İyi içerik izlemek isteyenler için dijitalde başlayan her iş
heyecan sebebi! Çeşitli içerik sağlayıcılarının üyeliklerine sahip olduğumuz,
yeni çıkan her işe bakmaya çalıştığımız şu dünyaya yerli sektörün de ayak
uydurmaya çalışması, yeni işler üretmesi mutlu ediyor beni.
Online içeriklerin varlığı kimisinde “Online iş daima iyi
iştir!” algısı yaratsa da online dünyada da, reyting ölçümlemesine dahil olan
geleneksel televizyonculuk kısmında da iyisini de kötüsünü de görme
taraftarıyım ben. Mükemmeli aramıyorum ama ‘iyi’ işi de farklı bir yere koyuyorum.
Tabii daha yolun başında olduğumuz gerçeğini de göz ardı etmiyorum.
BluTV’nin son işi 7YÜZ, 7 farklı yüzleşmeyi anlatan
yolculuğunu tamamladı. Nefes kesici bir başlangıç yapan Büyük Günahlar’la
beklentimi bulutlara çıkarıp, arkasından gelen Prosedür’le betona çakılmış gibi
hissettirse de genel olarak keyif verici ve merak ettirici bölümler silsilesi
izledik.
Her ne kadar farklı türlerde bölümler izlesek de bir ‘seri’
izlemiş olmanın etkisiyle kendimce bir sıralama yaptım.
Büyük Günahlar >
Refakatçiler > Eşitlik > Biyolojik
Saat > Hayatın Müziği > Karşılaşmalar > Prosedür
Büyük Günahlar, Türk televizyonculuğunun görebileceği en iyi
bölümlerden biri olabilir kanımca. Zira kurgusu da oyunculukları da hikayesi de
çizgi üstüydü. Arkasından gelen 6 bölüm, Büyük Günahlar’ın üzerine çıkamadı.
Burada Büyük Günahlar’ın ilk hikaye olarak yayına çıkmasını isteyen ve
destekleyen ekibe de teşekkür etmek lazım. Serinin ilk bölümü Büyük Günahlar
olmasaydı bu kadar heyecanla izlemezdim devamını.
Refakatçiler, Genco Erkal ve Tilbe Saran’ı bir araya
getirirken hikaye bazında da en derli toplu bölümlerden biriydi. Sürprizsizdi,
heyecan yaratmadı ama keyif verdi.
Bir kadınla erkeğin eşit olma meselesine odaklanan Eşitlik, anlatım bazında yeni bir şey sunmasa da erkek karakterin meselenin özüne
bakışıyla etkiledi beni. Eşitlik bölümünün sıralamamda üçüncü sıraya
yerleşmesinin tek sebebi de budur.
Serinin son bölümü Biyolojik Saat’i keyifle izledim.
Güldüren, düşündüren, merak ettiren ve hatta şaşırtan keyifli bir hikayeydi.
Dolunay Soysert’i de, Serkan Altunorak’ı da çok beğenerek izledim.
7YÜZ’ün bence en eğlenceli bölümü olan Hayatın Müziği ise
eğlencesiyle sevdirdi bölümü. O kadar.
Karşılaşmalar ve Prosedür’e gelecek olursam… Hayatımda
izlediğim en sıkıcı şeylerden ikisi olabilirler. Bu iki bölüm çıksa, serinin
geneline olan tutumum da net değişir. Karşılaşmalar bölümünü Prosedür’ün önünde
tutan tek şey, Ceylan Özgün Özçelik’in yenilikçi rejisiydi. Ceylan Özgün
Özçelik’in eline dolu dolu bir hikaye verilseymiş serinin en iyi işi ortaya
çıkabilirmiş. Seriye dair en çok üzüldüğüm şey de bu oldu zaten.
7YÜZ’ün Black Mirror uyarlaması olduğuna dair haberler
çıkmıştı, belki denk gelmişsinizdir. Tabii uyarlama olmadığı konusunda açıklama
yapıldı. Fakat Prosedür, Karşılaşmalar ve Biyolojik Saat bölümlerinde Black
Mirror esintileri bölümlerin her bir yanına dağılmıştı. Uyarlanmadı belki ama
açıkçası o bölümleri izledikten sonra esinlenilmediğine inanmam biraz zor oldu.
7YÜZ, üzerinde biraz daha çalışılsa çok başarılı bir seri
olabilirmiş. Fırsatı ucundan kaçırmış. Yine de keyif aldığım bir yedi haftaydı. Tunç Şahin adını da bir kenara yazdım, bundan sonra elinin değdiği işlere
mutlaka bakarım.
Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık…