Ah İso be! Senin halin ne olacak? Ne kadar bahtsızsın sen ya. Bir yüzün gülmedi senin, canım benim. Valla en çok senin yolunu merak ediyorum var ya. Senin mutlu olmanı istiyorum. “Sevgim acıyor.” dedin bizi de acıttın İso. Hayat, bi’ İso’ya bi’ de biz Kiralıkçılara gülmüyor albayım.
Pamir senin derdin ne allasen? İnsan ortak geçmişi olan, arkadaşlık yaptığı ve bir şeyler paylaştığı birine niye böyle davranır ki? Neden evliliğin eşiğinden dönmüş ve hala sevdiğini söylediği kadına yürür? Bunun neresi eğlencedir? Hakikaten kafam almıyor Şükrü. Neriman’a da katlanamıyorsun, yani onunla da bir iş birliği içinde olduğun söylenemez. Sen kuzenin Sude gibi Ömer’i çekemiyorsun bence. Sizde de kıskançlık ne kadar da genetik arkadaş. Dost olmadığın aşikar ama düşmanlığın ne kadar, onu ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Koray, sen butiğinde kalsaydın keşke. Neriman’la gelenlerin gıybetini yapar dururdunuz. İki şirkete de yerleşemedin. Hangisinden maaş alıyorsun merak ediyorum. Bu sene sende ve Neriman’da oturmayan bir şeyler var. Sana, esprilerine güler, eğlenirdik. Ama sen de güldüremiyorsun artık bizi. Necmi, peki sana ne demeli? Madem ki bu kadar kaliteli arkadaşların var, ne diye Neriman’la boş boş takılıyordun be adam. Seni de anlamak çok zor. Hoş musun, boş musun anlamadım gitti. Ama ben bu sene Aytekin’e bayılıyorum. Hatta laf aramızda tek ona gülüyorum.
Sinan’la Seda’yı bu hafta daha fazla beğendim. Aralarında ki ilişkinin dozu çok güzel. Sıkmadan bunalmadan izledik kendilerini. Sinan’a aile sorumluluğu çok yakışıyor. Böyle devam Sinan, sen bari yüzümüzü güldür. Zira İplikçi çifti bizi çok yordu. Ne birbirlerinden gitmeyi becerebiliyorlar, ne de birbirleriyle olmayı. Ömer, aşık olan Ömer’in üst sürüm olduğunu söylüyor. Daha verimli ve daha iyi bir insan olduğunu söylüyor. Birbirlerine bu itirafları çok güzel, amenna ama bunun ilişkilerine bir katkısı olmuyor, daha doğrusu bu kadarı yeterli olmuyor. Doğru adımı atıp, ilişkinin ismini koyamıyorlar. Biz zaten yarım kalanlardan yılmışız. Ne güzel bölüm sonu sahilde bırakmıştık. Kapı vurulmaz, gece geç oldu telefon çalmaz ve de bunlar hazır fırsat bol bol konuşurlar, açık hava gerekirse bağrışırlar diyoruz. Ama yok, ne mümkün. Yani İso sen de hazır olda mı bekliyordun mübarek? Hiç nefes almadan koşa koşa geldin. Yine yarım kaldı her şey. Olan yine bize oldu. Ekran karşısında içimiz şişti. Oysa bu aşkın uçağıyla ne çok yolculuk yapmış tarifeli yolcularız biz. Bulutların üstünde dolaşırken birden kafa üstü çakılmış, yara bere içinde kalmış, uslanmaz Kiralıkçılarız. İyileşir iyileşmez tekrar koltuklara yerleşen gözü karalarız. Ne diyelim… Bizi böyle ortada bırakan kader utansın…