Kimine göre zaman kaybı; kimine göre bir başyapıt, modern zaman klasiği...
Yazar Jerome David Salinger’ın ilk romanı. Dilimize ilk olarak “Gönülçelen” diye çevrilen bu kitap, Çoşkun Yerli’nin çevirisiyle”Çavdar Tarlasında Çocuklar” olarak basılmaya başlandı. Dünya çapında da beğenilmiş olacak ki, her gün ortalama 685 kopyası satılıyor bu muhteşem kitabın. Ayrıca, Amerika’da en çok sansürlenen ve okullarda en çok okutulan ikinci kitaptır.
16 yaşındaki bir gencin Noel’den önce başına gelenleri anlatan bu kitap, ana karakter Holden Caulfield’ın yatılı olarak okuduğu Pencey’den atılmasıyla başlar. Kitap, hayatı Holden’ın gözünden yorumlatıyor, insana başka bir bakış açısı kazandırıyor. Ayrıca kitap, Holden’ın ağzıyla anlatıldığı için, olayları anlatmıyor, bizzat yaşatıyor.
Holden’ın sevilen bir karakter olması da cabası... Peki, insanlar 16 yaşındaki bu genci neden bu kadar sevdi? Yardımsever biri olduğu için değil. Muhteşem bir zekâsı olduğu için mi? Kesinlikle değil... İnsanlar Holden’ı “gerçek” bir karakter olduğu için sevdi. Çünkü Holden, dünyayı olduğu gibi görüyor. Ne düşünüyorsa, çekinmeden dile getiriyor. Holden hiç kararsız kalmıyor: bir şeyden ya ölesiye nefret ediyor, ya da gerçekten, samimi olarak, tüm kalbiyle seviyor. İşte insanlar, Holden Caulfield’ı bu yüzden seviyor.
Çavdar Tarlasında Çocuklar, yalnızca üç günü anlatıyor. Ama bu üç gün kesinlikle merak uyandıran olaylardan ibaret değil. Kitabın ana karakteri Holden başlı başına bir kitap konusu olduğu için yazar, kitapta çoğunlukla onun düşüncelerine yer vermiş. Tabii ki Holden’ın fikirleri bir olay gibi gelişmese de, vereceği tepkiler okuyucuda oldukça merak uyandırıyor.
Holden ciddi anlamda zor bir karaktere sahip. Fakat insan Holden’da muhakkak kendinden bir parça buluyor. Aslında kitabı okunaklı kılan da bu zaten: Holden bizim yapmak isteyip de cesaret edemediğimiz birçok şeyi tereddüt etmeden yapıyor. Bu da yazara bağlılığımızı daha da artırıyor.
Kitap hala Amerika Birleşik Devletleri’nin en çok tartışılan kitapları arasında. Belki de bu tartışmaların sebebi, kitabın “ölümcül” hayranlarının olmasıdır. Şöyle ki: John Lennon’u öldüren Mark David Chapman, tutuklandığında, Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı okuyordu. Chapman, Lennon’u öldürürse, Holden’ın ruhuna sahip olacağına inanıyordu. Hatta Holden, Chapman’ı öyle derinden etkilemiş ki, ismini “Holden Caulfield” olarak değiştirmeye çalışmış. Holden’ın karakteri öyle bir karakter ki, anlatılması kadar yaşanması, canlandırılması da zor. Aralarında Marlon Brando, Jack Nicholson, Leonardo DiCaprio’nun bulunduğu birçok aktörün kitabı filme uyarlamayı denediği, fakat başarılı olamadığı da söyleniyor.
Holden’ın karakteristik özellikleri gibi, kitaptaki replikler de okuyucuyu derinden etkiledi. İşte okuyanı hayran bırakan muhteşem repliklerden bazı alıntılar:
● “Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onun telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor.”
● “...atın üstünden düşecek diye ödüm kopuyordu, ama bir şey söylemedim, bir şey yapmadım. Çocuklar altın yüzüğü yakalamak istiyorlarsa, bırakın yakalasınlar, bir şey söylemeyeceksiniz. Düşerlerse düşsünler. Onlara bir şey demeniz bundan daha kötüdür.”