Kiralık Aşk: Defne’nin çilesi

Kiralık Aşk: Defne’nin çilesi
Evet, Defne’nin mucizesi diye başlayan dizimiz, Defne’nin çilesine, akıl almaz değişimine, kendini kaybetmesine dönüştü. İnsan kendini kaybetmeden, en dibi de görmeden tekrar yukarıya çıkamıyor, kendini bulamıyor demek ki. Defne de, aylardır yaşadığı şeyi, taşıdığı yükü iki yüz bin yaptı ve borcu ödeyince kurtulduğunu sandı. Unuttu ya da unutmak istediği şey şuydu; mesele para değildi. En baştan beri, öyle ilerlemese de, yalanlar üzerine kurulu bir ilişki vardı ortada. Bu yalanı saklamakta kararlı olduğunu anladığımız Defne; artık ana yalanımıza ortak olan, üzerine eklenen yeni yalanlardan haberdar olanlardan kaçamayacağı için, o bahsettiğim kendini kaybetme, en dibi görme durumunu yaşadı bu hafta. Haftalardır Defne’nin gergin, Ömer’in yanında hep mutsuz düşünceli halleri ve sürekli durumu kurtarmak için söylediği yalanlar beni rahatsız ediyordu çünkü çözüm bulmak yerine o anı kurtarmaya çalışıyordu sadece. O zaman da sadece kötü anlarda ya da sarhoş olduğu anlarda gerçek Defne’yi görebiliyorduk. Defne’nin bu halleri beni bayağıdır yoruyordu. Neyse ki; kendisini de yordu da isyan etti ve artık bir şeyleri değiştirme kararı aldı.

Defne’yi bu hale getiren sebepleri hepimiz biliyoruz. Parayı ödedikten sonra rahatlayıp Ömer’e koşmuştu. “Dolu dolu seven bir Defne olarak geldim.” demişti ama yine istediği gibi olamamıştı. Tranba, Sude her an yüklerini, yalanlarını hatırlatıyordu ona. Bunlar yetmezmiş gibi Gallo meselemiz oldu. Zaten en baştan neden ve nasıl Fikret’e kiralık aşk mevzusunu anlattı anlamamıştım. Sonrasında bunun onu zor duruma düşüreceğini çoğumuz gibi düşünmüştüm. Dan diye Defne’nin durumuyla girdim konuya ama, bölüm boyunca beni en çok etkileyen ve artık değişeceğini hissettiğim şey buydu. Artık eski, korkusuz, cesaretli, açık sözlü, gerçekten yalan söylemeyi beceremeyen ve kaybetmeyi göze almış, her durumda doğruyu söylemeyi seçecek Defne’ye geçiş yaptık diye umuyorum.

Bölüme gelirsek eğer; Fikret Ömer’e anlatacak diye gerilmedim ama isteğim; Defne’nin birinin karşısında daha ezilmemesiydi. Zira kaldıramayacaktım, ama maalesef öyle oldu. Yalvardı adeta Defne Fikret’e. O da sanki, yıllar önce kaybettiği ya da aradığı aşkına, sırrı öğrenip kavuşmuş gibi, olayı dramatize etti. Sen hayırdır Gallo’cuğum? Birine iyilik ettin yıllar önce tamam, ama bu sana onun hayatına dâhil olma hakkını mı veriyor? Hayır, yani biz de bir şekilde belki birilerinin hayatına dokunmuşuzdur ucundan kıyısından ama yani âşık mı olalım o kişilere ya da onlar bize olsunlar? Tamam, büyük bir tesadüf ama senin de hangi açıdan bakarsan bak anlayacağın gibi, adam deliler gibi âşık Defne’ye. Lütfen az öteye gider misin, zaten ortalık karışık!

Sonrasında kahvaltıda Defne Ömer’e Anka kuşunu ve ona âşık olma ihtimalini sorduğunda, işte Defne’nin anlatmaması için bir sebep daha diye düşündüm. Defne bunu düşünmüyor o an tabii ama insanın hayatında hep bir sürü ihtimal vardır. Birini seçerken diğerlerinden vazgeçmiş oluyoruz ama bu o ihtimallerin yine de ilerde karşımıza çıkıp gerçekleşeceğini ya da iyi sonuçlanacağını göstermez. Çünkü o an yaşanmayan şey yaşanmamıştır ve sen diğer başka ihtimalleri yaşayıp yeni bir sen olmuşsundur. O ihtimallerin geçerliliği o andır yani, kaçırırsan sadece kaçırdığın bir ihtimal olarak kalır geçmişte. Yani Ömer’in, geçmişte ona iyiliği dokunan kızı bulduğu o anda âşık olması tabii ki ihtimal dâhilindeydi, ama şuan gerçek olan ve yaşanan bir şey var. Ömer’in Defne’yi ilk gördüğü andan beri; o kadar tutarsızlıklara, gelgitlere, yaralara, saklandığından emin olunan sırra rağmen sevmesi… Bu bütün Gallo meselesinin ihtimal olarak kalması "çünkü o geçmişte kalmıştır" demek. Ömer ve Defne şuandadır ve bu gerçeği ne olursa olsun yaşamayı seçmişlerdir. Özellikle de Ömer... Güvenmeyi isteyerek, ne yaşayacağını, tekrar hayal kırıklığına uğrayıp uğramayacağını bilmeden... Ayrıca mesele birinin hayatına dokunmak, onu değiştirmekse, Defne bunu fazlasını yaptı, Ömer’i hem acıtarak hem de mutlu ederek. Ömer’in “Evet âşık olabilirdim.” sözünü, ciddiye almadan, sadece açık sözlü olduğu için söylediğini düşünüyorum ama tabii Defne için bunlar hep kendisini terk edebileceğine dair işaretler. Orada Ömer’in Defne’nin hayatındaki yerinden ve öneminden bahsetmesini isterdim. Ama bildiğimiz gibi Ömer kendini, sevgisini, acısını anlatmayı sevmiyor. Bakışlarında, dokunuşlarında, sesinin tonunda hep sevgisi, ama Defne gibi özellikle sırdan dolayı kendine güveni sıfırın da altına inmiş birinin emin olmak için o sözleri duyması gerekiyor. O yüzden Defne, Ömer’in “Tabii ki hep seni seveceğim Defne. Biliyorsun” sözüne “Biliyor muyum?” diye cevap veriyor ya. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER