Film, suç haberciliği yapmak isteyen eski bir hükümlü Lou Bloom´un
hikayesini anlatıyor. Filmde Lou Bloom´u Jake Gyllenhaal canlandırıyor. Her
polis sireninin, her kurbanın, dökülen her kanın paraya dönüştüğünü fark eden
Lou Bloom, suç habercisi olarak büyük çıkışı yapabilmek için, yakaladığı
hikayeyi etik dışı, risk dolu, zekice bir planla yönlendiriyor. Kendi
hikayesinin doğru ve yanlışlarının arasındaki çizginin giderek
belirsizleştiğini fark etmeyen Lou´nun gözünü kariyer hırsı bürüyor.
Jake
Gyllenhaal, kariyerini gerilim/suç filmleri üzerine yoğunlaştırmışa
benziyor. Önce Hugh Jackman'le başrolünü paylaştığı Prisoners, daha
sonra Enemy'de rol alan Jake son olarak Nightcrawler'da bu türe iyice
ısındığını gösteriyor. Oyunculuğunu da gözle görülür bir biçimde
geliştiren
oyuncu, Sinema Yazarları Birliği ve Altın Küre Ödülleri'nde yılın en iyi
erkek
oyuncu adayları arasında yer almayı başardı.
Film özelinde Nightcrawler'dan bahsedecek olursak filmin "mesaj
kaygılı" tarafının ağır bastığını söyleyebiliriz. Kariyer hırsının
insanları nasıl insanlıktan çıkardığından tutun, kariyer ile ahlak
korelasyonunda ahlaktan ödün vermenin insan doğası için kaçınılmaz olmasına
kadar bir çok ana fikir üretebiliriz. Günümüz dünyasında kariyer uğruna yapılanlara
tanık olduğumuzdan film bir nevi bize ayna tutarak ahlak anlayışımızı
sorgulamamıza sebep oluyor. O yüzden başarılı bulduğumu söyleyebilirim.
Jake
Gyllenhaal film için 14 kilo verdikten sonra çıkan elmacık kemikleri ve yapışık jöleli
saçları da kariyer dünyasının "duygusuzluğunu" görsel açıdan
pekiştiren ögeler olarak karşımıza çıkıyor. Karanlık puslu kış günlerinde
içinizi daha da karartacak bir film izlemek istemiyorsanız izlemeyin. Ama iyi
bir filmi kaçırdığınızdan şüpheniz olmasın.