Karadayı'ya bir teşekkür yazısı…

Karadayı'ya bir teşekkür yazısı…
Çalışkanlık, disiplin, dayanıklılık, karşılıklı ilişkilerde saygılı ve anlayışlı olmak, sadakat gibi nitelikleri üzerine giyerek yola çıkılması beklenen bir çalışma ortamında şans unsurundan da söz etmek yersiz olmamalı.

Sinema ve dizi sektörünün görünen yüzü her zaman oyuncular olmuştur. Yapımlar onların adıyla tanıtılır; izleyici, öncelikle sevdiği oyuncuların isimlerine göre yapıma yönelir. Bir de görünmeyen bir yüz var ki, aslında sinema ürününü oluşturan gerçek yüz o. Senaryo, yapım, yönetim üçlüsü. Doğru senaryo, doğru yapımcı ve doğru yönetmenin yolları kesiştiğinde yanlış ürün almak zor bir olasılık. Oyuncu kadrosunun başarıyla oluşturulması da bu üçlünün uyumuyla mümkün. "Karadayı" dizisinin şansı, sözü edilen üçlünün doğru zamanda bir araya gelmesi diye düşünülebilir.

Unutulmayacaklar...

Yıllardır yüzlerce senaryonun yazıldığı, dizinin çekildiği sektörde çok nadiren kullanılan 'efsane ikili', 'efsane ekip' sözcüklerinin bu kadar sıklıkla dile getirilmesi de aynı şanslı buluşmanın sonucu olmalı.

Cep telefonsuz yıllarda, emekleriyle ucu ucuna geçinebilen insanların yaşadığı bir mahallede dostluğun sıcak yüzünü izledikçe bağlandığımız dizinin, ilk bölümden sona kadar hiçbir yayın engeline takılmadan (özel günler, maçlar...vb) 115 bölüm kesiksiz sürmesini aynı şansa mı yoksa çekim ekibinin ustalığına mı bağlamalı, düşünmeye değer.

Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat'ın, belli ki en ince ayrıntılarına dek özenerek yarattıkları karakterlerin izleyiciyle ilk bölümden başlayarak neredeyse tanıdık çıkmaları, 'bizden biri' olma nitelikleri, diziye bağlanmamızın öncelikli nedenlerinden.

Yok böyle bir baba..

Ana karakterleri oluşturan oyuncuların, 'iyi fotoğraf verme' saplantısından uzaklaşıp, mimiklerini özgürce konuşturmaları, bunun da oyunlarının etki gücünü katlayarak artırması, yönetmenlerin (Uluç Bayraktar- Cem Karcı) başarısı. Gazete satıcısı küçük çocuğun 'laytmotif' olarak kullanılması, üstelik bunun sadece ilk bölümlere ait bir güzellikmiş gibi bir kenarda unutulmayıp, son bölümlere kadar canlı tutulması için de yönetmenlerimize teşekkür ediyoruz. Üstelik dönemin politik yaşamının ara ara bu gazeteci çocuğun dilinden anımsatılması çok incelikli bir seçim.

3 yıl boyunca yaşadığımız coşkulu (!) meteorolojik koşulların dizinin çekimleri için oluşturabileceği engelin, tam tersine, çekimlerin yararına bir özellik olarak kullanılıp, izlemesine doyum olmayan sahnelere dönüşmesi hakkında ne söylense az. (Dolunay, yağmur, dondurucu soğuklar, kar fırtınası...vb). Teknik ekip bu konuda kocaman bir alkışı hak ediyor kuşkusuz.

Oyuncular ve oyunculuklarla ilgili yorumlarda yansız olmak zor. Sinema sanatının, galiba, en kişiye özel yönü. İlk yıllarından bu yana rol aldıkları yapımları eksiksiz izlediğimiz iki başrol oyuncusunun yanı sıra, ana rollerdeki bütün oyuncuların rollerinde inandırıcı olduklarını görüyoruz. Onlarca insanın alın teriyle oluşturulmuş, dile kolay, tam 3 yıl süreyle birlikte çalışıp ürettikleri ve çıtayı fazlasıyla yükselttikleri bu projeye katkılarından ötürü tüm oyuncu ekibini tebrik ediyoruz. (Bu arada, sınırlarını daraltan, sıradanlık sinyalleri veren rollerini kendi çabalarıyla özgün ve unutulmaz kılan kimi oyunculara da özel alkışlar).

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER