinan’dan aldığı destekle, Sinan da Hazan’dan aldığı destekle artık daha güçlüydü.
 
Fazilet Hanım da kızının göz yaşlarını elleriyle sildiği ana kadar, Hazan’ın yaşadıklarından kendine pay çıkarmayıp zeytinyağı misali üste çıkıp Sinan’ı ve Yağız’ı suçladı. Halbuki, tüm olayların fitilini kendi elleriyle ateşlemişti. Durumu fark ettiğinde, tek yapabildiği şeyi yaptı ve Hazan’dan çok geç kalmış olan bir özür diledi.
 
Bu güzel kardeşlik daha nelerle sınanacak?
 
Ekonomik olarak batan Yağız, bir süredir aklında olan Amerika’ya gitme fikrini eyleme dönüştürdü. Her şeyi arkasında bırakıp sessiz sakin gitmeyi planlarken Hazan’a yakalandı. Hazan’ın o andan itibaren kafasında iki soru vardı: Birincisi, Yağız’a evlatlık olduğunu söylemeli miydi? İkincisi, Sinan’a Yağız’ın Amerika’ya gideceğini nasıl söyleyecekti? Çünkü, Sinan’ın abisinin gideceğini öğrendiğinde çok üzüleceğini biliyordu. Haklı da çıktı. En büyük abisi karısının parmağında oyuncak olmaktan abilik yapmaya vakit bulamadığı için ona abilik yapan tek kişinin gideceğini öğrenen Sinan, üzüntüsünü ve öfkesini gizleyemedi. Yağız’ın da Sinan’ın “niye gidiyorsun” sorusuna verebileceği bir cevabı yoktu. Ne söylerse söylesin Sinan’ı yatıştıramayacaktı. Diğer yandan Hazan, Yağız’la olan vedasında büyük bir vicdan azabının içindeydi. Ona dert ortağı olan, sevdiği adamla barışmasına vesile olan adama verdiği sözü tutmamıştı. Kerime’nin sırrını öğrendiğinde ilk olarak gidip Yağız’a söyleyeceğine dair söz vermişti. Ama Yağız’ın bu zor vedasını daha da zorlaştırmamak için susmayı tercih etti. Yağız’ın hikayesini yarım bırakmış olmanın üzüntüsünü ve vicdan azabını, veda anında yaşadı. Ama Yağız için yapabileceği bir şey yoktu. Dışarıda kahrolan Sinan’ın yanına gidip üzüntüsüne ortak oldu. Sinan’ın yalnızlığını giderdi. Artık Sinan’ın yanında Hazan vardı. Ve iyi ki vardı.
 
Hazım’ın “üçgen ve sivri uçları” temalı eseri.
 
Hazım’ın geldiği durum, hiç iç açıcı görünmüyor. Yasemin, Egemenlerden intikam alma hırsıyla Ece’yi maşa olarak kullanıp Hazım’ı geri dönüşü olmayan bir yola sokmuş gibi. Yasemin, bu işten de sıyrılmanın yolunu bulur ama Ece, bu kadar cahilken kendisini bu işten nasıl kurtarır, bilmiyorum. Şu da bir gerçek ki, Hazım’ın durumu, dizideki tüm dengeleri yeniden değiştirecektir.
 
Sevgiyle kalın... 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER