Yasemin.. Beni
hiç yanıltmayan, hiç şaşırtmayan Yasemin. Daha önce yapabileceklerini düşünmek
dahi istemediğimi dile getirmiştim. Acımasız ve sevgisiz Yasemin. Daha çocuk
yaşta elinden bütün renkleri alınmış, sevgiye düşman öfkeye dost Yasemin.
Aslında kurguda yer alan birçok
karakter hayatın renklerinden yoksun kalmış, kendini hiç tanımamış ve tanıma
fırsatı da olmamış. Hazan, Ece, Fazilet Hanım ve Yağız da hayattan payına
düşeni alanlar arasında. Lakin hiçbiri Yasemin kadar karartmamış, ne gözünü ne
de yüreğini. İlerleyen bölümlerde Yasemin’in kendi ile yüzleşeceğini ve içindeki
renklere merhaba diyeceğini umuyorum. Mutsuzluğun ve sevgisizliğin de
hayatımızın renkleri arasında olduğunu, bunlardan ders alarak yolumuza devam
etmemiz gerektiğini Yasemin de öğrenmeli.
Biraz da Gökhan’ın izlediği yola bakalım. Son bölümlerde Gökhan’ın
toparlayıcı olabilmek adına attığı adımlar
gözle görülür olsa da, çabası henüz yeterli değil. Bir taraftan ailesine sahip
çıkmak isterken, diğer taraftan tek başına iktidar olma arzusu onu engelliyor.
Yasemin’in oyununun bozulmasıyla birlikte Gökhan’ın selamete kavuşacağını
düşünüyorum.
Gelelim Ece ve Fazilet Hanım’a;
Ece elinden balonları uçup gitmiş küçücük bir kız çocuğu. Hayata dair,
insanların ne kadar kötü olabileceğine dair hiçbir fikri yok. Annesi onu
karanlığa gömmüş. Boyundan büyük acıların içinde kalmış. Ece’nin zifiri
karanlığı Yasemin’i ve onun yapabileceklerini görmesine imkan vermeyecek
türden. Fazilet Hanım ‘ Kızlarım benim çektiğimi çekmesin’ derken, Ece’yi de
kendi gibi karanlığa mahkum ettiğinin farkında değil. Kimdir Fazilet Hanım? Bu derece mühürlenmeyi
gerektiren hikayesi bize ne öğretecek?
Yağız’a doğru
bir yolculuğa çıkalım şimdi de; Yağız da tek renk yaşamış hayatı. Hep doğru olmaya,
doğru olanı yapmaya alışmış. Doğrular arasında kendi yüreğine yabancılaşmış. Ta
ki Hazan tüm dengelerini alt üst edene kadar. Lakin Hazan, Sinan ile hayat
bulurken, Yağız için bütün renklere açılan kapının önünde duran kadının Hazan oluşu,
onu tekrar karanlığa gömmüş.
Yağız’ın
yüreğindeki bu ağır sancı beni üzüyor. Lakin Yağız’ın Hazan’la olma ihtimalini
de yüreğim hiç kaldırmıyor. Neden derseniz, Sinan ve Hazan’ın uyumu kalbimi çok
önceden çaldığı için, Yağız ve Sinan beni derinden etkilediği için.
Yağız ve Sinan arasındaki bağı
seviyorum. Yağız’ın korumacı tavrı, Sinan’ın koşulsuz şartsız ona inanması ve
güvenmesi, ikisinin birbirlerine destek olmak için çabalamaları son derece
anlamlı.
Daha önce de ifade ettiğim gibi Yağız
ve Sinan, siyah ve beyaz kadar tezat olsalar da, yine siyah ve beyaz kadar
birbirlerini tamamlayan iki adam. ‘Herkes sadece beyaz olsaydı, beyazın bir
değeri olmazdı. Herkes sadece siyah olsaydı siyahın bir anlamı olmazdı. Oysaki
beyazı en güzel gösteren renk siyah değil midir! Beni değerli yapan benden olmayandır.’ (Hükümet Kadın)
kısacası, Yağız olmadan Sinan, Sinan olmadan Yağız yarım kalır diye düşünüyorum.
Biraz da Sinan’dan bahsedelim; Sinan kurgu içinde yer alan en renkli
karakter. Çok doğal ve çok samimi bir hikayesi var. Hataları var ve bunları
biliyor. Sevmek ve sevilmek yeni yeni tanıştığı bir duygu. Aşkın, sevginin
karşısında zaman zaman dengesini kaybediyor. Hayatında çok fazla duygu değişimi
var fakat bunları görebiliyor. Ben playboy’um diye bağıran hallerini izlerken
beş dakika sonra ‘Çaresizlik Yok’ diyebilecek kadar güçlü ve karalı
durabiliyor. Barda Dj'lik yapıp, daha sonra o çok sevdiğim balıkçı ile
dertleşebilen bir adama geçişi son derece etkileyici. Daha önce de belirttiğim
gibi Sinan içimizden biri gibi; mükemmel değil, hataları var, iç sesi ile
hesaplaşması var. Öfkeden perişan hale gelebiliyor ama ‘böyle olmaz’ deyip yerinden
kalkacak gücü de buluyor; çok tanıdık, çok insanca. Kısacası Sinan tüm renklere
hakkını vererek yaşıyor.
Ve Hazan; bundan önceki yazımda Hazan’ı yerden yere vuran ben, fikrimi
çok da değiştirmedim. Hazan’a olan inancım ve güvenim sarsılmış olsa da, ilk
bölümden itibaren Hazan ve Sinan uyumunu sevdiğim için Hazan ve Sinan’ı yan yana
izlemek bütün kızgınlığımı alıp götürüyor sadece.
Hazan’a dönecek olursak, renklerinden
mahrum bırakılmış diğer bir karakter Hazan. Hayatı kendine göre değil, içinde
bulunduğu şartlara göre yaşamaya mecbur olmuş hep. Sinan’la başlayan hikayesi önceki
yaşamından çok farklı. Hazan yeryüzündeki tüm renklerden bir haber yaşarken,
aşkı, acıyı, sevinci, üzüntüyü ve mutluluğu Sinan’la tanıyor. Sinan bir anda
Hazan’ın tüm renkleri oluyor. Lakin Hazan da sevgiye yabancı. Sinan’ı yıllarca uzaktan
uzağa sevmesine rağmen, yan yana geldiklerinde ona yeterince sahip çıkamıyor. Bu
hikayede beni en çok şaşırtan şey, Sinan’ın Hazan’a daha fazla sahip çıkması ve
ne olursa olsun vazgeçmemesi.
Sinan ve Hazan karakterlerinin uyumu benim için
tüm renklerin ayağa kalkması ile eşdeğer. Son iki bölümde Sinan ve Hazan’ın savaş
sonrası yorgun düşmüş, birbirlerine teslim olmuş halleri, çok uzun zamandır
görmeyi beklediğimiz bir tabloydu. Bahar onlara kapısını araladı. Aşk galip
geldi; gurur ve öfke teslim oldu. Tüm yaşananlara rağmen yeniden birleşti
elleri. Sevda tüm heybeti ile gölgesi oldu bütün acıların. Hazan içindeki tüm
renkleri tanıdı ve en önemlisi ‘Erkek Fatma’ ile barıştı. Sinan’a arkasını
dönemedi, geçmişine sırtını dönemedi. Hazan ve Sinan acıyla, üzüntüyle,
sevgiyle ve aşkla yüzleşti. Lakin önümüzdeki hafta Hazan’ı ve neler
yaşayacağını düşünürsek, acı ve üzüntü çemberinden yeniden geçeceğini tahmin
etmek pek de zor değil.
Umarım aşkları önümüzdeki bölümlerde
daha güçlü hale gelir. Umarım Hazan ona şarkılar söyleten adama yeniden sırtını
dönmez. Önlerine çıkacak tüm engelleri aşabilir, aşkı aşk yapan her şeye göğüs
gerebilirler. Neticede aşkta yağmur hiç durmaz, durursa adı aşk olmaz değil mi?
Aşkı yaşamak için zeminin kurumasını beklemek gün sonunda elinizde keşkelerle
kalmak demek. Aşk kolay değil elbet fakat biz de kolay değiliz. Çoğu zaman kaçmak daha kolayımıza gelir ve aşktan
yorulan tüm kadınlar ve erkekler güvenli limanlar bulup sığınmayı isterler. Umarım
Hazan böyle bir yanılgıya düşmez.
Aşk’tan kaçanlar eninde sonunda
sığınacak bir liman bulurlar. Bulurlar bulmasına da gözlerini de denizden hiç
ayıramazlar. Bu nedenle, yarım kalmamak için, aşkı her rengi ile kabul eden bir
Hazan ve Sinan görmeyi umuyorum.
Aşkı, coşkuyu, acıyı, sevinci, hüznü,
öfkeyi dolu dolu yaşatan, Sinan ve Hazan karakterlerine hayat veren, Sevgili
Deniz Baysal ve Alp Navruz’a sonsuz sevgiler...
İçinizdeki renklerin solmamasını
dilerim..
Adım Yağmur, ruhum Deniz, yaşım AŞK..