Liseye başladığımdan beri Agatha Christie romanlarını okuyan birisiyim. 75 kitabı geçmiş birisi olarak artık yaşam biçimi haline geldiğini söyleyebilirim. Haliyle elimden geldiğince romanlarla ilgili dizileri ve filmleri de takip etmeye çalışıyorum.
Ülkemizde Doğu Ekspresi Cinayeti ismiyle bilinen Murder on the Orient Express, sevgili Christie'nin en ünlü romanlarından birisi. Listelerin ilk üçünde bir şekilde kendisine yer bulan bir kitap hatta. Elbette bunun için de belli sebepler var. Yani sinemaya getirmek için eserlerinden birisini seçsem benim de aklıma ilk gelenlerden birisi olurdu.
Üstelik uyarlaması, kadrosunda Kenneth Branagh, Penélope Cruz, Judi Dench, Johnny Depp, Derek Jacobi, Leslie Odom Jr., Michelle Pfeiffer, Olivia Colman ve Daisy Ridley gibi isimlerin olduğu bir kadroyla karşımıza geldi. Christie'nin ünlü dedektifi Hercule Poirot rolüyse filmin yönetmeni ve yapımcısı da olan Branagh'ta. Bunun üstüne ilk iş olarak gidip izleyiverdim.
Aklıma gelenleri spoiler vermemeye çalışarak yazayım bakalım:
* Bıyık ve Poirot
Poirot'nun bilindik özelliklerinden bazıları yumurta kafası, beynindeki gri hücreler ve ilginç bıyığı. Diğerlerine de saygım var ama Poirot karakterini ekran karşısında özellikle David Suchet'le özdeşleştiren birisiyim. Yalan değil, fragmanda ilk kez adamı gördüğümde "Bu ne şimdi?" olmuştum. Karakter için fazla heybetli ve hatta yakışıklı kaçtığını da düşündüm.
Fikrimin değiştiğini söylemeyeceğim ama filmi izlerken o kadar da rahatsız edici gelmedi. Bir noktadan sonra sürekli gördüğüm için alışma olduğunu düşünüyorum. Olanı biteni takip etmekten adamın tipine konsantre olmuyorsunuz zaten.
* Uyarlama
'Genel' çerçevede bakarsak sadık bir uyarlama olmuş. Bir halt yiyip kendi kafalarına göre uyarlamazlar umarım diyordum ve neyse ki olmamış. Elbette bazı detaylarda biraz kendi yorumlarını katmışlar. Ama o da benim film öncesi göze aldığım bir durumdu. Sonuçta 170 sayfa anca süren bir kitaptan bahsediyoruz.
Poirot hikayelerinin en sağlam tarafı genellikle tüm gerçekleri ortaya döktüğü kısımlardır. Bunda da şaşmamış. İddianın dozunu kaçırmak veya beklentinizi yükseltmek istemiyorum ama kitabı bilmeyenler için katili bulabileceğinizi zannetmiyorum. Eğer izleyecekseniz mümkünse sonunu öğrenmekten kaçın da öyle izleyin.
* İstanbul
Doğu Ekpsresinde Cinayet'in ufak bir kısmı İstanbul'da geçer. Kitabın başlarındadır hatta ve haliyle hikaye olarak 1930'larda geçen filmde ona da uğruyoruz. Düzgün bir uyarlama burada da çıkmış. Hem şehir hem de hikaye bazında beni rahatsız edecek bir şey olmadı.
* Kadro
Film konusunda pek bir sorunum olmasa da bir tarrafımı gelebilecek eleştirilere hazırladım sanırım. Çünkü belli bir kitlenin beğenmeyebileceği bir film de olmuş. Dizideki bazı isimlerin filme ilgi çekmek için orada olduğunu düşündüğüm zamanlar da oldu.
Michelle Pfeiffer, karakteri gereği en iyi işi çıkarmış. Daisy Ridley de keza aynı şekilde. Johnny Depp'in karakterinin kurban olmasından dolayı tuhaf bir zevk aldığımı belirtmem lazım.
* Katherine
Film boyunca gözüme resmen batan tek bir detay vardı, bunun yanında diğerleri araya kaynadı denebilir. O da Katherine mevzusu. Sadece Allah sizi bildiği gibi yapsın demiş olayım. Filmi izleyen ve Christie'nin Poirot romanlarını biraz detaylı bilen ne demek istediğimi muhtemelen anlayacak.
Not: Ne gerek vardı?
* İkinci Film
Kitabın devamı falan yok tabii ki. Zaten Branagh'ın yine başrolünde olduğu bir Poirot romanının uyarlamasının gelmesi düşüncesi filme kadar bende de yoktu. Ama filmin sonunda izleyenleri ufak bir sürpriz bekliyor.
Bu filmin tutması halinde Christie'nin romanlarından birisi daha uyarlanabilir. Hangisi olduğu bana kalsın ama yine oldukça ünlü ve sinemaya gelebilecek türden kitaplardan birisi. Elbette olacağı garanti falan değil, lafla da kalabilir. Ama güzel bir fikir olduğunu itiraf etmem lazım.