Bodrum Masalı’nda günler günleri,
olaylar olayları kovalamaya devam ediyor. Büyükler cephesinde mevzular bir
gerginlik bulutu altında yaşanırken, gençlerimiz çok tatlı çiftler oluşturarak
hayatlarını sürdürüyor. Aylardır beklenen Ateş-Aslı kavuşmasının yanı sıra,
Kelebek’in de Su’yun elini tutması ile vurdu davullar inledi dünya. En az abisi
Faryalı kadar tutkulu bir âşık olacağından şüphe etmediğimiz Kelebek, sevdiceği
uğruna abisi ile Kos’a gitmeyerek ilk sınavından başarıyla geçti.
Aşk meşk şahane de, benim için
Bodrum Masalı’ndaki en kıymetli konu Aslı-Kelebek dostluğu. Diziyi her hafta
merakla beklememin en büyük sebebi onlar. Dünyanın en büyük klişesi olan ‘Bir
kızla bir erkek gerçekten dost olabilir mi?’ sorusuna verilmiş o kadar güzel
bir cevap ki ikisi, izlemelere doyamıyorum. Küçük yaştan beri birbirlerine
duydukları güven, birbirlerinden çok farklı iki insan olmalarına rağmen bu
farklar yüzünden ayrı düşmektense, birbirlerinde eksik ne varsa onu
tamamlamaları içimin yağlarını eritiyor.

Aslı’nın onu bırakıp giden annesi
ve şefkat nedir katiyen bilmeyen babasının onda yarattığı tahribatı hep anlayan
ve tamir etmek için elinden geleni yapan Kelebek. Kelebek’in abisinden başka
kimsesinin olmamasının hüznünü ve o hareketli, tez canlı görüntüsünün altındaki
hassas çocuğu görüp onu korumak için elinden geleni yapan hep Aslı. Ufacık
vücudunun on katı kadar bir akıl ve hiç görmediği halde nereden bu kadar iyi
öğrendiğini çok merak ettiğim eşsiz bir şefkate sahip Aslı Kelebek’e ne kadar
iyi geliyorsa, elinden gelmeyecek hiçbir şey yokmuş gibi duran ve sevdiği
insanlar için dünyayı ekseninden oynatıp ateşe verebileceğini çok iyi
bildiğimiz Kelebek de Aslı’ya o kadar iyi geliyor. Bir kere bir arada gördükten
sonra ayrı ayrı düşünemeyeceğiniz insanlardan onlar.
Bodrum’da debdebeden,
zenginlikten çok uzak, zorluklarla dolu olsa da sakin hayatlarına bomba gibi
düşen Ergüven ailesinden nasiplerini de yine birlikte aldılar. Kelebek Su’ya
daha görür görmez vurulurken, Aslı da Ateş’in ardından düştüğü portakal ağacına
hiç çıkamadı geri. Birbirlerinin gözündeki aşkı gördüler kendilerininkini
anlamadan belki. Aslı daha Ateş’e aşık olduğunu itiraf edememişken biliyordu
Kelebek’in kalbinin Su için attığını ve Kelebek daha sol tarafındaki kanat
seslerinin nereden geldiğini anlamamışken çoktan görmüştü Aslı’nın Ateş diye
yandığını. Aşkları ne kadar kıymetliyse, dostlukları da hep bir o kadar önemli
oldu. Birlikte Voltran’ı oluşturan, biri varken ötekinin asla zarar
görmeyeceğini bildiğimiz dostlar onlar. Hiç ayrılmasınlar. İyi seyirler.
*Ahmet Telli'den