Hayat Şarkısı: Hazer Torunbaş - The King (*)

Bu açıdan bakınca torpil konusunda temize çıktığına göre Hazer karakterinde neleri sevdiğimi paylaşmaya devam edebilirim;
 
Hülya’nın ışıltısından etkilenmesinin sahneye o eşsiz girişi sırasında onun henüz Kerim’in eşi olduğunun farkında değilken başlamasını sevdim.
 
Hülya’nın ona doğru ilerleyişi sırasında karnının burnunda olması bariz belliyken hamileliğinin onu gülümseyerek karşılamasına engel olmamasını sevdim.
 
Tanışma ilerledikçe Hülya’nın oyun kurucu gücünü görebilmesini sevdim.
 
Hülya’nın güzelliğinin yanı sıra güçlü karakterinin dikkatini çekmesini, gücü takdir etmesini ve salt güzelliğinden değil karakterinden de etkilenmiş olmasını sevdim.
 
Kerim’i tatlı sözlerle bulutların arasından yeryüzüne paraşütsüz gönderilirken Hülya’ya yansıyan gerginliği fark edebilmesini sevdim.
 
Hülya’nın sancılandığını fark edince Kerim’e haber vermekle müdahale etmek arasındaki çekincesini ve sonuçta Hülya’nın kocasına haber vermeme kararına saygı duyup Kerim’i uyarmaktansa direkt hastaneye doğru yola çıkmasını sevdim.
 
Erken doğum yapmak üzere olan bir kadına moral vermeyi akıl edebilmesini sevdim: “Her şey yoluna girecek, doğsa bile çok sağlıklı olacak, inanın bana.”
 
Bebeğin olduğu kadar annenin de sağlığını hesaba katabilmesini sevdim: “Sıkmayın kendinizi, bağırın; kendinize zarar vereceksiniz, alın elimi sıkın.”
 
Doğumun sonuna kadar bekleyip, annenin ve bebeğin sağlığından emin olduktan sonra doktora direktifleri verip hastaneden ayrılmış olmasını sevdim. “Olumsuz gelişmede haberim olsun ve Hülya Hanım’ın çok güzel bir odası olsun.”
 
Aileyle tanışıp gelişmeler hakkında bilgi almayı istemesini sevdim. “Tebriklerimi iletin, hem annenin hem de bebeğin sağlığı için haberdar edin.”
 
Doğumu takiben ikinci günde henüz baba ve kayınvalide Hülya’nın odasına teşrif etmemişken anneye nezaketen ‘geçmiş olsun’ ziyareti yapmasını sevdim.
 
Hülya’nın neye ihtiyacı olduğunu önceden tespit edebilmesini ve hediyesini bu doğrultuda seçmiş olmasını sevdim.”Size bir şeyler getirdim; güzel müzik, biraz kitap. Huzur verecek bir şeyler…”
 
Dizinin geride bıraktığımız bölümler içinde en romantik hediyeyi alan karakter olmasını sevdim. Zeynep’in tespitinde olduğu gibi “Delicesine romantiğim diyor adam…”
 
Etkilendiği kadının hayatında yer almayı tercih edeceğini naif bir şekilde ifade etmesini sevdim. “Belki bu olay Düğme’yle benim aramda ileride güzel bir anı olur, bundan bahsedip güleriz.”
 
İsimsiz gelen güllere soru işaretiyle yaklaşmasını ve  “Korkma, ben buradayım.” diyen Kerim’in bile akıl edemediği çiçekleri kimin gönderdiğini bulabilmek üzere araştırma yaptırmasını sevdim. 
 
Hülya hakkında bildiklerini sorgulamasını, farklı bir kişiden daha bilgi almasını, özellikle Cevher ailesinin yaptığı gibi, körü körüne ona söylenenlere inanmamasını sevdim.
 
Günün sonunda dahil olduğu planın ‘aptalca’ olduğunu fark edecek kadar akıllı olmasını sevdim.
 
Ne doğumun ertesi gününe kadar annenin yanına uğramamış, üstelik karısının hamileliği sırasında başka bir kadına yüz veren bir adam olarak tanıdığı Kerim’e ne de kocasından uzun zamandır ayrı yaşayan, doğum sonrası boşanmak üzere anlaşmış olduğunu bildiği Hülya’ya ön yargılı yaklaşmamış olmasını sevdim.
 
Aradan geçen günlere rağmen gittiği partide Hülya’yla karşılaşınca gözlerinin içinin gülmesini sevdim.
 
Mucizeyi paylaştık olarak tanımladığı doğuma ilişkin duyduğu heyecanı oğluyla paylaşmış olmasını sevdim.
 
Melisa’ya göre çocuğu olduğunu bile unutacak ilgisizlikte olan eski eşiyle karşılaştırıldığında Hülya’nın oğlu Murat’la ilgilenmesini hayranlıkla izlemesini ve anneliğinin tartışılmaz özverisini takdir etmesini sevdim.
 
Hülya’yla sohbeti sırasında ekran karşısından midesindeki kelebekleri hissettiren gülüşünü sevdim.
 
Mahir’in anlamsız kıskançlıklarına gülümseyerek yaklaşabilmesini sevdim.
 
Kerim’in gerginliğini hissederek karı kocayı yalnız bırakmayı tercih etmesini ama sorunlu bir evlilik süreci yaşadıklarının ışığında onları uzaktan da olsa gözlemlemesini sevdim.
 
Kerim’in Hülya’nın elinden tutarak mekandan hızlıca çıkartmaya çalışırken müdahale etmek üzere onlara doğru ilerlemesini sevdim.
 
Bir karakteri bu kadar sevmişken konukluğunun kısa vadeli olmasını ister miyim? Kesinlikle hayır.
 
Ya siz bu açıdan bakınca ister miydiniz?
 
(*) The King: İngilizce’de kral anlamına gelen king kelimesinin başına gelen ‘the’ eki kelimenin anlamına güncel hükümdarlığı da yükler. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER