Kiralık Aşk: Gitsen de dönebildiğin yerdir yuva..

Kiralık Aşk: Gitsen de dönebildiğin yerdir yuva..
Gezegenler arası yolculuk yapamasak da atmosferler arası yolculuk yapmayı iyi biliyoruz, biz Kiralıkçılar. Pespembe bulutların üstünde uçarken bir anda simsiyah bir gökyüzüne çıkıyor yolumuz. İçimiz buruk, kafamız karışık, yüreğimiz sıkışık, daha ne olduğunu tam anlayamadığımız bir tünelin ortasında kalakalıyoruz öylece bir yanımızda Ömer diğer yanımızda Defne. Uykuyu bölen kabuslar, geceyi bölen kendinde olmadan öylece oturmalar, bilinçaltından yayılan sayıklamalar ve de kafaya saplanan ağrılar. Hepsi şu anda tam bir muamma, nereye çıkacağını kestiremediğimiz bir sis bulutu adeta.

Ömer hatırlamadığını söylese de, ya da gerçekten hatırlamıyor da olsa Defne onun için endişeleniyor. Ömer ki çelik gibi sinirleri olan bir adam, bir şey saklıyor hem Defne’den hem kendinden. Bilinçaltının artık taşıyamadığı bir yük bu, dışarı sızıyor şimdi ince ince. Defne ile ayrı olduğu zamanlara ait büyük bir ihtimalle. O dönemde yaşananların kapısını aralayacak bize. Ama ısrarla kapalı tutuyor Ömer kendini, yine her zamanki gibi. Yok saymak istiyor belki de, tam da Defne’ye kavuşmuşken. Defne ise onun bölünen uykularının başında nöbet tutuyor yüreği ağzında. Onu sakinleştirmek için kadife sesiyle, aşklarının birçok evresine eşlik eden “Farketmeden” şarkısını okuyor, hepimizi hem sesine hayran bırakarak hem de içimizi paramparça yaparak. Geçen bölüm onları ağzımız kulaklarda gökdelenin tepesinde izleyen biz, bu bölüm beş çocukla ortada kalmış gibi çaresizce dona kalıyoruz ekran başında. Zirveden aşağı yuvarlanıyoruz şimdi dipsiz kuyularda. Biz ki uçurum uçurum dolaşmaktan diploma almış ama bir türlü mezun olamamış Kiralıkçılar olarak, yeni bir uçurumun kıyısında hızlı bir arabanın içinde son sürat yol alıyoruz şaşıra şaşıra.

Ben napıyorum acaba? İnşallah bu sorunun cevabını Defne biliyordur…

Yalnız Defne yine de sen iyi dayanıyorsun kuzum. Ben gerim gerim gerildim. Ömer’in karanlık köşelerde kendini bilmeden bir noktaya bakarak oturması hiç hayra alamet değil, onu merak etmen çok doğal. Telefona cevap vermediğinde Nihan’ın sürprizini bozma pahasına bile olsa, yola düşmeni çok takdir ettim ki senin için dev adımdı bu davranışın. Sen de çok değiştin. Tamam Ömer’i hiçbir zaman zor zamanda yalnız bırakmadın Allah var. Ama evdekilerin istedikleri bir şeyi öne geçirmişliğin de oldukça fazla. Şimdi ikinizde birbirinize daha somut, daha gerçekçi adımlar atabiliyorsunuz. Birbirinize yüklenmeden ve de birbirinizi yüklenmeden olması gerekeni yapabiliyorsunuz, ne eksik ne fazla. Merak etmek demek o kişinin sınırlarına girebilmek demek değildir ya da sınırlarına uğramadan tamamen dışında kalmak. İlişkiler hep bu ayar tutturulamadığı için bozguna uğramaz mı zaten? Biz karşıdakini düşündüğümüzü zannedip psikolojik baskı kurarız üzerinde hiç anlamadan. Oradaki olay da bizim duygularımıza kurban gider maalesef bu yüzden. 

Serdar ve Nihan siz ne rahat insanlarsınız ya… Hani Defne’nin yapacağı türden bir hareket değil diye düşünüyorsunuz ya, neden peki onu anlamak için bir tık yukarı çıkmıyorsunuz? Tamam Serdar “Neyin var?” diye soruyorsun ama neden daha fazlasını düşünmüyorsun? Bütün bu borcu yapan sensin, bütün bunlar senin başının altından çıktı ve sen bir kere bile bu konu yüzünden kendini suçlu hissetmedin. Bir kere bile bunun için mahcup olduğunu görmedik. Bu ayrılığın sebebi olarak kendi payını düşünüp hiçbir şey yaptığına şahit olmadık. Hadi sen dükkanına gelecek müşterinin çokluğundan şikayet edecek kadar şuursuz bir adamsın ama sen Nihan, sen ki Defne’nin ne kadar fedakar olduğunu çok iyi bilen birisin. Sanki on tane çocuğun varmış gibi minik İso’nun beşiği bile Defne’nin odasında, hatırlarsan. O anda kapıda Defne’yi yargılamak, kinayeli kinayeli konuşup ona laf sokmak yerine onu savunmanı beklerdim. Onların aşkının büyüklüğünü ve de Ömer’in çekip gitmesindeki haklı sebebi söylemeni isterdim. Kızmış olabilirsin, hatta sürprizinin bozulmasına içerlemiş de olabilirsin ama bütün bunlar seni Defne’nin karşısına geçirecek kadar önemli şeyler değil zannımca. Hele ki aranızda ki bağı ve birbirinize olan yakınlığınızı düşününce, yaptıklarını gerçekten kafam almıyor. Birde Sadri Usta’nın “Dost, arkadaş dediğimiz aslında bizim seçtiğimiz ailemizdir.” sözünden sonra daha fazla içerliyorum sana. İso’ya senin dükkanına gelip Defne’yi şikayet etmenin karşısında sana verdiği ayara ise şapka çıkartıyorum. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER