The Walking Dead: 27. sezonda yine Comic-Con'da görüşmek üzere

The Walking Dead: 27. sezonda yine Comic-Con'da görüşmek üzere
Geçtiğimiz sene Comic Con’un en görkemli davetlerinden biriydi; kahvaltı, oyuncularla fotoğraf seansı ve samimi bir ortamda gerçekleşen, bire bir söyleşi tadında basın toplantısı. Ne var ki bu sene, The Walking Dead ekibinin bütün basın görüşmeleri iptal edildi çünkü geçtimiz hafta dublörlerden John Bernecker, sette geçirdiği kaza sonunda hayatını kaybetti. 

ElbetteTWD ekibi bunu görmezden gelip, hiçbir şey yokmuş gibi kameraların karşısında güle oynaya yeni sezonu anlatmak istemedi. Hatta H Hall’da yapılan paneli iptal etmeyi düşünseler dahi, içeri girebilmek için mübalağasız birkaç gün kapıda bekleyen hayranlarına ayıp olmasın diye yapmaya karar vermişler. Durum böyle olunca ve haber oralardan bizlere geç ulaşınca, H Hall’a da son dakika girme fırsatı olmadığından, el mahkum panelin tamamının dev ekranda gösterildiği büyük salona doluşuyoruz hepimiz. Panel başlamadan önce bir süre, Bernecker hakkında konuşuyor ekip, neden paneli iptal etmediklerini anlatıyor. Umarım hepimiz, set güvenliğinin ciddiye alındığı ve yok yere kayıpların yaşanmadığı günler görürüz.

Panele dönersek, TWD hayranları için günün bombası, 8. sezona ait yeni görüntüler oldu. Beş dakika uzunluğundaki trailer, yine Negan’ın türlü zalimliklerini, tehditlerini gösteriyor ama sonunda ilginç bir sahne var: Saçları ağarmış Rick, yatakta öylece yatıyor. Rüya mıydı hepsi? Şaka mı bu? Sanırım 8. sezonda hepsini bir bir öğreneceğiz.



Panelde moderatör yok, seyirciler sıralanıp sorularını soruyorlar ki onların da çoğunun ilginç kostümlerle gelmesi görülmeye değerdi. Özellikle de King Ezeikel kostümünü, elinde tuttuğu küçük kaplan oyuncağıyla tamamlayan beyefendinin fotoğrafını paylaşmadan edemeyeceğim.

Sorulardan ilki, aslında Andrew Lincoln’a ama onun üzerinden tüm ekibe: Bu ağır diziyi çekerken hiç komedi oynama isteği geliyor mu?  

Carl Grimes rolündeki Chandler Riggs atlıyor, “Ben şahsen yıllardır bir bölüm müzikal yapılmasını istiyorum.”

Carol Peletier rolündeki Melissa McBride da zaman zaman çekim aralarında karakterlerini ve yazılanları alaya aldıklarını, bir bakıma kendi komedilerini kendilerinin yarattıklarını söylüyor.

Michonne kılığında gelen bir izleyicinin, Negan rolündeki Jeffrey Dean Morgan’a bir sorusu var: Dizide arada karaoke gecesi filan hoş olmaz mıydı? Sasha yaşasaydı o hikaye nereye giderdi?

Jeffrey Dean Morgan, her zamanki sakinliğiyle cevaplıyor:

“Bir defa, Negan için her gece karaoke gecesi, o gayet eğlencesine bakıyor. Sasha yaşasaydı da hikaye ilginç bir yere giderdi sanıyorum. Bence Negan gerçekten Sasha’da bir şeyler gördü. Hatta bu karakterlerin hepsinde, dünyada nadir bulunan farklı bir şeyler görüyor. Hepsi çok güçlüler. Sasha da öyleydi ve onun iyi bir müttefik olacağını düşünmüştü.”

Dizinin yaratıcıları asla yeni sezona ya da dizinin geleceğine, efendime söyleyeyim 27. sezona dair hiç bilgi vermiyorlar. Kanada’nın adını kimsenin anlamadığı bir yerinden katılan bir izleyicinin, dizinin başka şehir ya da ülkelere taşınıp taşınmayacağı ile ilgili sorusuna, Andrew Lincoln da soruyla cevap veriyor: Orası yazları serin mi?

Ekibin, Amerika’nın güneyinde yapılan çekimlerde nemden ve sıcaktan kavrulduğu aşikar. Bir de İsveç’ten kardeşleriyle ilk kez Comic Con’a katılan bir genç kızın sorusundan sonra gelsin şakalar, gitsin şakalar: The Walking Dead İsveç, The Walking Dead Death Valley (Kaliforniya’da çöl), The Walking Dead Volkanın İçinde. Üstelik, herkese de birer deri ceket giydireceklermiş. Haydi bakalım!



Tevekkeli, dizide çektikleri ilk bölümü hatırlayıp hatırlamadıkları sorulduğunda, Andrew Lincoln, John Bernthal ile çektikleri ve sıcaktan kavruldukları sahneden bahsediyor.

“John’un oynadığı Shane karakteri ile yolu kapamaya çalıştığımız sahne, benim çektiğim ilk sahneydi. Onun dizi yaralandığı için, arabayı ben kullanıyordum ve sürekli yolun solundan gittim. John’la arabada bir süre gitmemiz gerekiyordu, sonra bir anda durduk, hayatımda John’un öyle terlediğini görmemiştim. Diziyi kastederek, ‘Bu berbat bir fikirdi’ dediğini hatırlıyorum. Bütün gün Atlanta sıcağında çekim yaptık, muson ikliminde gibiydik. Makyaj filan hak getire, sonunda zaten bu sette makyajı unutun denildi. John Bernthal ile şoka girmiş halde, nerede olduğumuzu anlamaya çalıştığımızı hatırlıyorum.”

Seyircilerden biri, yakın zamanda vefat eden yönetmen George Romero’dan bahsettiğinde, yapımcı Greg Nicotero, onunla ilgili bir anısını anlatıyor:

“’Land of the Dead’ filmi çektikten sonra, Quentin Tarantino, Robert Rodriguez, Simon Pegg ve Edgar Wright’ı Pittsburgh’deki açılışa götürdüm. Gösterimden önce onlarla ‘Night of the Living Dead’ filminin çekildiği mezarlığa gittik, hatta orada Quentin ve Robert ile zombi yürüyüşü yaptığımız fotoğraflarımız var. Gösterime gittiğimizde Rodriguez, Romero’ya heyecanlı heyecanlı nasıl çekim yaptıkları yere gittiklerini anlatırken, Romero bir anda ‘Büyüyün artık! Sizin derdiniz ne?’ diye çıkıştı. Hepimiz için üzücü bir dönem ama bize bıraktığı miras çok büyük.”

Yukarıda bahsettiğim King Ezeikel kostümlü beyefendi, tüm oyunculara, ısırıldıklarını ve dönüşeceklerini bilseler, nasıl ölmeyi tercih edeceklerini sorduğunda, Morgan Jones rolünde yer alan İngiliz oyuncu Lennie James, Sasha karakteri gibi, yaygara çıkararak ve birilerini de yanında götürerek ölmek isteyeceğini söylüyor.

Küçük bir izleyici, Jeffrey Dean Morgan’a, Negan karakterinin en sevdiği ve en nefret ettiği yanlarını sorduğunda oyuncunun yanıtı açık: Mizah anlayışını seviyorum. Hava 40 dereceyken deri ceket giymesiniyse hiç sevmiyorum.

O kadar tuhaf mı tonluyorum Carrl?

Panelde konu bir anda, oyuncuların daha önceden tanışıp tanışmadığına geliyor ve iki İngiliz, Lennie James ile Andrew Lincoln’un önceden tanıştığını ama hiç birlikte çalışma fırsatı bulmadıklarını öğreniyoruz. Jeffrey Dean Morgan’ın da, Maggie Greene rolünde pek sevdiğimiz Lauren Cohan’ı göstererek, “Biz de Batman’in annesiyle babasıyız.” demesiyle, kahkahalar kahkahalar. “Batman’e ikimizin başka bir dizide olduğunu söylemeyin sakın.”

Tabii, iki İngiliz oyuncunun Amerikan aksanıyla rol kesmelerinden bahsedildiğinde, söz dönüp dolaşıp Andrew Lincoln’un pek ünlü “Caarrrrl” diye seslenmesine geliyor.

“Neyi tuhaf söylediğimi anlamıyorum. ‘Corl’ gibi mi çıkıyor, nedir?”

Herkes bunu onaylıyor: Andrew Lincoln’un “Carl” demesi efsane olmuş durumda.

Başka bir seyirci de ekibe, dizinin büyük bir hit olacağını ne zaman anladıklarını sorduğunda, Andrew Lincoln, sekiz sene önce ilk kez Comic Con’a geldiğinde bunu fark ettiğini söylüyor. Bu sırada seyircilerin de birçoğunun sekiz yıl önce o salonda olduğunu öğrendiğimizde, Lincoln yazarlara dönerek, “Asıl soru şu ki, sekiz yıl sonra hangimiz burada olacağız?” Resmi cevap: Pek azınız. Gerçekçi cevap: Hiçbiriniz.

Dizi başladığında 10 yaşında olan meşhur “Carl”, Chandle Riggs, ailesinin vakti olmaması nedeniyle, bu rolü alamasaydı muhtemelen bir daha seçmelere gidemeyeceğini, hatta aktör olamayacağını belirtiyor. Elimizde büyüdün be Carl!

Sekizinci sezonda yeni, ilginç karakterlerin yer alıp almayacağı sorulduğunda, belli belirsiz cevaplar veren yazarlar, seyircinin bir soru sormasına daha izin verse de, Trump’la alakalı soru nedeniyle bundan hemen pişman oluyorlar. Karakteriyle özdeşleşen Norman Reedus, panelde ilk kez konuşarak, bu dizide olmaktan ne kadar mutlu olduğunu, bir yandan da yeni kalktığı için ne dediğini pek bilmediğini söylüyor. Ne yapalım, ekip kalabalık.

Chandler Riggs, Carl karakteriyle arasında farklılıkları sıralayadursun (“Mesela benim iki gözüm var”) panel, yeni sezona dair görüntülerin bir kez daha izlenmesiyle sona eriyor. Ekiple önümüzdeki sene yine Comic Con’da görüşmek üzere, sekizinci sezonda hepinize iyi seyirler!
 
 

 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER