"Tam her şey bitti dediği anda kapısını çalan mucizeye hayır diyemeyen Defne, 6 aylık bir aşk oyunu teklifini kabul eder” diyerek başladı dizimiz. Defne, mucizesini de, aşkını da kendisi seçmemişti zaten yaşamımızın bizlere sunduğu mucizelerini ancak, beklemediğimiz şeyler olup bittiğinde gerçek manada idrak ediyoruz.
Paulo Coelho ne de güzel anlatmış: “Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek”. Bunu yapıyor çiftimiz de en başından beri. Özellikle Ömer kendinden ödünler verip yine her seferinde yüreğine teslim ediyor kendini. Ve aşklarını yaşamayı tercih ediyorlar tekleşerek.
Bir kanat olarak düşünürsek Defne’yi, diğer kanat olarak Ömer’i. İkisinin birleştiği nokta ise kalbin de yer aldığı gövde, tek bir bedende buluştukları nokta. Burada birleşiyorlar ve kuş misali aşka kanat çırpışlarını izliyoruz keyifle. Arada yoruluyorlar, mola veriyorlar ama kaldıkları yerden devam etmeyi, bulutlara yükselmeyi hatta ve hatta Nirvana’ya ulaşmayı da biliyorlar. Bu haftadan sonraki uçuşları biraz daha rahat olacak çünkü yüklerden birini aşağı attılar, tuzla buz oldu.
Gözümüz aydın Kiralık Aşk’ın emektar izleyicisi; oyun bitti. Oyun bitti de sevinç çığlıkları, metrelerce uzayan araçlı konvoylar, kardeşlik halayları nerde? Bunu beklemiyor muyduk? Bekliyorduk da böyle sıkıcı bir bölüm ile ne kadar sevinebilir ki insan…
İlk sorunsalımız tabii ki Ömer ve Defne ikilisinin sahnelerinin yokluğu. Dizinin hikâyesini oluşturan çiftimizi birlikte gördüğümüz sahneleri toplasak yedi (7) dakika tutar mı, bilemedim. Geçen bölüm unutulmayan elma çağrısından sonra barışılmış ama biz görememişiz. 23. Bölümden beri beklediğimiz sözlü barışma bile hayal gücümüze bırakılmış. Neden? Neriman’ın köşk kaynaklı mutluluk dansı, Fikret’in ağır çekim yürüyüşleri, Nihan’ın katlanılmayacak hamilelik travmaları daha ilgi çekici…
Bakın bir konuda anlaşalım; konu Ömer ve Defne olunca hayal kuramıyorum, görmem lazım canlanmıyor kafamda. Siz DefÖm sahnelerini her anı ile gösterin bunun karşılığı olarak Nihan-Serdar ikilisinin her sahnesini, Sude’nin manasız kötülüklerini hayal gücüm ile canlandırıp hiçbir sahne talep etmeyeceğim sizden. Hayallerimle yetineceğim yemin içerim!
Bölüm olmuş 36, Defne’den bahsederken “Kız arkadaşım” diyen Ömer’i görünce balkona çıkıp “Defne, Ömer’in kız arkadaşı, duydunuz mu, onlar sevgili” diye çığlıklar attım. Defne’nin odasına girip yanağına aniden busecik kondurunca gözlerim doldu, elinden tutup yemeğe çıkartınca ağladım. Halimi hiç iyi görmüyorum Şükrü, başka dizi izleyicisi görse durup karnını tuta tuta, yerlerde yuvarlanarak güler, ama beni bir tek Kiralık’çılar anlar. Aşk kırıntılarıyla doymaya çalışıyoruz resmen bu bir dramdır…
Birbirlerine reçete sipariş eden çiftimiz, günlük dozu 3*1 olarak girince bile ben bir gerildim. Yetmez gençler 3 kere dediğin nedir ki, sizin saatlik doz almanız lazım gelir diye söylenirken, doz atlayıp bir günde iki kere yan yana geldiler. Hayır, vitaminsiz kalan bir ikisi değil ki, asıl vitaminsiz kalan benim. Ellerim titriyor, başım dönüyor, gözüm kararıyor. Ver hemşire hanım ver, damardan direkt ver dayanamıyorum, vitamin eksikliğinden yatak döşek haldeyim. Bir tek bu da değil; iki bölümdür izleyemediğim çiftimin yerine Nihan’a maruz kala kala ruhum darp raporu aldı. Yazıktır…
Yazı devam ediyor..