Yüksek Sosyete: Cesurlar bir kez ölür, korkaklar her gün!

Kerem ise yap-bozun diğer parçası. Onu çok seven bir annesi, babası, ona değer veren arkadaşları, dostları var. Ama aslında o da yalnız. Çünkü o da ait değil ki bu yaşantıya. Yorgun. Çok yorgun Kerem. Sürekli onun bunun arkasını toplamaktan, gel deyince gelip git deyince gitmekten, çevresindeki insanların istediği "şey" olmaktan bıkmış durumda. Ya bu oyunun onu yutmasına izin verecek ya da ceketi de, kravatı da bir tarafa fırlatıp hafifleyip özgürlüğünün peşinden koşacak… Cesurlar bir kez ölür, korkaklar her gün. Cansu da, Kerem de bir kez ölmek pahasına isyan ediyorlar bu dayatmalara ve başlıyorlar kendilerini aramaya. Tabii, illa ki yoldaşlık edecek birileri gerek bu yolculukta. Don Kişot’un bile Sancho Panzası var yani en nihayetinde. Yol arkadaşsız o ne öyle emekli gibi?

Kerem’in seyisi Mert. Mert klasik, zengin bir arkadaş. Aslında böyle değil biliyor musun? Göstermiyor ama onda da derin bir şey var. Anne babasızlığın derinlerde bıraktığı bir şey. İnsan her zaman anne babaya ihtiyaç duyar. 10 yaşında da olsa, 20 yaşında da, 30 yaşında da, 50 yaşında da… Kendi çıkarını düşünerek de olsa Kerem’e bu yolun kapısını açan bir bakıma Mert.

Cansu’nun seyisiçesi -TDK vurma TDK- ise Ece. Çokça saf ultra iyi niyetli, Cansu’ya ilk defa belki de kendini değerli hissettiren kişi. Yıllardır annesi tarafından ‘uğursuz’ damgasını -anneye ilerleyen paragraflarda söveceğiz sabırlı ol ey izleyici- yiyen Cansu’ya "sen benim uğurumsun, şansımsın" diyerek sevgisiz büyümüş kızımızın gözlerini dolduran kişi. Her şey belki bir yerde hallolur da sevgisizlik, sevgi açlığı zor çok zor inan bana. O dolan gözler o kadar çok şey ifade ediyor ki aslında, anlayana… Ece de, Mert de valla bu dizinin bana sorarsan ‘iyi ki’lerinden. Çok şekerler ya. Biraz da tahtalarda hani birkaç kuple sıkıntı var gıcırdıyor ya, ondan olsa gerek:) Bu dörtlü izlenir.

Şimdi biraz Cansu’nun anası olacak doğurma işlemini bile nasıl yaptığına hayret ettiğim varlığa döneceğim. Zira ben tam doğururken yarı yolda ‘vazgeçtim istemiyorum ben bana ne, geri koyun geldiği yere’ demesini beklerdim, hayret (!) Bir anne neden kızından bu kadar nefret eder, inan hala algılayabilmiş değilim. Bu kadar nefret, bu kadar kin... Doğurmayaydın biz mi dedik uleyn? Gerçi dizinin en ilginç yanı da şu ki şöyle soy sop bırakmadan sövdüğüm annesini bile izlerken içim parçalanabiliyor.

Zira baba olacak zat da normal değil ki. Adam metres tutmuş gitmiş çocuk yapmış. Karısı "boşarım seni yeter dayanamıyorum o kadını görmeye" diyor. Adam hoop kesiyor eşinin parasını, kadın da gelip "ay özür dilerim" diyor. Adam affediyor (!) Allah razı olsun amcacığım, aldattığın karını affetmek gibi bir yüceliği gösterdiğin için. Adamsın be! Şaşırma. Gerçekten şaşırma. Şimdi yadırgıyorsun ya sen o anneyi, belli bir statüde olup belli bir yaşam kalitesi olan insan gördüğünden geri düşmemek için çoğu zaman her şeyi yapar. Toplum ne der ayol yoksa? Toplumunuza da size de… Büyük puntolarla şey desin ONURLU KADIN KOCASINI BOŞADI. Yer mi peki? Cık yemez, yedirmezler, sorry. Devam et teyzeciğim, devam et para için aynen devam. Erkekleri tepemize siz çıkarıyorsunuz zaten. Git simit sat, klişe de olsa onurlu yaşa. Başka bir klişeye kurban gidip kocan tarafından aşağılanma.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER