Tutsak: Geçmişin izleri ve yaralarından doğacak güçlü kadın

Tutsak: Geçmişin izleri ve yaralarından doğacak güçlü kadın
Sizin hiç yoksul bir arkadaşınız, akrabanız çalıştığı iş yerinin patronu ona aşık olduğu için yaşadığı hayattan yırttı sosyal seviye atladı mı? Biraz argo bir tabir oldu kusura bakmayın. Elbette herkes anlamıştır ne demek istediğimi. Bu çok ütopik haller günlük hayatımızda neredeyse yok denecek kadar az karşımıza çıkarken nedense hemen hemen her dizinin güzide konusu haline gelmiş durumda. Bayılıyoruz bu tip "yırtma hikâyeleri"ni izlemeye. 

Mitolojiden trajediye, komediden drama, hangi dilden olursa olsun (sinema, tiyatro, müzik, roman ya da dizi); bizde olmayanı, merak edileni, özlem duyulanı hatta nefret edileni başka hayatlar üzerinden izlemek; bugüne tutunmamızı yarına umutlanmamızı sağlıyor belki de..  Hatta belki de hiçbiri değil, belki de tek istediğimiz kurgu da olsa, yalan da olsa, saçma ya da imkânsız da olsa bugünden ve gerçeklerden uzaklaşmak. Misal bu bir itiraftır, ben bu sebeple dizi izlerim. Kısa süreli de olsa bu kopmanın uzaklaşmanın hayatı daha katlanılır kıldığını düşünüyorum. Ancak “patronu aşık olduğu için yırtan kadın”ı defalarca kez izlediysem ve yine aynı tema karşımdaysa, bu kez ilgimi diri tutacak daha sağlam vurgular olmasını beklerim elbette..
 
Birgün ekranda bir dizi tanıtımı gördüm; genç bir kadın gözünü açıyor, korku-dehşet ve üzüntü, bütün duygular birbirine karışmış bir halde etrafa bakıyor, oldukça yakın plan çekimde. Sonra dizinin ismi çakıyor ekrana: Tutsak.. Tamam dedim işte budur! Şimdi ya da geçmişte tutsak olan ama direnen, zincirlerini kıran-kırmaya çalışan, kendi ayakları üzerinde durarak yaşam mücadelesinde olan genç bir kadını izleyeceğiz. Bu arada kadının toplumdaki yerine ve önemine de vurgu yapılacaktır mutlaka. İkinci tanıtım filmi geldiğinde de yanılmadığımı gördüm. Kesinlikle izlenecekler listeme alacağım bir diziydi artık Tutsak.. Etkileyici bir tanıtım ve merak uyandırıcı güzellikteki oyuncu kadrosuyla..
 
Dizinin ilk bölümü çok çarpıcı başladı, hızlı bir giriş yaptı ve ilk 20 dakika soluk soluğa izlediğimi itiraf etmeliyim. Elif gencecik, güzel, hayalleri olan ve kendisini seven anne babasıyla ideallerine yürüyen bir genç kız iken bir anda her şey tersyüz oldu. Annesi ve babası amcası tarafından öldürülmüş, gelecek planları suya düşmüş, yapayalnız kalmıştı. Hatta katil amcası yalancı tanıklarla hapse girmekten kurtulmuş yıllarca Elif’e eziyet etmiş sonra da para karşılığı kendisinden 30 yaş büyük birisiyle evlendirmişti. 

Zengin ve güçlü bir ailenin yanında çalışan muhasebeci koca ise Elif’i eve kilitler, döver, aşağılar. Elif yeniden amcasının yanına dönmektense Sadullah’ın eziyetlerine katlanmayı yeğler. Sadullah'la birlikte aynı ailenin yanında çalışan Bahadır ve annesi mahalleden komşularıdır. Ve çaresizce Elif’in çilesine şahit oluyorlardır. Bahadır her geçen gün bu çaresiz masum güzele engellenemez bir tutkuyla aşık olmaktan kendini alamamıştır. 

Bölümün ikinci kısmında Sadullah’ın ortadan kaybolmasıyla hepimiz derin bir nefes aldık. Sadullah patronlarını dolandırmış ve birden bire ortadan kaybolmuştu. Demir parmaklıklar birer birer sökülüyor; hava deliklerinden Elif’in hayatına güneş girmeye başlıyordu artık. Elif bu ilk kurtuluş ve nefesleniş anlarında Bahadır’ın şefkatli ve sevgi dolu desteğini hep yanında hissedecekti. Bahadır ve annesi bir iş bulmak amacıyla Elif’i kendi çalıştıkları eve götürdüler. Ve biz nefes nefese çilesine şahit olduğumuz Elif’in geçmişini burada ev sahiplerine kendisini tanıtma konuşmasında öğrendik. Elbette evin oğlu yakışıklı Kenan’ımız aynı zamanda iyi yürekli ve sağlam bir karakterdir. Bu genç kızın mağrur ve güçlü ifadesinden etkilenerek annesinin kaygularına rağmen işe alınmasına onay verir.

Elif’in yeni hayatı ile birlikte dizimizde de asıl hikâye başlamıştır. Elif-Kenan ve Bahadır üçlüsü oturmuştur dizinin göbeğine artık. Kenan’ı güçlü annesi, daha geri plandaki babası, pasif karakter kardeşi-onun alavereci avam karısı, aileyle bağlarını koparmış kırgın ve kızgın kız kardeşi ve zengin ev ve iş hayatı çerçevesinden çözümlemeye çalışırken, diğer yandan da sinsi Bahadır’ı anlamaktır artık seyircinin asli çabası. Elif’in, bir tarafta salyaları akan-tacizci ev sahibiyle, diğer tarafta da ürkek bir serçe gibi ortasına düştüğü entrika dolu Gürhan Malikanesi'nin ve tabii ki hizmetçilerinin saldırılarıyla mücadelesini izleriz uzun süre. İçimizi ısıtan ve gülümseten tek şeydir şu anda Bahadır’ın koruyucu kollayıcı yumuşacık aşkı.

Evdeki genç hizmetlilerden biri Bahadır’a, diğeri Kenan’a aşıktır ve Elif elbette bir numaralı düşmanları olmuştur. Ayrıca Sadullah’ın öldürülmüş olduğu da ortaya çıkmıştır. İşin içine, dolayısıyla Elif’in hayatına bir de polis girmiştir artık. Cinayetin bir numaralı şüphelisi Gürhan Ailesi'dir ve Elif’in Sadullah'ın karısı olduğunu öğrendikten sonra işin rengi de değişmiştir. Destek olmaya çalıştıkları kendi ayakları üstünde durmaya çalışan o yoksul ama mağrur kadın artık onların tüm mal varlıklarını ve soyadlarını korumalarını sağlayacak tek anahtardır. Kirli geçmişlerinden (!) ve bunun tek şahidi olan Sadullah’ın sakladıklarından kurtuluşun anahtarı Elif’tedir.
 
Kısaca hikâyemiz bu minvalde gidiyor ve dizi şu anda üç bölüm yayınlandı. Şu ana kadar okuduklarınızdan ve benim de üç bölümdür izlediğimden anladığımız kadarıyla aslında çok da değişik ve farklı bir hikâye yok karşımızda. Bundan sonrasında kurguda Elif’in mücadelesi, duruşu, iki genç adamla ve hayatla kurduğu ilişki biçimi gösterecek bize dizinin farkını… İşte tam da bu noktada yazının başında sözünü ettiğim "yoksul kız-zengin patron" klişesi karşımıza çıkıyor. Ben, umutla bu hikâyenin öyle işlenmeyeceğini bekliyorum. Zira elimizde bir de en içimizden biri olan, sıcacık gülümsemesi ve koruyucu kanatlarıyla içimizi ısıtan Bahadır var. Olası bir Kenan-Elif aşkının, seyirciyi Bahadır konusunda çok çok ikna edici olması gerekiyor.

Kaldı ki şu da bir gerçek; henüz seyirci Kenan’ı da Bahadır’ı da aslında tam çözebilmiş değil. Pamir Pekin yakışıklılığı ve duruşuyla, Caner Şahin sıcaklığı ve samimiyetiyle, kişilikleri ve karakterlerine ilişkin hiçbir ipucu dahi olmadan daha kaç bölüm seyirciyi tutabilir acaba çok merak ediyorum. Kenan’dan tedirgin edici (bilinmeyen geçmiş hikaye dolayısıyla) bir kötü adam, Bahadır’dan da takıntılı-saplantılı (belki bir süre sonra yeni bir tutsaklık hikayesine dönüştürebilir konuyu, Elif’i yaptığı iyiliklerden dolayı kendisine mecbur gören bir adam) ve korkutucu bir sapkın aşık doğabilir gibi görünüyor. 

Dolayısıyla her iki erkek kahramana da empatiyle bakamıyor mesafeli yaklaşıyoruz. Kendi adıma henüz bir aşk haresi göremiyorum ortamda ve aslında kısa vade de görmek istediğimi söyleyemem. En başta da söylediğim gibi bu dizinin diğerlerinden bir farkı olsun istiyorum çünkü. Evet, elbette hisler kaysın birbirine, zaman zaman gözlerden gönüle akan samimiyet seyirciye de geçerek kafalarda bir “acaba” yaratsın, ancak biz bir süre Elif’in hayatla ve acımasız erkek dünyasıyla mücadelesine şahit olalım.. Kenan ve Bahadır çekişmesi zarar vermeden bir yanda sürerken Elif masum ve direnen bir tanrıça olarak, bu iki genç adamın da hayatında, duruşunda ve karakterinde olumlu değişikliklere sebep olsun..

Çok mu şey istiyorum acaba? Saf ve güzel bir genç kız yerine, güçlü ama masum, dirençli, umut vadeden bir genç kadın izlemek istiyor artık bu gözler.. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER