"Aşkın yanında tek bir
hata ne ki? Tek hata, hatalıyım ben. Ben aşk ve gurur arasında bir tercih yaptım,
gururu seçtim. Aşkı seçmeliymişim. Daha da anladım yani burada… Ne bileyim… Kaybetmemeliymişim
onu. İşte her şeyi bırakıp buraya geldim… Her şeyi kapatıp. Ve hiç de gurur
duymayacağım bir hayat kurdum kendime burada. Bir sürü saçma sapan… Böyle zaman
geçtikçe daha da anladım yani… Prensipler… Hayatta kendine koyduğun o bazı
kurallar falan… Hepsi hikâye. Aşkın karşısında hiç birinin hükmü yok. Ki âşık
olduktan sonra her şeyi yeniden gözden geçirip, yeni doğrular bulmalıydım
kendime. Ben ara ara düşünüyorum yani, hatta düzenli olarak her gün. Aklıma bu
düşünce geldikçe… Yani söylemesi bile o kadar zor ki… Yerimde olsaydı Defne
beni terk etmezdi. Belki de onun kalbi, benimkinden daha büyüktür… Daha özgür… Daha
pazarlıksız… Ama işte ne dersek diyelim artık çok geç…"
İşte bunlar da Ömer’in yaşadıkları. Defne hayatına girmeden
önce yüksek duvarlarının içinde kendi kontrolünde yaşayan, alarmı güven olan ve
güvenmediği anda kesip atan bir adam. Yaşadığı aşkın depremiyle
esnemeye çalışan ve esnedikçe tekrar deprem yaşayan, vurucu darbenin enkazının
altından çıkıp deprem bölgesinden uzaklaşarak içinde hakkıyla hesaplaşan bir
adam. Pişman, üzgün ama geri adım atmakta cesaretsiz. Aklında bitirince
biteceğini zanneden, oysa aşkın esas yerinin kalp olduğunu atladığı için acısı
dinmeyen, Roma sokaklarındaki serseri. Daha önce anne ve babasının kaybında
yaşadığı gibi, acısını kendini dağıtarak unutacağını zanneden bir deli.

Nefes alıyorum ama
sanma ki yaşıyorum….
İşte aşkın büyüsüyle savrulan bu iki insanın evrilmelerini
izledik tam bir yıl. Aradan ayrı geçen diğer bir yılda ise, içlerindeki
hesaplaşmalarının onlarda yarattığı sonucu gördük bu bölüm. Ömer’den dinledik,
Defne’den de dinleyeceğimizi umuyorum ilerleyen zamanlarda. İnsan en büyük hesabı
kendine verir çünkü. Kendi içinde hesaplaşabilen insandır, yol alabilen insan.
Biz artık, biz olarak görmek istediğimiz bu çiftin, ikisinin de bu sayfayı
tamamlamasının zamanını geldiğine inanıyoruz. Sayfa kapansın ki aşk gerçekten aşk olabilsin.
Çünkü
bugüne kadar, Defne’nin elindeki koca tablo yüzünden asansörde birbirlerini
göremedikleri gibi, oyunun ağırlığı altında birbirlerini yeteri kadar
anlayamadılar. Ama tıpkı ikinci karşılaşmalarındaki gibi, ışıkların yanmasıyla
birbirlerini artık daha net görebilecekler. Çünkü artık ne Defne’nin boynunda
yalan, ne de Ömer’in aklında gurur var. Artık sadece korkusuz ve yalansız
güvenle yaşanacak AŞK var. Herkes ikinci bir şansı hak eder. Ömer ve Defne
bu hikâyenin en masumu olarak çoktan hak ediyorlar.

Dağıttım ama sanma ki
unuttum…
Artık daha kendi olabilecek, kendine güvenen güçlü bir Defne
ile sınırlarını genişletmiş ve aşkı seçmiş bir Ömer var karşımızda. Zira
o kasvetli, soğuk evden, aydınlık, ferah yeni eve geçerek bize değişimin
sinyallerini de verdi Ömer İplikçi. Nasıl ki, yaptığı tasarımla eski müşteriyi
anında fethetti. Defne’nin kırık kalbini de kendi yaralarını sardığı gibi
saracak ve onun kalbini de tekrar fethedecek, inanıyorum. Çünkü Defne bu aşk
için çok savaştı. Evet, Ömer de kendinden çok ödün verdi, çok şeyler yaptı. Ama
gördüğüm kadarıyla İtalya’da her şeyi daha iyi değerlendirmiş ve yaşadıklarıyla
Defne’den daha fazla yüzleşmiş.
Artık, hayata sadece aklıyla ve koyduğu katı
kurallarla yaklaşan bir Ömer yok. Şimdi kalbinin sesine kulak veren ve
duygularını rahat ifade edebilen bir Ömer var karşımızda. Bugüne kadar hep
yanında kalan, ayrılsalar da onu hiç yalnız bırakmayan Defne’ye, elini uzatmak
ve ne olursa olun yanında olduğunu hissettirme sırası Ömer’de. Hem bilinçaltını
da gördük, ilk tasarıma turuncu kalemle başladı, bizden kaçmaz.
Öpüşsenize?
Karşılaşma sahneleri çok sürprizliydi çok. Defne şaşkın bakışlarıyla
kalakaldı ve ne yapacağını şaşırdı. Sinan’ın “şu an Defne’nin ne yaptığını
merak ediyor musun?” sorusuna direkt "hayır" diyen ve ters bir şey duymaktan
korktuğu için cevabı bilmek istemeyen Ömer ise, acayip mutlu oldu. Bakışlarıyla
hem Defne’ye hem de bize mesajların alâsını yolladı. Aldık biz, aldık Ömercim,
sen merak etme. Aşk mademki bütünlük demek ve mademki "aşkı seçmeliydim"
diyorsun, al sana biz izleyicilerden de ikinci bir şans. Görelim seni Ömer İplikçi, bas gaza uçur bizi.
Ha bir de unutmadan, Maviş'e bizden de selam çak Sinyor İplikçi. Malum kendisiyle hukukumuz oldukça eski.
Yazı devam ediyor..