Daha bir araya gelmeye cesareti olmayan iki zıt kişi, iki farklı ruh, iki farklı vatan... Uyumları kadar zıtlıkları da âlâ. Bir tarafta bastığı yeri titretecek kadar cesur, vatanın bağrından kopup gelmiş cevval bir kız ama diğer taraf ateş... Değse, yanacak.
Senaristin elinde iki nadide parça varken bunları en ince detayına kadar ilmek ilmek işleyeceğini umarak bu yazıyı yazıyorum elbette. Hilal ve Leon "sanat için sanat" kavramının vücut bulmuş hali adeta. Alışılmışın dışında hisleri tatmamızı sağlayacaklar. Daha henüz ortada bir şey yokken bile bir araya geldiklerinde yer titriyor. Bilirsiniz birinin yüreğine dokunabilmek öyle sıradan bir eylem değildir. Hilal ve Leon yaşanacak karşıtlıklara, çıkmazlara, tutkuya, bağlılığa ve dahası sevgi için nelere göğüs gerileceğine kapı aralayacak.
Ateş ve su gibi olacak Hilal ve Leon'un hali. Leon, Hilal'in deli dalgalarına sevdalanacak. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa... Hilal dayanamayacak Leon'un gözlerindeki sıcaklığa. Fikirleriyle, amaçlarıyla ters düşecek ama vermeyecek sevgisinden ödün. İki vatan arasında kalacaklar, zamanla buhar olacak sevgileri. Ayrılıklar, çıkmazlar yaşayacaklar.Böyle bir çiftin ayrıyken bile bir bütün olma hali de âlâ.
Hilal'in eski zaman gözleri Leon'un derin sularında ışığını bulacak. Aşkı hiç tatmamış, ne olduğunu bilmeyen Hilal'e, Leon bizzat öğretecek aşkın ne olduğunu. Beraber kavrulacaklar. Hilal'in haleti ruhiyesi zamanla çok farklı denizlere yelken açacak ve Hilal o denizde boğulma pahasına yoluna devam edecek. Leon'a olan aşkı her nüksettiğinde kalemine sarılacak.
"Ellerini ellerimin üstüne koyuversen / Yapraklar dökülseler/ Sen uzaktaki yalnız çocuk/ Parmakları titreyen yorgun dalgalar..."
Leon'un Hilal'e söyledikleri gerçekten vurucuydu ve bir o kadar da haklıydı...
İnsanları bir arada tutan şeyin sevgi olduğunu o kadar güzel anlattı ki. “Düşmansız bir arada duramaz bir millet olmuşsunuz siz. Birbirinizi sevmiyorsunuz aslında. Hiçbir hayaliniz ülkünüz kalmamış. Hiçbir şey üretmiyorsunuz. Anca bir düşmanın varlığı hatırlatıyor size kim olduğunuzu. İnsanı sevmeyi bilmeyen memleket sevmeyi nereden bilecek?”
Bu cümlelerle bir kez daha anladım, sevginin ne demek olduğunu unutacak vaziyete gelmişiz. İnsan yaşadığını ancak sevdiği vakit anlar.
Sevgi din, dil, ırk gözetmez!