Daha: Gaza'nız mübarek olsun!

Daha: Gaza'nız mübarek olsun!
52. Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapan ve 24. Adana Film Festivali'nde ilk kez Türk seyircisinin karşısına çıkan Ay Yapım-b.i.t arts ortak yapımı DAHA'yı izledim. Daha, önce oyuncu olarak ekran seyircisinin radarına giren şimdi yazar ve yönetmen olarak da dikkat çekmeye başlayan Onur Saylak'ın ilk uzun metrajı. Senaryosunu Hakan Günday'ın aynı adlı romanından esinlenerek yine Hakan Günday, Doğu Yaşar Akal ve Onur Saylak'ın kaleme aldığı filmin oyuncu kadrosunda Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck, Uğur Aslan, Turgut Tunçalp, Tankut Yıldız, Kaan Uluca, Lara Aysal, Tuba Büyüküstün, Onur Akgülgil ve Pervin Bağdat yer alıyor.

Yazının başlığında bir kelime oyunu yapmış olmayı çok isterdim. Ancak gösterimden çıkarken içimde dönüp duran tek cümle bu oldu. Bir sigara yaktım ve "Gaza'nız mübarek olsun! Tepe tepe kullanın!" dedim kendime.. Zira filmin hikayesi fikrini sormadan, iznini istemeden, tercih hakkı vermeden dünya denen bu çukura attığımız çocuklarımızı nasıl da hırs, açgözlülük, sevgisizlik ve kötülükle sarıp sarmaladığımızı, avcumuza bırakılan, bize emanet edilen masum hayatları neye dönüştürdüğümüzü sert bir dille yüzümüze vuruyor. Gaza'nın yolculuğu her şeyden bağımsız olarak bakıldığında etkileyici. Elbette hiç bilmediğimiz, tanımadığımız, şahitlik etmediğimiz şaşırtıcı ve icad edilmiş bir yolculuk değil ama, Saylak seyircisine acımadan mümkün olan en sert dille bu gerçeğin altını çizmeyi tercih edince sırça sarayınız da inceden bir sallanıyor.. 

Gaza bir sahil kasabasında annesiz ergen olarak büyümeye çalışırken, insan kaçakçılığı yapan babası Ahad'ın zulmü ile yüzleşiyor. Değişiyor. Ahad gerçek bir zalim. Ahmet Mümtaz Taylan'ın çizgi dışı performansı eşliğinde damıtılmış o zalimliği izlemek tüylerinizi diken diken ediyor. Gaza rolünde ilk kez kamera karşısına geçen Hayat Van Eck bir mücevher gibi pırıltılı. Oyunculuk serüvenine devam etmeyi tercih eder, var olan hevesini, iç güdüsel oyun kabiliyetini doğru ellerde parlatıp eğitmeyi seçerse yakın zamanda dünya sineması çok başarılı bir oyuncu kazanmış olur, at fav'a! Filmi izlerken Tuba Büyüküstün dışında hiçbir oyuncu gözümü yormadı. Ancak Büyüküstün'ü perdede gördüğüm her anda kendimi hikayenin dışına itilmiş hissettim. Gösterimden sonra da aklıma takılan bu itilmişlik hissini uzun uzun düşündüm. Bu olmamışlık duygusunun temel sebebinin de televizyon ekranı yüzünden kirlenen taraflı görsel hafızam olduğuna karar verdim. Büyüküstün'ü hiç tanımamış, evvelce hiçbir dizisini izlememiş, performansına şahit olmamış zihni pür bir dünya seyircisi için varlığı etkileyici olacaktır. Zira tüm o kirliliğin ve karanlığın içinde ışıldayan plastik malzemesiyle seyirciye heba olma duygusunu keskin bir biçimde hatırlatacak kadar "güzel".

Onur Saylak nasıl bir yönetmen olacağının ipuçlarını kısa filminde de vermişti. Baştan söyleyeyim, Daha'nın görsel yolculuğu şahane. Ancak Onur Saylak'ın çok güzel sahneler, şahane planlar ve etkileyici metaforlar eşliğinde dışa vurduğu dünyası; hikayenin hayli önünde koşuyor. Hikaye akışının huy edindiği eklektik anlatım dilinin de bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum ama bu anlatım tercihi sizi hikayenin içinde ilerlerken izleksiz bırakıyor. Seyirci olarak mükemmel görüntüler ve oyunculuklar eşliğinde bütünlenerek menzile giden bir oyuna dahil olmaya hevesliyim ve varım. Daha'yı izlerken önünüze serilen küçük ama çok güçlü onlarca farklı öyküyü hafızanıza nakş'ederek, sindirmeye çalışarak size işaret edilen çıkışı bulmaya çalışıyorsunuz. Seyirciyi tuzaklı bir labirente atıp kenara çekilmeyen, çıkışı bulması için türlü biçim seçim yapma hakkı sunan güçlü bir hikaye anlatımıyla DAHA, uzun yıllar hafızalarımızda yer edinecek bir ustalık eseri olurmuş. 

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, yolu bahtı açık olsun..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER