Filinta: Hakikat er ya da geç ortaya çıkar!

Havalar çok dengesiz, aman dikkat siz, siz olun fular takmadan dışarı çıkmayın
Farah ilk kez bu hafta gözümde jenerikteki ikinci kişi olmayı hak etti. Hak etti demeyeyim de en azından bunun için yarıştı. İkinci sezonun başından beri ikinci sırada olan Berrak Tüzünataç’ın yerini Cem Uçan’ın alması gerektiğini düşünüyordum. Bu haftaki performansıyla Cem Uçan’la gerçek anlamda yarıştı. 36. bölümden bu yana ilk defa etkili bir Farah izledik. Oradan oraya koşturdu, araştırmacı ruhunu konuşturdu ve bir şeyler öğrendi.
Son dakikada her ne kadar av durumuna düşmüş olsa da tüm bölüm boyunca avcı edasıyla gezdi.

Önce Mısırlı Ekrem Paşa’nın ismini duydu, kütükteki ufak bir araştırmanın ardından sayfanın kayıp olduğunu görünce gitti Leyla’nın üstüne oynadı. Leyla’nın itiraf etmesini veya ona saldırmayı planlamadığı gibi istediğini, yani Leyla’nın ağzından amcası Şemsettin Ulvi Efendi’nin adını aldı. Onun da babasından 3 yıl önce öldüğü meydana çıkmaz mı? Vay anam! Sonrasında ise annesinin Mısırlı Ekrem Paşa’yı tanıdığı meydana çıkınca, onun görüşünü öğrenip Dadı’nın yanına koştu. Dadı’nın da tamı tamına Miloş’u tarif etmesi üzerine tüm taşlar yerine oturdu. Mustafa da ikna oldu sonrası zaten belli belli besbelli. Garbis işleri değiştirmezse tabii.

Feriha Hanım’ın da gazete kurma çabası takdire şayan. Üstüne basa basa "benim fikrim size karşı Sultan’ım" dese de, Abdülhamid Han’ın tek istediği gerçekler ve Feriha Hanım da bunun karşılığını verecek kapasitede. Gazete denilince Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın devreye girmesi de beni fazlasıyla memnun etti. Umarım dizide onları da görme şansımız olur. Edebiyata olan özel ilgimden karşı olsa gerek ki Namık Kemal gibi bir vatan şairini, Ziya Paşa gibi yetenekli bir yazarı dizide görmek isterim. Mabeyin kâtipliğine atanan iki yazarın çatışmalarına da az çok tanık olsak çok mu çok güzel olur ne?


Beni odanıza çağıracak kadar ne yaptım hocam?

Miloş iki yazarın Feriha Hanım’ın gazetesine atanması gerektiğini söylediği cümlesinde ise fikirlerle ilgili çok muhteşem bir replik kullandı. “Konu fikir olduğunda baskı ve şiddet hiçbir şeyi çözmez Server… Yapılması gereken fikri yok etmek değil, yolundan saptırmaktır.’’ Çok haklı bulduğum bu repliğin başını duyduğumda Ursula K. Le Guin’in, Mülksüzler adlı kitabında kullandığı "Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir." cümlesinde olduğu gibi bitmesini bekledim. Yine de Miloş kendince haklı. Sonuçta Miloş’un işi bir şeyleri manipüle etmek, Guin kitabı yazarken Miloş’u düşünmemiştir. Ama yine de ikisi birbirine paralel cümleler.

Miloş’un beğendiğim tek repliği bu muydu peki? Hayır, Leyla’nın "Siz benim babam mısınız?" sorusuna verdiği "Baba nedir Leyla? Baba ateştir, yakınlaştırırsın yakar, uzaklaştırırsın ısıtır. Baba sevgidir, korumadır emektir Leyla. Baba sevgisi nedir ki benim sana olan sevgimin yanında?’’ cevabı da takdire şayandı. Miloş’u böyle yazmaya devam ederler umarım. Şayet böyle devam ederse tadından yenmez!



Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER