Bu bölümün ana konusu ne diye
sorsalar izleyen herkesin tek bir cevabı olur sanırım “Kaçan kovalanır.” Cansu’nun Kerem’den, Süreyya’nın Metin’den ve
tabii ki Ece’nin Mert’ten kaçışını izledik. Esas çiftlerimize sonra geleceğim
ilk önce en sevdiğim(!) çift olan Metin ve Süreyya çiftinden başlamak
istiyorum.
Metin, Süreyya, Işıl üçgeni tek kelimeyle iğrenç. Metin bu dünyada
hiçbir şeyi tam yapamamış biri. Ne tam anlamıyla bir eş olabilmiş, ne tam anlamıyla
bir baba, ne de bir iş adamı. Neden eş olamadığını uzun uzun anlatmaya gerek
yok aslında. Süreyya’yı aldatmasını bir kenara bırakıyorum ama Süreyya’ya
aldığı hediyeyi götürüp Işıl’a vermesini bir türlü aklım almıyor. Metin Işıl
gibi bir kadına o arabayı hediye ederken bu olayın ortaya çıkmayacağını mı
düşündü acaba çok merak ediyorum. Her şey bir kenara Işıl’ın nasıl bu kadar
gururunu ayaklar altına aldırdığını anlayamıyorum. Tam her şey ortaya çıktı
sonunda iki kadın da Metin’i terk eder dediğim anda Işıl’ın Metin’den kendisini
eve bırakmasını istemesine inanamadım. Tamam Işıl ikinci kadın olduğu için çok
yüzü kızaran biri değil ama bu kadarı da biraz fazla.
Metin kötü
bir koca olduğu kadar kötü de bir iş adamı. Sırf para kazanmak uğruna kızının
yaptığı tüm usulsüzlüklere göz yumması sonra da hiçbir şey yokmuş gibi Can’a
bütün sorumluluğu yüklemesi Metin’in hiçbir konuda ahlak sahibi bir adam olmadığını
gösterdi.
Her hafta ben Süreyya’nın ne kadar
kötü bir anne olduğunu söylemekten yoruldum. Fakat Süreyya kendisini her bölüm daha
da aşıp kötü anne olma çıtasını yukarıya taşıyor. Süreyya’nın Cansu’ya şirkette
hisse vermemesini anlayamazken bir de mirastan reddedeceğini söylemesiyle küçük
çaplı bir şok yaşadım ama sonuçta Süreyya’dır ne yapsa yeridir.
Kerem’in Şirin’e olan tavırlarını en
başından beri yanlış buluyorum. Şirin’i hiç sevmesem de Kerem’in Şirin’i
Garipçe’ye götürmesi net bir şekilde Şirin’e umut vermesiydi. Keşke Şirin’den Garipçe’ye
gitmeden ayrılsaydı. Oraya götürdüğü ilk özel kişi Cansu olsaydı ama yine de
daha fazla uzatmadan Şirin’den ayrılması da Kerem için olumlu bir hamleydi .
Kerem’in Şirin’den ayrılmasıyla Cansu’yla arasındaki tek engel Ece kaldı. Tek
ama en güçlü engel. Cansu’nun belki de hayatta ilk kez değer gördüğü ve değer
verdiği kişi Ece. Bu yüzden Ece’den vazgeçmektense Kerem’den vazgeçmesi tam
Cansu’ya yakışacak bir hareketti.
Cansu’nun
Ece’ye ayrılık sürecinde destek olması dart tahtası olarak Kerem’in resmini
kullanması çok güzeldi. Umarım arkadaşlıkları bu olay yüzünden çok bozulmaz.
Mert’in Ece’nin gönlünü almak için
düzenlediği piknik çok güzel fikirdi. Evi Kerem’in evi olarak tanıtmaları çok
mantıklıydı, evde hiçbir fotoğrafın olamaması ise biraz mantıksızdı. Ece’nin
elinin kesilmesiyle öğrendiğimiz bir şey daha var; Mert’i kan tutuyormuş. Bir
insana kan tutması bu kadar yakışır. Çok güzel bir sahne olmuş. Mert’in
heyecanı, paniklemesi tam Mert’likti. Ece’nin de dediği gibi günün iyisi
kesinlikle Mert’in Ece’nin eline pansuman yapmasıydı. Mert bir dahaki bölümde
Ece’nin kalbine de aynı pansumanı yapmak zorunda gibi gözüküyor ama eminim ki
Mert gönül pansumanında da gayet başarılı olacak.
Ece’nin de Cansu’ya çok uzun süre küs
kalamayacağını düşünüyorum. Cansu ne kadar Ece’yi seviyorsa Ece de o kadar
Cansu’yu seviyor ve değer veriyor. Barışmalarını ve evde beraber geçirecekleri
zamanları izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Bundan sonra
Ece’nin Cansu’ya öğrettiği oyunla yazıyı sonlandırmaya karar verdim.
Bölümün
iyileri:
• Mert’in Ece’ye pansuman yapması
• Ece’nin Kerem’in
Cansu’ya olan hislerini öğrenmesi
• Cansu ve Kerem’in baş başa kalması
• Cansu’nun Ece’nin yanına taşınması
Bölümün
kötüleri:
• Cansu ve
Ece’nin küsmesi
• Can’ın bir
çıkmaz içinde kalması
Haftaya
güzel ve barış dolu bir haftada görüşmek üzere…