Yüksek Sosyete: Cesaretin var mı?

Yüksek Sosyete: Cesaretin var mı?
Demek ki Kerem’in çözülme noktası sevdiğinin ağzından kendi adını duymasıymış. Cansu’nun öpücüğün etkisi ile ona ‘Mert’ adını fısıldaması ile (Yüksek bütçeli Hollywood filmlerinin fragman müziğini ve o tok sesi hayal ediniz.) “Ben Mert değilim, benim adım Kerem.”

Dizinin ilk bölümlerinden beri takipçisi olarak itirafın bu kadar erken geleceğini beklemiyordum, en azından bu büyük çatışmanın dizilerin yeni sezon bölümlerinin başlangıcına doğru olması beklentisi içindeydim. Aceleye gerek de yoktu, kendi adıma Ece ile Mert sahnelerini minnoş minnoş seyrederken halimden oldukça mesuttum. Amaan Mert aslında Kerem’miş, Cansu da kimliğini saklıyormuş, bana ne… (Emeğe saygı; projenin ana temasından kopmasını istemem doğrusu, sustum.)

“Mert değilsen, kimsin?”

Aşk hikâyesini bir kenara bırakalım, gerçek hayata dönelim. Kerem’in kendi dünyasını Cansu’ya anlatırken ‘Küçük Emrah’ modeli bir karakter çizdi ya, dayanamıyorum. Bu sahneleri izlerken fonda ‘Acıların çocuğuyum.’ çalsaydı şaşırmazdım. O derece. Neyse ki süper bir parça girdiler de sahnenin ben de yarattığı yıkımdan çıkabildim. (Birce Akalay & Alex – Manidar)

“Manidar”: Yakın zamanda en çok dinlediğim parçalar arasına gireceksin, hoş geldin “…Bana kalsın bu yalnızlık / Senin olsun tüm renkler / Üşüme sen, ağlama / Her sesi ezberlersin / Vakti gelsin diye beklersin / Garipsersin, manidar olur…”

-Kerem: “Benim hayatım bugüne kadar hep Mert’in yedek hayatı gibi oldu.”
-Cansu: “Ona yedek hayat denmez yalan hayat denir.”

Ağzına sağlık Cansu... Mert’i iki dakikada ‘vasıfsız’, ‘şımarık’, ‘sorunlu’ biri olarak tanımlamasından dolayı Kerem’e o kadar kızgınım ki... Sürekli serzenişlerde bulunması ama günün sonunda ‘vefa’yı kalkan seçmesi bana çok sığ geliyor. Hiç inandırıcı değil. Kerem ‘kahraman’ olmaya gönül vermiş. Clark Kent imajıyla ortalarda dolanırken Mert’in çağrısı ile en yakın telefon kulübesine uğrayıp ‘süperman’ olmayı dört gözle bekliyor hissi uyandırıyor bende. Seni hiç sevmedim Kerem, anneni de sevmezdim zaten (Sütkardeşlere selam olsun.)

Her ne kadar Cansu-Kerem aşkını sahiplen-e-mesem de ağaca isim kazıma hikâyesini sevdim. Çevreci arkadaşlar kızmayacaklarsa ilerleyen bölümlerde birlikte gidip o kalbin içine ‘C’ kazınma sahnesini izlemek isterim. Gerçi Kerem “Ağaca kazımaya gerek yok senin adını kalbime kazıdım.” dedi ama kim bilir…

Gerçeklerle yüzleşmek zordur. Cansu’ya kızdık yine de onu anlayışla karşılamak lazım; kalbinin sesinin en başta dinleyememesinin nedeni yüzleşmenin ağırlığı, bugüne kadar duyduklarının ‘yalan’ olması değil. Masalsı aşkları beni çok içine alamıyor olabilir ama Kerem’in Cansu’nun elini kalbinin üzerine götürmesine benden onlarca kalp emojisi. Hani “Sen, tam buradasın.” dedi ya…  <3
Cansu’ya da birkaç kelam etmem gerekir; her ne kadar ait olduğundan dünyadan farklı olduğunu dile getirsen de kelimelerin öyle demiyor. Abisine Kerem’i anlatırken ”Benim tutulduğum adam kenar mahalleden Kerem diye birisiymiş.” dedin ya hayırlı olsun diyebilirsin sana verdiğim bütün artı puanlar silindi.

Kerem kusursuz değil, Cansu da uğursuz değil, hatta hiçbirimiz değiliz

Abinin hikâyenin tüm kartlarını açıkça Cansu’nun önüne sermesi ile büyük aydınlanma yaşandı. Aydınlanmanın aynı gece içerisinde olması da tam yerinde oldu, uzasaydı sırf benim değil tüm Yüksek Sosyete izleyicilerinin Cansu’ya verdiği puanlar eksili hanelere düşüverirdi. Ama Kerem’i arama / aramama kararı daha doğrusu ne diyeceğine hazırlanma sahnelerindeki heyecanı ekrandan bana geçiverdi. Ya size?

İçine sevgi pıtırcığı kaçmış Cansu Korhan aile kahvaltısına teşrif ettiğinde abla ve abisini öpücüklere boğarken annesini ihmal etmedi. Hadi Cansu Hanım iyisin, kaptın benden bir ‘artı’. Sahnenin asıl bombası - yanlış duymadım değil mi? Süreyya Cansu’ya iltifat etti. Büyüksün Süreyya, adlandırılmasa da AŞK sana da yaradı. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER