Poyraz Karayel: Yeni neslin Leyla ile Mecnun'u Poyraz ve Ayşegül

Poyraz intikam planları hazırlarken, Ayşegül şaşırtmıştı herkesi. O ki silahlardan, intikamdan uzak duran Ayşegül, şimdi kendisi adeta intikam almak istiyordu. Sinan'ı o halde görmesi, Poyraz'ı o halde görmesi adeta bir şeyler uyandırmıştı içinde "Sinan iyileşsin, kime sıkılıcaksa sıkarız." demişti hatırlayın. Ayşegül Sinan için, Poyraz için intikam peşinde koşabilecek miydi? O öyle bir kadın değildi ki, onca sene babasıyla işleri yüzünden görüşmeyen Ayşegül, bu sefer gerçekten bir "Umman" olacak mıydı? Sevdiği adamı, kardeşini öldüren adamın bıçaklamasından kurtarmak için nasıl gözünü kırpmadan çekmişti tetiği? Ama anında pişman olup, ne yapıp edip, kurtarmıştı o adamı. Peki bu sefer sevdiği adamın oğlu için, intikam peşinde koşacak mıydı? Hayır. O öyle bir kız değildi, hatta Poyraz bunu bile bile intikam planını ondan habersiz yürütüyordu. Mutlulardı, yada öyle gözükmek istiyorlardı... Günler geçiyordu, onlar hayatlarına devam ediyordu, Poyraz manyaklıklarına son gaz devam ederken, Ayşegül evinin hanımı olmaya başlamıştı, bir sabah kahvaltıda, son zamanların en güzel haberini vermişti Ayşegül Poyraz'a... Boşanmıştı, Çınar'dan boşanmıştı. Sinan, Babasının Ayşegül ablasıyla evlenmesini öyle istiyordu ki, babasının alamadığı üstü kapalı mesajları, Sinan ufacık boyuyla anlatmıştı babasına, çünkü artık o da mutlu olmak istiyordu.

 
 
Kuru fasulye - Pilav - Cacık üçlümüz, adım adım mutluluğa yaklaşıyorlardı... Poyraz ve Sinan, Ayşegül'e sürpriz bir isteme merasimi hazırlamışlardı, peki bu mutluluk uzun sürebilecek miydi? Her şey yolunda ilerliyordu, Albay amca, Ayşegül’ü Bahri Baba'dan istedi, Bahri Baba'nın dediği gibi Ayşegül'ü ondan istememişti, evlenmek için izin almıştı Poyraz aslında... Ayşegül böyle şeylere karşıydı ama söz konusu Poyraz olunca boynu kıldan inceydi. Yüzükler takıldı, kurdele kesildi mutlulukları yüzlerinden okunuyordu, tabii dışarda onları bekleyen örgütten, kumpastan haberleri yoktu. Bildiğiniz gibi mutlulukları uzun sürmedi, dışarı adım atıkları anda çatışmanın ortasında buldular kendilerini. Kötü zamanda ve anda orada olan Çınar, yani Ayşegül’ün eski eşi, annesinin kurduğu kumpasın kurbanı olmuştu. Yine keder, yine hüzün, bu durumdan Ayşegül kendini suçlu tutuyordu tabii, "Kime selam versem bir şey oluyor." diyordu ya, hatırlayın, onunla evlenmek isteyen Taner ilk bölümde yaralanmıştı, hastanede bağımlı olan Oğuz'u, kendi kardeşinin yerine koymuştu onu çok sevmişti ama onu da öldürmüşlerdi... Mete? Avukat Mete? Yunanistan'dan Ayşegül’ün peşinden gelen Mete, o da öldü, sırtına bir kurşun darbesiyle, haince ölen Mete, peki ya Yıldız? Yıldız'ı da öldürmüşlerdi. Ayşegül gerçekten uğursuz muydu ya da kendini uğursuz mu zannediyordu? Ama o bilmezdi, onun bir dokunuşuyla hayat bulurdu her şey, bir bakışıyla da mutlu olurdu herkes. Çünkü o dünyanın en güzel doktor Ayşegül’üydü..


 
 
İnat etmişlerdi, bu sefer gerçekten mutlu olacaklardı, ama Çınar'ın ölümü, Nevra'nın gittikçe karanlık yollara girmesine kapı açmıştı, diğer yandan Savaş Biryol, Zafer Biryol'un kardeşi, abisinin intikamını almadan çekip gitmeyecekti ve son olarak da girişim... Onlar bu tehlikelerle baş edebilecekler miydi? Derken Bahri Baba bir depoda Savaş tarafından bıçaklanmıştı, haince pusuya düşüp depoda alevlerin arasında mahsur kalmıştı, imdadına Ayşegül yetişti, senelerce telefonlarını açmadığı, kapısına gelip kapıyı açmadığı babası için canını hiçe sayıp, alevlerin ortasına koştu. Babasını kurtaracaktı güya ama deponun ortasında baygın buldular kendilerini, kafa kafaya vermişlerdi, bu sefer hiç kimse kurtaramaz demiştim, ölecekler, baba kız baş başa can vereceklerini sanmıştık ki, Poyraz ve diğerleri gelip son anda kurtardılar. Günler geçti, Savaş'tan kurtuldular, girişimden de kurtuldular bu zaman içinde. Nevra adeta bir çılgına dönüşmüştü, Çınar'ın ölümünden Ayşegül’ü sorumlu tutuğu için ona zarar  ermek istiyordu. Poyraz, Ayşegül ve Sinan'ı alıp, Nevra'dan kurtulana kadar saklandı. Çok güzel şömineli bir dağ evine götürdü onları, tamam lan bu sefer mutlu olacaklar dedik, hatta Ethem de bizi buna inandırdı, bölümlerce beklediğimiz o sahneyi bize verdi ki ne verdi, dışarıda silahlanmış yabancı misafirlerle verdi. Poyraz bu, ne yapıp eder kurtarır sevgilisini ve oğlunu... Zaten öyle de oldu kurtuldular hatta Nevra'dan bile kurtulmuşlardı, yani onlar öyle zannediyorlardı tabii. Poyraz'ın önünde Nevra'nın arabası kül olmuştu, kim olsa inanırdı. Hatta biz de inandık. 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER