Boran Köşkü'nün mutsuz çifti

Boran Köşkü'nün mutsuz çifti
İstanbullu Gelin’in geçen haftaki bölümünde İpek’in hamilelik sevinci beni çok şaşırtmıştı. Ergenliğinden beri saplantılı bir şekilde sevdiği ve başka bir kadınla çok mutlu bir evliliği olan bir adama yakın olabilmek için onun kardeşiyle evlenmiş bir kadının hamile kaldığında yıkılmasını beklerim normal şartlarda. İpek için herhangi bir Faruk’a kavuşma şansı olmadığını hepimiz biliyoruz İpek’ten başka ama bu hamilelik öyle bir durum ki, İpek’in içindeki umudu bile öldürmeliydi. İpek’in gerçekten iyileşme yolunda bir adım atıp atmadığını düşündüm ve anlamak için bir bölüm daha beklemeye karar verdim, iyi ki de öyle yapmışım. Son bölümde gördük ki İpek’in Faruk tutkusunda en ufak bir azalma olmadığı gibi, onu her gün Süreyya ile göre göre iyiden iyide takmış ona kafasını.

Süreyya ile Faruk’un köşkten taşınma kararının açıklandığı kahvaltı masasında en yüksek tepkiyi İpek’in vermesinin Fikret’in dikkatini çekmemesi çok tuhaf geliyor bana. Her şeyi ‘Faruk’un gölgesi altında yaşamayalım’ bahanesinde toplamasının inanılacak pek de bir tarafı yok. Normal şartlarda Süreyya ve Faruk’un olmadığı, üstüne bir de Esma Hanım’ın da boşalttığı bir Boran Köşkü cennetten bir parça olur, burada yapılacak şey Senem gibi göbek atmaktır. Fikret de bunları anlamayacak bir adam değil ama görmek istemiyor elbette. Tam bütün bunlar yüzünden çok kızacaktım Fikret’e, son bölümde Esma Hanım’la yaşadıkları diyalog boğazıma bir düğüm kondurdu ve ona sarılıp ‘Sen daha iyilerine layıksın’ demeye karar verdim. Faruk olmayan herkes, kendi oğlu dahi olsa Esma Sultan için bir hayal kırıklığı ve bundan en çok nasibini alanlardan biri de Fikret. Oğullarının ruhlarından oyun hamuru yapmış kendisine Esma Hanım ve hiç pişman olmadan ‘Hepsini sizin iyiliğiniz için yaptım, sizi tek başıma büyüttüm’ kisvesi altında bunu takdir etmemizi bekliyor. Annesi bunu yapan bir Fikret gidip İpek’e aşık olmuş, çok mu?


Keşke İpek'in annesi de Firdevs Hanım olsaydı

İpek’in annesine gidip her şeyi itiraf ettiği, bir nevi Bihter Ziyagil’in ‘Ölüyorum anlasana’ itirafı gibi olan sahne Kıymet Hanım’ı olduğu kadar izleyenleri de hayattan soğuttu. Her gün Faruk için giyiniyormuş da, onun için köşke girmiş de. Hoş, Kıymet Hanım da İpek’in göbek bağını köşke gömmüş, ailecek bir problemleri var ama ne olduğunu anlamak için birkaç bölüm daha izlememiz gerekecek belli ki zira şu haliyle İpek’in bu köşk saplantısını anlamakta zorlanıyorum.


Bu kadar tatlı olman canımı sıkıyor

Gelelim canımın içi, gözümün nuru Süreyya’ya. Aslı Enver’in de baldan tatlı oyunculuğu ile birleşince Süreyya o kadar güzel, o kadar naif, o kadar zarif ve su damlası gibi bir kadın oldu ki, onun defosunun ne olduğunu öğrenme isteği sardı bu sefer de beni. Kim bu kadar masum, bu kadar komple suçsuz ve hatasız olabilir ki hayatta? Final sahnesinde Begüm ve Faruk’u güle eğlene video izlerken bulan Süreyya’ya bakalım nasıl bir açıklama yapacaklar ve bakalım biz Faruk’a bir nebze de olsun hak vermek için Süreyya’da nasıl bir hatta bulacağız? İyi seyirler dilerim. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER