Kiralık Aşk: Sevmenin mucizesi

Neyse tivit atamadım ama duvara yazdım ben de şu meşhur kelimeyi…
İlişki uzmanı Neriman, aşk acısı çekeni şıp diye anlıyorsun ya bu radarların Ömer’le Defne için neden bu kadar kapalıydı? Mimarı olmaya çalıştığın bu aşkı neden bu kadar kökünden kazımaya çalıştın? Bu ne tutarsızlık? “Bir selamın bile bir milyon dolar olmalı.” diyorsun ya, o aşkın ederi senin hanendeki sıfırların bile ölçemeyeceği kadar değerliydi. Belki de bu yüzden bu aşkı anlayamadın? Senin ölçü birimine uymadığı için, ya da senin terazinin tartamayacağı kadar büyük bir ağırlığa sahip olduğu için. Ama Sinan’a verdiğin o akılların gerçeklik payı da yok değil hani. Çünkü kolay olmak, zor olmak kadar dengesizleştirir ilişkiyi. Hep veren olmak cepte hissettirir kişiyi. Karşının emek vermeden kolayına kaçmasına neden olur. Bu yüzden bazen durmak, karşının da adım atmasına zaman tanımak, onun da emek vermesine fırsat sağlamak gerekir. Kaybolmadan ya da geri durmadan ama öne de geçmeden durmayı başarabilmek adaleti ve dengeyi sağlar ilişkilerde. Yoksa Sinan gibi bahtı açık olmasına rağmen yüzünün gülmemesine, mutluluğu her yakaladığında elinden uçup gitmesine neden olur. Tabii Neriman’ın akıl o kadar bencilce çalışıyor ki, anlattıklarını yabana atmamak ama işlemden geçirmeden de kullanmamak lazım. 

Yeni mesleğimi yiyecek sektöründen seçmem isabet oldu. Aç kalma ihtimalim yok artık…

Koray sen nasıl bir adamsın ya? Bu hafta tek kelimeyle şahaneydin. Şirkette Neriman’la beraber kalabilmek için kimi işten kovacağına karar vermeye çalışman takdire şayandı. Alan açmaya çalışıyorsun da bu sizin için ne mümkün? Zira siz ikiniz, o kadar haddiniz olmayan şeylere bulaşabiliyorsunuz ki size verilen alanın büyüklüğünün küçüklüğünün bir önemi yok aslında. Kapsama alanınız at koşturuyor maşallah. Sizin hakkınızdan gelen tek kişi de Ömer. Necmi de Neriman’ı şirkete sepetledi, keyiflerde iki haftadır. Ortalıkta görünmeyecek kadar kafa izninde belli ki kendisi. Evladın Rıfat’la aranda ki bağ çok şekerdi. Büyüklerle ilişkinde hep hırçın ve aşağılayan çekilmez birisin ama masumlarla kurduğun duygusal bağla da büyümeyen bir çocuksun. Hele hele balık tutarken konuşulanları anlamaman ve kendi dünyandan çıkamaman, İso ile kuramadığın yakınlık bunu daha bir anlatıyor bize. Yine efsaneydin bebeğim. Ocak başı kültürü de hayatına kattığın bir yenilik oldu. Hadi iyisin.

Bu hafta replikler çok doluydu. Her birini burada açsak bir bölüm yorumu çıkar. Defne’nin ailesi ile konuştukları ayrı güzeldi, İso’nun Usta ile konuştukları ayrı. Hepsi çok şey anlatıyordu bize. Ama balık tutma sahnesindeki diyaloglar başlı başına efsaneydi. Ayrı ayrı herkesin kendini yaşadığının üzerinden ifade etme biçimi ve de birbirlerine fikir verme şekilleri çok iyiydi. Grubun içinde Pamir lokomotifti. Herkesin anlattıklarının üzerinden yaptığı analiz o vurdumduymaz, sadece kendi mutluluğunun peşinde olan Pamir çizgisinin çok üstündeydi. Bizim hikayemizde bir türlü oturmayan karakter olmasına rağmen, bu haftaki dostane yaklaşımıyla kalbimizin güzel bir köşesine kuruluverdi. Tam onu anlamıştık ve benimsemiştik ki valizini topladı gitti. Gelenlere çok çabuk alışamayan ve de gidenlere çok üzülmeyen travmatik biz Kiralıkçılar, onun gidişine baya üzüldük. Ya Pamir kusura bakma, biz gerçekten bu konuda çok travma yaşamış herkese şüphe ile yaklaşan bir topluluğuz. Malum birbirlerini yaşayamayan ve de bizden esirgenen bir çiftimiz var. Herkes bize kara kedi gibi görünüyor. Ama sen ezberimizi bozdun. Yine bekleriz dicem de daha bizi neyin beklediğini bile bilmiyoruz. Sana ne vaat edebiliriz ki? Zira düşe kalka geçtiğimiz yol şimdi bir boşluğa dönüştü. İçinde sesimiz yankılana yankılana ha bire düşüyoruz. Bizi ne tutan var ne de ortalıkta tutunacak bir dal. En kötü ihtimalle kafa üstü çakılırız ki bu yolculukta başımıza en sık gelen şey bu zaten. Alıştık ama bu seferki alışabileceğimiz gibi bir durum da değil. Allah’ım ne büyük gerçekler bunlar.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER