Umuda Kelepçe Vurulmaz: İyi yürekler zayıflık değildir

Umuda Kelepçe Vurulmaz: İyi yürekler zayıflık değildir
Kelebek konsa uçası geleceği insanlarla başlayalım bu yazımıza. İnci Hoca gibi iyi kalpli, fedakâr insanlara kimsenin kıyamayacağını düşünürüz. Kelebek bile canını acıtacağım diye çok duramaz omzunda sanırız ama gelir kan, namus diye sayıklayan bir beyinimsi kurşunla yaralar. Neyse ki İnci Hoca’ya bir şey olmadı. Ama anladık ki onun artık bir ailesi var. Bu yedi genç onun ailesi olmuştu. Evet,  yedi diyorum. Şaşırmayın. Çünkü Onur da gerek kanını vererek, gerek dedikleri ile onlardan. Belki de herkesten çok Onur’un ihtiyacı var İnci Hoca’ya, umuda, onun yol göstermesine. Annesinden sürekli çekinen bir o kadar da annesine baskı yapan biri olarak İnci Hoca’nın yanında ‘’Annem duymasın.’’ triplerinden kaynaklı belki de problemleri. İyilik herkesin içindedir diye düşünmek istiyorum. Önemli olan onu bulup çıkarabilmek ve kalpleri köreltmemek.

Aslında Onur’un da hırsını, hırçınlığı anlayabiliyorum. Annesinden böyle görmüş ve böyle elde etmiş her şeyi. Sağlam soyadının verdiği güçle yaşamış bunca zaman. Hiç Onur’un içindeki iyiliği yaşamak istememiş ki. Hep çıkar ilişkisi kurulmalı diye öğrenmiş. Perihan belki de istemeden öyle yönlendirmiş Onur’u. Aslında Yeliz’in İnci’ye çıkışmasından bile belli değil mi? Kendi canı acıyınca, o gençleri nasılda göz ardı edebiliyor?  Yeğeni içlerinde olmasına rağmen projeye düşman olabilecek potansiyel var. Belki de küçük yaşta annesiz babasız hayata tutunmaya çalıştıkları için Perihan ve Yeliz bu kadar insanlara güvenmeyen, kendisi güçlü durmaya çalışan, insan ilişkilerinde çıkarı ön plana koyan bireyler olarak yetişmişlerdir. Ama unutmamak da gerekir ki iyi yürekler zayıflık değildir.

Yeliz demişken benim için Burak Hoca çok erken ayrıldı. İnci Hoca’yı kaybetme korkusu ile tüm duygularını açıkladı ve sonra yoluna gitti. Yolun açık olsun Burak Hoca. Ben seni ve uzaktan güzel sevmelerini unutmayacağım.

Ne diyorduk? İyi yürekler zayıflık değildir. Perihan’ın kirli ve küçük oyunu bu sefer Ceren ve Fırat üzerineydi. Ama Fırat, Cerenlerin evinde annesini temizlik yaparken gördüğünde o kadar başı dik, onurlu ve gurur duyarak bahsetti ki annesinden helal olsun. Ekonomik sınıf farkı çok mühim ya hani, evini temizleyen insanlar aynı masaya oturmazlar sanki sohbet edemezler ve onların çocukları çocuklarıyla arkadaşlık yapamaz ki. Yüzlerine vuran gerçek bir anne sevgisi hissetmişlerdir umarım. Ve yine umarım insanların alın teriyle kazandıkları paradan utanılmaması gerektiğini hatta o zor şartlarda çocuk okutan insanlara saygı duymak gerektiklerini öğrenirler umarım. Çünkü İnci Hoca’nın da dediği gibi ‘’Emeksiz paranın adam ettiği insan görmedim.’’

Yeni bir çift geliyor sanırım. Emir ve İnci. Çok eğlenceli ama bir o kadar da proje yüzünden sancılı geçecek zamanlara giriyoruz sanırım. Emir’in Onur ile alıp veremediği ne? Onur başka birinin ölümüne daha mı sebep oldu? Yoksa konu Fırat’ın kardeşi mi? Kafamda deli sorular.

Ceren ve Fırat’a gelirsek. Çok güzelsiniz. Aşkınızı itiraf edince daha da güzelsiniz. “Sil Baştan” şarkısını çok severim. Sizinle daha da güzel oldu. Bulaşık yıkarken, suşi yemeğe çalışırken de çok tatlısınız ama bin beş yüz lira hesap nedir? Biri bana bunu açıklasın. Ne yediniz alt üstü, ben mi sahne kaçırdım? Ayrıca Fırat’ın Ceren’i bardan aldığı sahneye bayıldım. Şu sert erkek tavırlarının yakıştığı adamlar bir Ömer İplikçi bir de Fırat Güney. Fırat’ın da değindiği gibi ama Ceren’in arkadaşları da o halde kıza hiç yardımcı olmadılar. Hatta böyle arkadaş mı olur? Arkadaş hatta dost hatta kardeş dediğin bizim gençler gibi Fırat, Ceren’i güzel bir yere götürebilsin diye ceplerindeki son paraları birleştirerek olur. Geçen de öğrenememiştim bu zengin tayfa bu kulüplere liseli halleri ile nasıl giriyor?

Asım senden bahsetsem mi? Bahsetmesem mi? Yani çocuklarınla selfie çekilen, onların mutlu ve bir şeyden eksik kalmasın isteyen hallerini anlayabiliyorum. Hatta ekonomik farkın önemini de sıcak doğalgazlı bir ev ve diş fırçası hayallerin ile anlıyorum. Üzülüyorum bu halde olduğun için. Sonra yine delirebiliyorum. Yok, hanımın evde yüzü gülmüyor diye metres nedir? Al işte onun da yüzü güler ama sonra yüz elli bin liranı alır kaçar. Zaten melek olmuş oğlunun kan parasını nasıl harcayabilirdin ki? Ellerken içi acımaz mı insanın? Şu para yerine evladım olsa demez mi?

Hepimize Peri’nin çizdiği gibi umut dolu, yeşillik dolu, gökkuşağı huzuru diliyorum.  
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER