İstanbullu Gelin’in haftalardır beklediğimiz ikinci
sezonunun ilk bölümünün hemen ardından hislerimi yazmak isterim sıcağı
sıcağına. Bir kere çok özlemişim hepsini.
Boran Konağı’nı, Esma Sultan dahil ailenin komplesini, illa da canımın içi
Osman’la baldan tatlı Süreyya’yı. Süreyya Faruk’la kavuşsun bu aşk daim olsun
hepsi tamam ama, can havliyle konaktan kaçan Süreyya’yı Prag’ta görünce içimden
geçen ilk şey Süreyya’nın Prag’a ne kadar yakıştığı oldu. Süreyya için
özgürlük, bir balığın suya olan ihtiyacı gibi, başka türlüsünü bilmediği, başka
türlüsünde hayatta kalamadığı bir mevzu. Dünya güzeli bir şehirde keman
çalarak, şarkı söyleyerek, garsonluk yaparak para kazanan, bisikletine atlayıp
nefesi yettiğince pedal çeviren Süreyya, onca acısının orta yerinde pırıl pırıl
parlıyordu bana kalırsa. Evet belki Prag’a Faruk’la konser için geleceklerdi
onu en son gördüğümüzde ve şimdi çok yalnızdı ama sınandıkça güçlenen bir yanı
var; onu herkesten farklı kılan bir süper güç gibi. Faruk’u karşısında
görünce dağıldı elbette, biz de onunla birlikte dağıldık ekran karşısında. Ne
duru, ne içtendi hep. Süreyya’nın Prag hikayesi ayrı bir dizi olsa oturur
izlerim.
Gelelim hasretten saçlarına aklar
düşen Faruk Boran’a. Koskoca Boran Holding’in patronunun Akif kadar İngilizce konuşamamasına
şaşırdığımı söylemek isterim öncelikle, sonra da beyaz saçın ona çok daha fazla
yakıştığını. Bölümün en talihsizi Akif’e teyze travması yaşatmak pahasına
adresini bulduğu Süreyya’yı almadan gelmeyeceğine hazırlamışken kendimizi, ‘Sen
benim sevdiğim adamsın ama artık güvendiğim adam değilsin’ diyen Süreyya’ya ‘Tamam,
sorun çıkarmadan boşanalım’ demesini hiç beklemiyorduk, hayırlara vesile. Süreyya’yı
ne kadar sevsem de Faruk sebeplerini sayıp üstüne bir de tükendiğini söyleyince
ona hak vermedim değil. Malum, ‘Sevmek
de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık.’
Yarın belki de hayatının aşkı ile tanışacağından bihaber Osman sevilmez mi?
Süreyya’dan sonra en çok
özlediğim diğer karakter olan Osman ise yazdığı mektupla dertlerden dertlere
kardı beni. Aşık olduğu kadına ‘Umarım beni tekrar dostun olarak görebilirsin’
diyen, ‘Korktuğumuz ne varsa onunla sınanıyoruz’ cümlesini usulcacık (dünyanın
en güzel kelimesi ve kitap ismidir Usulcacık nazarımda, yazarı Atilla Atalay’a
hayranlıkla) ama bir yandan da suratımıza vurarak kuran Osman, bir kahve kazası
sonucu tanıştığı o kızla aşk yaşayacak mı, bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Osman’ım çok mutlu olsun, başka bir şey istemem.
Karnı gittikçe büyüyen İpek, Adem’den
vazgeçmeyen Dilara, Akif’e çıplak yakalandığından haberi bile olmayan Senem,
üniversiteye başlayan Bade’ye aşık oluşuna yavaş ve acılı bir şekilde tanıklık
edeceğimiz Murat Boran, bölümde çok hoşuma giden ama anlatmaya Süreyya’dan
fırsat bulamadığım, bulmak istemediğim ve önümüzdeki haftalara sakladığım diğer
isimler.
Beklediğimize değen, neden çok
özlediğimizi hatırlatan bir sezon açılışı izledik, herkesin eline sağlık. İyi seyirler
dilerim.
*Süreyya ve Faruk’un ilk
karşılaşmalarında çalan aşırılı güzel şarkı, Fikret Kızılok’tan dinleyiniz.