Bu hafta içinde fragmanları izlediğimde açıkçası Mert’in
Celal Baba’yla, Sarp’ın içerde olduğuna dair yaptığı sohbeti pek gözümde
büyütmeden izlemiştim. Çünkü yine bir iş çıkmayacağına nerdeyse emindim sahne
başında izleyeceğimiz telefon konuşmasından. Durumu çakıp Yusuf Müdür Mert’e
güvenebiliriz dediğinde büyük bir yok artık haykırışı atarak başladım
bölüme. Çünkü artık dizide şöyle bir döngünün içerisine girdik; Bir kişinin bir
defa içerde olduğundan şüphelenir ve yanılırsınız, ikinci defa şüphelendiğiniz
de ise aradaki güven iyice insanı kıllandıran türden olmaya başlar. Ama
üçüncüye şüphe duymaya başlarsanız e artık bunu anlayamamak büyük bir yetenek
gerektirir! Bu her iki taraf içinde geçerli elbet. İşte bu sebepten umuyorum ki
bu bölüm Kebapçı'nın sahte sevkiyat planları yine bizi döndürüp dolaştırıp en
başa getirmez. Öyle olursa ortaya çok daha büyük bir ‘Yok artık!’ sitemi
atarım demedi demeyin…
Son zamanlarda izlediklerimizin arasında en heyecanlı olan
bölümün bu bölüm olduğunu kabul edebiliriz sanırım. Bütün hafta Sarp acaba bu
sefer ifşa olacak mı diye yarattıkları endişenin aksine bölüm boyunca Mert’in
Eylem tarafından sıkıştırılmasına şahit olduk. Aslında ben Eylem’in Mert’in
içerde olduğunu ortaya çıkarabilecek yeteneklere sahip olduğuna inanıyorum.
Bazen öyle bir noktaya geliyoruz ki zaten iki ipucu takip etse Barış bile
Mert’in ya da Sarp’ın içerde olduğunu ortaya çıkarır da, işte amaç bize işkence
olması zaten… Özellikle Eylem’in Mert ve Melek’i fısırdaşırken yakaladığı an
son damla olmalıydı onun için. Az bir peşine düş be ‘gasteci kız!’ Yine de
Celal-Mert özel hattının numarasını arama fikri o yetenek parıltısının bir
parçasıydı, helal. Biz bu sahneyi bir yerden tanıyoruz zaten. Sonu benzemez
umarım.
Mert’e kapı altından atılan zarfın oyun olduğunu anlamak
kolaydı da, mantığını çözememiştim. Bu bölüm ailesel anlamda Mert’in üzerine o
kadar gidilmişti ki, içim ezildi üzüntüden resmen. Meşhur akşam yemeği
sahneleri çok güzel kabul ediyorum ama bu sahneyi garip bulan tek kişi ben
miyim? Kimse de demiyor ki bu çocukların biri polis biri Celal’in adamı iki gün
önce birbirlerini kovalıyordu nasıl şimdi aynı masaya otursunlar? Neyse ki Sarp
dayanamadı ben bu düşünceleri kafamdan geçirirken o, tüm Mert nefretini kustu
masada. İyi mi yaptı? Tabiî ki de hayır. Mert kalktı tek başına çıktı ya evden,
benim içim acıdı resmen. Yalnızlığını taa ekran başından bizler hissettik. Ama
uzun sürmedi çünkü DNA testi haberiyle de aynı şekilde biz de onunla beraber
sevindik. Sahi o nasıl tatlı, çocuksu bir sevinmeydi yahu? Merak etme Umut,
abin de seni arıyor. Ah bir de abinin seni bulabilmesi için yolundan çekilsen…
Her şeyi bırakın da bölümün en güzel sahnesi Sarp ve Mert’in
tuzağa doğru ilerlerken izlediğimiz yan yana yürüdükleri sahneydi. İkisi yan
yana geldi mi keyfimiz yerine geliyor, gözümüz açılıyor, gönlümüz de açılıyor.
Hele bir de sataşınca birbirlerine nasıl tatlı bir bölüm oluyor anlatamam! İki
kardeşin ölümle savaşını izlerken yaşadıkları, atışmalarıyla, devamlı dönüp odayı
turlamalarıyla ve hatta kaçışlarıyla kısacası her şeyiyle çok güzel bir sahne
olmuştu. Yalnız -27 derecede bile Sarp’ın Mert’e yalnız olduğuna dair laflar
sokmasına da ayrı bir sinir oldum. Çok pişman olacaksınız çok!
Coşkun’dan bir ailesi olduğunu öğrendiğinde Mert’in -yani
Aras Bulut İynemli’nin- sevincini, üzüntüsünü, yaşadığı her bir duyguyu bizler
de hissetmiştik. Bu bölüm de aynı şekilde aynı tepkileri veren Sarp’ı izledik.
Fazlasıyla insanı duygulandıran bir sahneydi. Coşkun eminiz ki Mert’e yakın
zamanda abisinin mesajını iletir. Ama ben hala Coşkun’un Sarp ya da Mert’i daha
zekice bir kaç bilgi eşliğinde oynatması gerektiğinden yanayım. Adamın varlığı,
yaptığı her bir telefon görüşmesi falan resmen hem kardeşlere hem bize işkence.
Bu arada Yaşar’ın ise akıbeti ne olacak merakla bekliyoruz.
Kısa ama etkili bir sahne de Yeşim yengemizden geldi bu
bölüm. ‘Siz daha beni tanımıyorsunuz, bakın daha neler olacak.’ derken? Duydunuz
tehlikenin sesini. Davut’u da alır sağ kolu yapar oh mis.
Kayıp eşya büromuz, Kebapçı Celal’in bir numaralı düşmanı
Alyanak abimiz de insanları çıldırtma, bizi de güldürme kotasını doldurdu çok
şükür bu bölüm de.
Şimdi geriye elimizde Celal Baba’nın Sarp için hazırladığı
sinsi sahte sevkiyat planıyla, Mert’e karşı beslediği büyüyen hırsı kaldı. Son
sahnede beni pek heyecanlandıran bir olay olmadı açıkçası çünkü babanın o
silahla işinin olmayacağını hepimiz biliyoruz. Ama o sahneyi izlerken baya baya
birbirinden sanki yıllardır nefret eden iki insanı izliyormuşuz gibi bir gerilim
yaratmalarına bayıldım. Heyecanın temposunu düşürmemelerini umut ederek,
gelecek bölümü merakla bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere.