Gelelim Defne sana. Bu hafta işsiz Neriman’a iş oldun ve taktik canavarının pençesine düştün. Halden hale girmek zorunda kaldın Neriman’ın sözünü dinleyeceğim diye. Allah’tan Neriman’a artık kolayca posta koyuyorsun da rahatız. Yoksa sinir olmalara doyamazdık. Gerçi senin her halin gibi bu şapşik hallerin de çok tatlı. Ona söyleyecek lafımız yok. Ama kuzum senin aşkın o kadar yol aldı ki, ne gerek var bütün bu oyunlara alet oluyorsun. Senin o güzel aklın ve temiz kalbin bu işi çok kolay çözerdi. Böyle numaralar, antin kuntin işler, dolaylı yollar ne senin başarılı olacağın şeyler ne de Ömer’in anlayacağı şeyler. Adam zeka küpü olmasına rağmen bir gram bir şey anlamadı. İkinizin de kafası bu yolla çalışmıyor çünkü. Siz dümdüz giden ve yolları sadece birbirinize kıvrılan insanlarsınız. Yollarınız sapa olsa da siz yoldan sapmayacak kadar dürüstsünüz. Çıkmaz sokaklarınızın birbirine çıktığı iki sevgilisiniz. Bu nedenle ne kestirme gidebiliyorsunuz ne de başkalarının aklıyla yolunuzu bulabiliyorsunuz. Ömer’in seni almak için geldiği Manisa’da, senin “Düşünüyorum da hiçbir yolumuz dümdüz olmadı. Bir sürü engel, bir sürü engebe.” demene karşılık Ömer’in “Borçluyuz o yaşadıklarımıza Defne. Onlar sayesinde burdayız, daha iyi tanıdık birbirimizi, daha çok sevdik kusurlarımızla.” demesi gibi yaşaya yaşaya, öğrene öğrene, anlaya anlaya birbirinize varıyorsunuz. Plansız, hesapsız, çıkarsız ve yalansız seviyorsunuz bu yüzden birbirinizi. Sevilmek için değil sevdiğiniz için birlikte yürüyorsunuz. Bunca farklılığa rağmen birbirinizi bulmanızda, bunca ayrılığa rağmen tekrar birbirinize dönmeniz de hep bu yüzden.

Halacım beni Ömer enişteme götür de, beni havaya atıp tutsun. Burası çok sıkıcı farkındaysan çok ciddi duruyorum.
Çocuklara hediye dağıtılan sahne çok güzeldi. Konu çocuklar olunca Ömer’in hiç yapmayacağı şeyleri yapması da bizim güzel kalpli kralımızdan beklenir bir hareketti. Sonuçta kimsenin gazına gelmeyen, acitasyona ya da şamatalı dramalara kanmayan sahici duyguların, sahici taleplerin adamı o. Konu ne olursa olsun abartılı isteklerle ilgilenmeyecek kadar da gerçekçi. Soğukkanlı ve az konuşan bir adamla heyecanlı ve çok konuşan bir kadının birbirini değiştirmeden birbirini tamamlama hikayesinin kahramanlarından biri. Neyi neden yaptığının önemi olmadan ama önemi varsa da yapmaktan kaçınmayan bir adam Ömer. Kırmızı çizgileri olan ama keskin hatlarını konuya göre çok hızlı esnetebilen, kuralcı değil ama prensip sahibi bir insan. Yalnız kutulardaki ayakkabıları neye göre dağıttılar anlayamadım. Gelişi güzel verdikleri paketlerdeki numara işini nasıl hallettiler? Biz Kiralıkçılar’ın gözünden hiçbir şey kaçmaz malum. Mutlu olmak da soru sormak da bizim işimiz. E bir Kiralıkçı olmak da bunu gerektirir. Mutlu olduk mu bulutların üstünde dolaşır her şeyi kabul ederiz. Ters bir şey yaşadık mı da sonuna kadar takip ederiz. Allahım ne büyük gelgitler bunlar.
Seda ve Sinan’ın hikayesi doludizgin mutlu sona doğru gidiyor. Onlar abartılı bir düğün istemiyoruz diye düşünürken Ömer bu konu ile ilgili görüşmeler yapıyor. Ama ben düğün falan yapacaklarını düşünmüyorum. Ömer’in yaptığı bu organizasyon görüşmeleri de Defne’nin yanlış anlamasının tersine, onlara nasip olacak bence. Yalnız Sinan sen nasıl güzel bir adamsın. Lara’yı sevgiyle bağrına basman ve ona bu kadar içten kucak açman kalp ben. Ama bundan daha güzeli Lara’nın ”Babam buraya gelebilir mi?” sorusuna verdiğin yanıttı. Sen de biz Kiralıkçıların başına gelmiş güzel şeylerden birisin. Bu cevap öyle herkesin bu kadar rahat ve samimi verebileceği bir yanıt değil zira, sana milyonlarca kalp. Seda “Sen neyin ödülüsün?” diyor ya, doğru söylüyor kesinlikle. Mutlu olmayı hak ediyorsun vesselam.
Mutlu olmayı hak edenlerden biri de İso. Ama gel gör ki zalim kader ona bir türlü gülmüyor. Tam güler gibi yapıyor, sonra onu da bizi de ortada bırakıyor. Sezon başında Ayşegül’ü görünce umutlanmış, evli olduğunu duyunca da afallamıştık. Masalımızın sonuna yaklaşırken İso’yu acılı fay hattında bırakmak olmazdı. Ne iş yaptığını bir türlü anlayamadığımız, ömür törpüsü Cevdet bir anda Ayşegül’ü yeterince tükettiğini düşünmüş olacak ki başkalarının ömrünü tüketmeye karar verdi. Genç yaşında ziyan olduğunu düşünüp başkalarının hayatını ziyan etmek için sınır ötesi göçe karar kıldı. Bakalım bunu duyunca şaşkınlıkla bakakalan Ayşegül gibi İso da şaşıracak mı? Yanlış eşleşmeler doğruya dönecek mi?
Yazı devam ediyor..