Ekranda en görmeyi istediğimiz şey nedir? Bir dizi veya film izlerken ne ararsınız? En basit cevap özetle, iyi oyunculuk ve iyi bir senaryo olacaktır şüphesiz. İlk aradığımız bunlardır. Maalesef bu ikisini de bulamıyoruz çoğu zaman. Senaryo kötü olsa oyuncu kurtarabiliyor kimi zaman. Kimi zaman ise senaryo iyiyse oyuncunun açığını kapatıyor. Ama bu iki ayaktan biri sağlam değilse eninde sonunda o iş tökezliyor. Hatta senaryo kötüyse eninde sonunda tökezlemesi daha kaçınılmaz oluyor.
Kalp Atışı buna örnek verilebilir. Dizi özellikle ilk bölüm ilgi çeken bir senaryoyla geldi ekranlarımıza. Liseli Eylül’ün yaralarına, travmalarına ve hayata karşı isyanlarına tanık olduk. Çok da sevdik. O kadar sevdik ki 2. bölüm ratingler ikiye katlandı aniden. Sonra 7’ye ve hatta 8’e vardı. Ama gelin görün ki, senaryo seyirciye istediği şeyi veremedi. Seyirciye vaat ettiği hikayeyi veremeyen ve seyirciyi okuyamayan senarist hikayesinde tökezleme yaşar. Burada da o oldu. İlk 3 bölümden sonra kanımca dizi yanlış bir yola girmişti. 8’den sonra çok yanlış bir yola saptı. Ama bu zamana kadar dizinin dayanmasını sağlayan en önemli etken şüphesiz Öykü Karayel ve seyirciye sevdirdiği Eylül Erdem karakteri idi.
Öykü Karayel’in özellikle ilk bölümdeki performansı Amerika Birleşik Devleri’nde yaşıyor olsaydık hiç şüphesiz Emmy ödülü alırdı. Liseli Eylül’ü oynarken sesi, mimikleri, bakışları, vücudunu o hafif ileri geri sallayışı bile o kadar liseliydi ki, Öykü Karayel’i tanımasam 17 yaşında gerçek bir liseli kız izlediğimi düşünürdüm. Daha sonra biz bu asi, bar dağıtacak ölçüde kavgacı, yaralarını öfkesiyle bastıran ve hayatta ilk kez sevgi gördüğü kucaktan zorla ayrı düşünce intikam yemini eden genç kızın, başarılı bir cerrah olduğunu gördük. Aynı zamanda zeki de olan Eylül (146 iq bu boru değil), doktor olmuştu. Hem de beyin cerrahı…
Bir kadın karaktere aşık olduk yıllar sonra. Rus seyirciler Dr. Eylül Erdem bebekleri bile yapmışlardı. Senaryo özellikle 8.bölümden sonra aksasa da Öykü Karayel’in herkesi kendisine hayran ettiği Eylül Erdem karakteri, dizinin 20.bölüme kadar yürümesini sağlamada en önemli etken. Aksi halde çok daha önce, bu dizi bugün yaşadığı rating sıkıntısını yaşardı. Ama oyucunun eline verilen senaryo sıkıntılı olunca, oyuncu bir yere kadar bu işi yürütebiliyor. Dizide “herkesin hayran olduğu kadın karakter” avantajını senaristlerin kullanamaması en büyük hata idi. Hiç sorunsuz atlatılabilecek yan karakterlerden birinin çıkışını, diziyi tamamen değiştirip Eylül karakterini intikam ve adalet peşinde olan karakterken, intikam alınan ve suçlanan kişiye dönüştürme şeklinde işlemleri, bu “hayran olunan kadın karakterden yararlanamama” hatası içinde yapılan en yanlış hamleydi. Bunların daha ilk 10 bölüm bile olmadan yapıldığını düşünürsek dizinin 20’li bölümlere gelmesi bile mucize.
İşte bu mucizeyi sağlayan en önemli etken de Öykü Karayel oldu. Asıl gelmek istediğim nokta da bu. Kalp Atışı bittikten sonra Öykü Karayel’i izlemek için uzun süre beklemeyiz diliyorum. Çünkü onun leziz oyunculuğunu daha kapsamlı, daha detaylı, daha onun oyun gücüne göre sahnelerin yazıldığı, daha sağlam bir senaryoda ekranda da izlemek istiyoruz. Kendisinin özel hayatımda dahi bir fan club’ı oluştu. Hem de her yaştan... Teyzem, eniştem ve kuzenlerimin Cuma akşamlarına denk gelen ziyaretlerinde Kalp Atışı’nı izlerken fark ettim bu fan club’ı. Ben, annem, teyzem ve büyük kuzen “Biz onu taa Cemre’yken izliyorduk” kulübündeniz. Fakat küçük kuzen Kalp Atışı’nda tanıştı ve artık Kalp Atışı’nı bıraktı Kuzey Güney’i izliyor. Artık otobüste giderken bile yanda telefonunda Öykü Karayel’i ya Eylül olarak, ya Cemre olarak, ya da Dilruba Sultan olarak izleyen kişiler görüyorum. İkisine bizzat şahit oldum. Dilruba Sultan’a kuzenim şahit olmuş.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Seyirci iyi oyunculuk gördüğü zaman onun peşinden gidiyor demek. Bir de iyi bir senaryoyla desteklenirse, kimse o oyuncunun içinde olduğu işi tutamaz demek. Bu nedenledir ki senaryo kötüye gittiği için çevremde artık Kalp Atışı izleyenler azalsa da, bu insanların bir kısmının Kuzey Güney’e başladığını, bir kısmının Muhteşem Yüzyıl Kösem izlediğini ve bir kısmının İşe Yarar Bir Şey filmine gitmek için salon araştırdığını biliyorum. Bu da Öykü Karayel’in seyirciye geçirdiği o gerçeklik duygusunun bir sonucu.
Oyuncu nasıl olmalı sorusuna bir tanım değil de, bir kişiyi örnek göstererek cevap verecek olursak, söyleyeceğim birkaç isimden biri de Öykü Karayel olur. Çünkü güçlü oyuncu olmak ekranda iyi rating alan bir dizide oynamak değildir sadece. Güçlü ve iyi bir oyuncu sinemada da iyidir. Gerçekten iyiyse tiyatroda da iyidir. Beyazperde, tiyatro sahnesi ve ekranda iyi olan, bu üçünde de kendini kanıtlamış bir oyuncu ise, özellikle şu günlerde dünya harikası muamelesi görmeli. Öykü Karayel işte böyle bir isim.
Onu eğitimi ve ekran dışında yaptıkları ile tanımayanlar için belki birkaç tanıtım cümlesi yazmak gerekiyor. Onu da yapayım hemen. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu oyuncu, Kenter Tiyatrosu’nda da eğitim almış. Okulda öğrenciyken Tiyatro Krek’in Güzel Şeyler Bizim Tarafta oyununda rol alıyor ve öyle bir oynuyor ki bir anda herkes onu konuşmaya başlıyor tiyatro camiasında. İlk ödüllerini daha o zaman almaya başlamış Öykü Karayel. Bundan sonra işte bu performansı ile keşfediliyor ve Cemre olarak bizlerin de hayatına giriyor. İyi ki de giriyor. Sadece tiyatro ile sınırlı kalsa kaçımız ondan haberdar olacaktık? Şahsen benim Katil Joe oyununda onu Dottie olarak izleme nedenim Cemre’ydi. Güzel Şeyler Bizim Tarafta’yı izleyememenin pişmanlığını hala taşırım. Ama Katil Joe sahnelendiğinde ilk fırsatta kaçırmadan izledim ve kendisine cidden o zaman hayran oldum. Tiyatro sahnesi bambaşka bir şey çünkü. Ekranda bir performansı çok sevip alkışlayabilirsiniz ama oyuncunun gerçek hamuru tiyatro sahnesinde belli olur. Tiyatro sahnesinde tekrar şansınız, düzeltme şansınız yok. Neyse odur tiyatro sahnesinde. Tiyatroda başarılı olamayan bir oyuncu başarılı mıdır değil midir diye bir tartışmaya girmeyeceğim. Çeşitli cevaplar verilebilir farklı açılardan ele alınıp. Ama şüphesiz tiyatro sahnesinde iyi olan bir oyuncunun oyunculuk hamuru sağlamdır.
Öykü Karayel’e dönelim biz. Öykü Karayel bununla da kalmamış, röportajlarında da hep dile getirdiği sinema tutkusu için çalışmaya başlamış Kuzey Güney’den sonra. Zeki Demirkubuz’un Bulantı’sında Aslı olarak onu izlemelisiniz. Bir yemek sahnesi var ki, sadece benim için değil, izleyen birçok kişi için de filmin en iyi sahnesiydi şüphesiz. Zeki Demirkubuz’la daha ilk filminde çalışan Öykü Karayel, sonra Gözde Kural’ın Toz filminde Azra karakterini canlandırdı. İzlemediyseniz mutlaka bir şekilde izleyin. Toz Montreal Film Festivali’ne de gitti, Antalya Film Festivali’ne de…. Özel bir film. Bu film Afganistan’da bombaların ve silahların gölgesinde, gerçek bir tehlikenin altında çekildi. Bir insana öyle bir ortamda film çekme tehlikesini göze aldırabilecek şey, sadece büyük bir tutku olabilir. Öykü Karayel bir oyuncu olarak yetenekli olmakla kalmayıp, aynı zamanda o oyunculuk tutkusuna da sahip bir oyuncu. Bunlarla kalmadı yakın zamanda Onur Ünlü’nün Put Şeylere ve Pelin Esmer’in İşe Yarar Bir Şey filminde oynadı Öykü Karayel. Bu sene içinde Sinema Burada Festivali’nden ve Malatya Uluslararası Film Festivali’nden ödülle döndü.
Bunları yazımın başlığının nedenlerini daha net ortaya koymak için sıralıyorum. Bizim ekranda böyle gerçek oyunculara ihtiyacımız var. Oyunculuğu ekrandan ibaret görmeyip, ekran parıltısı dışında da oyuncu olabilen, girdiği her karaktere inandıran ve size o karakter gerçekmiş gibi uzansanız dokunabilecekmişsiniz hissini veren oyunculara ihtiyacımız var.
Açıkçası Öykü Karayel’i bir an önce farklı ve doyurucu bir senaryo ile ekranda izleme isteğim öyle büyük ki, Kalp Atışı bitsin diye bekliyorum. İstek değil kesinlikle ama kendi adıma senaryonun artık toparlanmayacak bir noktaya geldiğini ve senaristlerin ana karakterin hikayesine gereken önemi vermediğini ve artık doyurucu bir senaryonun da bu dizi için yazılamayacağını düşünüyorum. Bunun için ellerimi ovuşturmuş Öykü Karayel’i ekranda ne olarak izlesek daha güzel olur diye düşünüyorum şimdiden. Avukat mesela? Evet. Onu farklı bir avukat portresiyle hayal edebiliyorum.
Lütfen Öykü Karayel Kalp Atışı bittikten sonra bizi fazla bekletme.