Friends, ranini.tv yazarları için ne ifade ediyor?

Bize tekrar oynatma tuşuna basıp Central Perk'te bir sandalye çekmek düşer. Veya Monica'nın mutfağında...

Zeliha Ece Yazıcı

Friends'ten sadece dört yaş büyük olmama rağmen izlemeye başladığım yıl 2013'e tekabül ediyor. Hep içten içe abartıldığını düşünürdüm. Niye bilmem daha önce adamakıllı izlemediğim halde tüm karakterlerine az da olsa antipati bile duyardım. Bu dizi sizin o tatlı ön yargılarınıza Monica'nın kafasına hindiyi geçirdiği gibi geçirmesini iyi biliyor. ''Bu da sana kapak olsun, üstü kalsın.'' dercesine peşpeşe on sezonunu, iki kere baştan sona olmak üzere de izletebiliyor. Finalinde içimden bir şeyler kopup gittiği için üçüncü kez izlemeye cesaret edemiyorum. Ama zamanı gelecektir.

Bu denli geç izlediğim halde bu altılı arkadaş grubunu yirmi yıldır hayatımdaymış gibi hissetmek tanısına bir ad koymak lazım. Friends izlemek insanın hayatını ele geçirdiği gibi zamansal algılarıyla da oynuyor. Yıllarca işittiğin esprilerin ve izlediğin konuların Friends'ten arak olduğunu keşfetmek bir küçük aydınlanma vesilesi. Friends'ten sonra çekilen her arkadaşlık temalı komedi dizisinde olan o “Siz grup olmak için kuruldunuz, sahteliğinin olmamışlık tadı efsanenin gölgesinde kalmanın makus kaderi. Jenerikteki o süs havuzunun içinde birbirlerine su fırlatarak eğlenen tipler gerçekten eğleniyorlardı, öyle değil mi? Daha yolun başında bile öylelerdi.

Friends benim için hiç büyümemiş gibi hissetmek isteyen yetişkinlerin dünyasını izlemekti. Gördüğüm, hissettiğim şey hepsinde var olan çocuksuluk. Monica'nın hırsları bile genellikle oyunlarda nükseden çocuksu hırslardı. Joey'in zeka yaşı zaten altı. Phoebe'nin sınırsız hayal dünyası en hayalperest çocukta zor bulunur. Rachel o prenses sendromlu kız çocuklarından. Ross çocuk bile değil, bildiğin bebek. Chandler sorunlu aile mağduru ve ötelenen, güvensiz ama gizli bir "underdog" potansiyeline sahip o özel çocuklardan. ''Hepsi benim çocuğum gibi, birini birinden ayıramam,'' klişesi gerçekmiş meğerse. Ama şu da bir gerçek ki; en çok Ross'a gülüyorum, gözlerimden yaşlar aka aka, onu pamuklara sarıp sarmalamak istiyorum. Favorim Chandler, hem Joey'nin, hem de Monica'nın ona duyduğu aşk gibi ben de ona aşığım. Monica'yı; Joey'nin Chandler'ı sevdiği gibi seviyorum, kopamamacasına. Phoebe'yi; Rachel'ın Monica için anlamı neyse öyle seviyorum, en iyi arkadaşım o olsun diyerek. Rachel'ı; Monica'nın iki gözü iki çeşme ayrıldığı ev arkadaşı gibi aynı evde yaşamak isteyecek kadar seviyorum. Joey'i; Monica ve Chandler'ın ona karşı duyduğu ev hayvanı korumacılığıyla, evime alıp beslemek ister gibi seviyorum. Hepsini galiba biraz da Gunther'ın Rachel saplantısı gibi sapıkça seviyorum.

Şairin dediği gibi kahvaltının mutlulukla bir ilgisi varsa eğer Friends izlemenin mutlulukla direkt ilgisi olmalı. 10 sezonda, çoğu absürt olmak üzere tonla deli komik şey öğrendik. Transponster diye bir kelime olmadığını, flörtünüzle buluşmaya deri giyerek gitmemeniz gerektiğini, daha fazla yemek yiyebilmek için ihtiyacınız olan tek şeyin daha geniş bel bir pantolon olduğunu, Ross gibi geek'ler lisede Lord of the Rings okurken Joey gibi popüler çocukların seks yaptığını, bir kadında 7 erojen nokta olabileceğini, ilk kez otuz yaşından sonra bisiklete sahip olma mutluluğuna da erişilebileceğini, 60 milyon yıl önce yaşamış bir Velociraptor'ın sesinin tahmini olarak neye benzeyebileceğini, bebeklerin büyük popolarla ilgili bir şarkıya bayılabileceğini, yere düşen leziz cheesecake'i çatalla yiyebileceğinizi ve daha birçok şey gördük geçirdik. Bu liste uzar gider, bize de tekrar oynatma tuşuna basıp Central Perk'te bir sandalye çekmek düşer. Veya Monica'nın mutfağında...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER