Yaşadığımız teknoloji
dönemi nedeniyle televizyon hayatımızın büyük bir parçası oldu. Dolayısıyla
izlediğimiz diziler de… Son zamanların en çok sevilen, en çok takip edilen
dizisi Kiralık Aşk’tı şüphesiz. Adına kitap kulüpleri kuruldu, dizideki
repliklerle birçok sosyal mesajlar verildi, proje içerisine sosyal sorumluluk
işleri dahil edildi, oyuncular adına hayranlar tarafından birçok bağış yapıldı.
Kiralık Aşk sadece bugün değil, bundan yıllar sonra da parmakla
gösterilebilecek bir proje olarak veda etmek üzere bizlere.
Kiralık Aşk, 19 Haziran 2015’te bir yaz dizisi olarak hayatımıza girdi. Daha ilk bölümden gördüğü yoğun ilgiyle farkını ortaya koymuştu. İlk defa bir romantik komedi bu kadar çok
izlendi. İlk defa bir yaz dizisi kış sezonunun en güçlü rakibi olarak yoluna
devam etti. Kiralık Aşk birçok
ilkin öncüsü oldu. Meriç Acemi’nin şahane kalemiyle senaryoyu en ince
ayrıntısına kadar işlemesi bir yana, seyircinin yoğun ilgisi ve oyuncuların
kısa sürede kendilerini olağanüstü bir hızda geliştirmeleri ile sadece bugün
değil, bundan seneler sonra da parmakla gösterilecek bir iş oldu Kiralık Aşk.
Bu sevgi sadece reytinglere değil, sosyal medyaya da yansıdı. Hayran
kitlelerine dair bir liste oluşturursak eğer “en güçlü kitleler listesi”ne ilk
3’ten girer Kiralık Aşk.
Somera’nın verilerine göre Kiralık Aşk’ın Ömer’i 2016
yılında en çok konuştuğumuz karakter, bu karaktere can veren Barış Arduç ise
2016 yılında en çok konuştuğumuz oyuncu olmuş. Ayrıca Barış Arduç, gelecek ay GQ Dergisi’nin düzenlediği “Yılın
Adamları” ödül töreninde “Yılın Konuşulan Adamı” ödülünü alacak. Kiralık Aşk’ı
bu kadar çok sevmemizin en etkili nedenlerinden birine oyuncuları örnek verirsek
yanılmış olmayız. Ömer İplikçi’yi bir başkası oynasa onu bu kadar sever miydik?
Bence hayır.
Barış Arduç’a Ömer’in alametifarikası sorulduğunda Ömer’in
nadiren hata yapan, gerçekte var olmayan ütopik bir karakter olduğunu
söylemişti. Bence Ömer İplikçi’nin en büyük şansı Barış Arduç oldu. Televizyonu
açtığımızda gördüğümüz yığınla dram dizisinden anlayacağımız gibi biz
seyirciler romantik komediden ziyade dram izlemekten, mağdur karakteri
sahiplenip güçlü olanı hor görmekten yanayız aslında. Ömer İplikçi bu konuda
sektöre bir kez daha fark yaşatmış oluyor dolayısıyla. Kaya gibi sert duruşuyla,
gururunun yarattığı dikenli telle çevresindeki insanlarla arasına sınır
çekmesine rağmen sevdi halk Ömer İplikçi’yi.
Barış Arduç ise önce gülüşü ile
kazandı izleyicinin ilgisini, hatta artık olay öyle bir raddeye geldi ki “Barış
Arduç gülüşü” diye bir tabir oluştu halk arasında. Dizinin jeneriğini yazıp
seslendiren Aydilge de geçtiğimiz aylarda jenerik şarkısı olan “Sen misin
İlacım”ı yazarken Barış Arduç’un gülüşünden ilham aldığını açıklamıştı.
Her bölüm oyunculuğuna bir tuğla daha ekleyerek etrafına sağlam
bir duvar ördü Barış Arduç. Rakiplerini kısa zamanda geride bırakacak şekilde
güçlendirdi sektördeki duruşunu. Her geçen hafta oyunculuğunu bir tık daha
geliştirerek izleyicide “Acaba gelecek hafta nasıl devleşecek rolünde?” merakı
uyandırmaya başladı. Şahsi fikrimi belirtmem gerekirse özellikle ikinci
sezonda oyunculuk manasında bambaşka bir evreye taşıdı kendisini. Ömer’in sırrı
ile ilgili gördüğü kabuslarda, Ömer’in uykusuz geçirdiği gecelerde o kadar
başarılıydı ki performansı izleyicide film tadı bıraktı.
Gün geçtikçe, haftalar ilerledikçe daha çok sevildi Ömer.
Barış Arduç ise çoğu yaşıtının aksine sahip olduğu popülariteyi yatlara
katlara, her akşam ego pişpişlemeye değil de hayır işlerine aracı olabilmek
adına kullandı. Düzgün karakteri ile her birimize örnek olurken Ömer’i daha da
gerçek bir adama dönüştürdü gözümüzde. Belki başka birinde sırıtacak olan
replikler ona öyle yakıştı ki, 7’den 70’e Kiralık Aşk izleyicisi Ömer’i şiir
dinler gibi izledi. Yazıma başlamadan önce en sevdiğim Ömer İplikçi
sahnelerinden bahsetmeyi planlıyordum, düşünüyorum da o kadar çoklar ki,
nereden nasıl başlayacağımı kestiremiyorum adeta. 2- 3 dakikalık sahneleri ile
bile dolu dolu izledik Ömer’i. Birinci sezonda Defne’sini hayal ederek çizim
yaparken de, kırgınlığından nişan yüzüğünü atarken de biz inandık Ömer’in
aşkına. Defne’ye “Güvenmiyorum”
dediğinde de, sevdiği kadının önünde diz çöküp annesinin yüzüğünü parmağına
takarken de inandık aslında biz Ömer’e.
Defne ve ailesinin evlerinden
atılacağını duyduğunda sırf gururu incinmesin diye evi İso adına satın alırken
de, Fikret’in ilan-ı aşkına Defne yanında değilken ne kadar eksik hissettiğini
anlatırken de hissettik aşkına duyduğu sadakati. İkinci sezonda kendini
acısıyla başbaşa İtalya’ya sürdüğünde de, Defne’nin Stil Vagonu’ndaki ofisinde
ona “Korkuyor musun benden? … Korkma.”
derken de anladık ruhunun inceliğini. Evlilik heyecanını ilk önce sabah sabah
gittiğini kasabıyla bile paylaştığında sorgulamadık mutluluğunu. Defne’nin
Pamir ile davete katıldığını öğrendiği an Pamir’in arabasının önünü kesip “Defne in aşağıya!” diye bağırırken de,
gece yarısı Pamir ile gizlice bir tatlıcıya girip sütlü nuriye yediği için
karakola düşen Defne’yi almaya gittiğinde de biliyorduk Ömer’in asla Defnesine
zarar vermeyeceğini. Deniz Tranba’nın Passionis’e yaptığı “Yeni sezon için bana koleksiyon için çizeceksin.” teklifini kabul
ederken belki bizi biraz korkuttu Ömer ama evde çizim yaparken Defne’nin “Tranba’nın patronun konumunda olması ağırına
gitmiyor mu?” sorusuna verdiği “Gurur
yapacak lüksüm yok Defne. Bunu yapmak zorundayım. Sorumlu olduğum insanlar var,
onları yüz üstü bırakamam.” cevabı ile yeniden gönülleri fethetmişti.
Bölüm
sonlarına doğru Ömer’in çizdiği koleksiyondaki ayakkabı işlemelerini sadece
Passionis’teki bir çalışanın yapabildiğini öğrendiğimizde Deniz sinirden, biz
de Ömer’in zekasına duyduğumuz hayranlıktan deliriyorduk mesela. Deniz’in
Passionis’e isyan edercesine gidip Sinan’a “Senin
bu güzel ortağın var ya, bana üretemeyeceğim ayakkabılar çizmiş.” şikayetine
de ayrı bir parantez açmak istiyorum. “Ben
senin çizdiğin ayakkabıları üretemem.
Şimdi bunlar benim elimde mi kalacak?” derken öfkeden çılgına dönen
Deniz’e Ömer’in “Kalsın, anı olarak
saklarsın. Üzülme bu kadar.” diyerek olağanüstü bir sakinlikle cevap vermesi
bir dakikalık saygı duruşunu hak edecek bir hareketti, değil mi?
Ömer İplikçi karakterine veda edecek olmak her ne kadar
canımızı sıksa da Barış Arduç’un performansı geride bıraktığı şahane sahneler
ile seneler boyu ondan bahsedecek olmamız insanın içini rahatlatmaya yetiyor.
Rolünü büyük bir profesyonellikle omuzlamakla kalmayıp Ömer İplikçi’yi en
sevilen karakterler arasında zirveye taşıdı Barış Arduç. Eminim bundan sonraki
projelerinde de adından sık sık söz ettirmeye devam edip bize enfes karakterler
izletecek. Ömer İplikçi, bir efsane olarak unutulmazlar arasına girerken Barış
Arduç’u da yepyeni karakterlerde mucizeler yaratırken izlemek büyük bir zevk
olacak. En içten dileklerimle yıldızının ömür boyu parlamasını diliyorum Barış,
senin gibi hem başarılı hem de örnek sanatçılara ihtiyacımız var. Yeni
projelerinde görüşmek üzere. :)