Ömer'in
"Defne" diye seslenişindeki azalan ses tonuyla, "hayır",
"nasıl", "şimdi değil" mesajını aldık.
"Gidiyor
musun?" sorusunu, göz kaçırma hareketiyle, üzüntüsünü atmaya yani saklamaya
çabalayan bir adam gördük.
"Nereye?"
Yutkunarak, göz temasında tereddüt ve minik içten nefes alarak, keşke gitmesen
sinyalini verdi.
"İyiydik
aslında, birlikte yaşamaya (alışmıştık) ve sen de hiç fena değildin"
sözlerini ensesine getirdiği parmağıyla tamamlayan, üzüntüsünün yarattığı paniği
gizleyebilme çabası vardı."Gitmen gerekiyor ama" derken yine nefes
alıp "ehö" lerle yalnızlığına dayanamayacağı sevdiği
kadına,özleyeceğim tepkisini gizlemeye çalıştı. Aynı zamanda da "bir şeyler unuttun mu" sorusuyla
"keşke unutsan" demek istiyordu. Ömer, içinde kopan fırtınaları
sözlerine döküp, kitaplar, şiirler yazacak, bir adam değil. Kapılarının
arkasında saklı kalmayı tercih etmiş hep.
İki kişilik hayatından, tek kişilik
ihtişamlı hayatına geçişte de ilk defa geçmişe ait bir kapısını araladı ve Simurgh'un hikayesini sevdiği kadınla paylaştı. Kendi adına çok
büyük bir adımı, zamanında "güvenmiyorum" diye yüzüstü bıraktığı
aşkına açılayarak, attı. Defne ve onun güzel kalbi tüm genç kızlara örnek
olsun. Sevdiğinin geçmişini, yaşadıklarını, hayatını nasıl da sahiplendi.
Ömer'in yaşamına yardım elini uzatanın "mavi saçlı bir kız" olduğunu
duymasına rağmen ne kadar saygılı ve anlayışlıydı. Simurgh armasının
çerçevelenmesi fikri de, "hatıralarından kopma, unutma, hep hatırla"
çok anlamlıydı. Olgun davranması, ses tonunu ayarlaması ve kelimelerini yerli
yerinde seçebilmesi Defne'ye çok yakıştı...
Adım adım
yaşayarak keşfediyorlar birbirlerini.Tabii ki Defne ile yaşamak "çok
güzel..." Tabii Ömer'le "her şey çok güzel..." Birbirlerine kurdukları
bu cümlelerle, aslında sensizlik bundan sonra hiç de güzel olmayacak demeye
çalışıyorlardı. En azından artık birbirlerine dolaylı da olsa itiraf
edebiliyorlardı duygularını.
Şimdi
gelelim asıl konumuza; elimizde saçları mavi, çok aranmış, izi sürülmüş, ama
bulanamamış gizemli bir kız tarifi var. Sayesinde bir anne ve oğul birbirlerine
veda etme şansını yakalamışlar. Ömer kendini, yalnızlığına ve üzüntüsüne terk
ettiği yıllarda, hayatına elini uzatan insanlara aşırı bağlanmış... Sadri Ustası
gibi, onu bırakmayan kardeşi Sinan gibi ve bulamadığı, bulduğunda da
bağlanacağı mavi saçlı kız gibi. Hepimizin mavili kız tahmini de dizimize yeni
katılan, origami sanatıyla haşır-neşir olan, bisiklet hayranı, kuru fasulye
düşkünü, Gallo'dan başkası değildir herhalde.
Halis-munis gözükmeye çalışan
tavrıyla Sinan'a kağıttan bir gemi, Defne'nin kalbine de dostluk tohumuyla
birlikte kankalık bıraktı. Ömer üçüncü sıraya atılışından hiç memnun olmamıştı.
Ama ertesi gün ansızın çıkageldi Gallo, hem de cesurum, Ömer'in sevdiği tarzda
cesurluktan bahsediyorum "İstediğim koltuğa oturur, senin için de bir kuş
katlarım" dedi sanki. O kağıt kuşun da laf aramızda Simurgh'la yakından
uzaktan ilgisi yoktu. Ömer'in, Gallo'nun geldiğini duyduğu andaki vücut dili ve
çalan müzik sizce neyin habercisiydi? Yoksa bir tesadüf mü? Kendi yorumumu
buraya eklemek istemiyorum. Sizlerden cevap bekliyorum.
İçeri girdiğindeki
kısık bakışları ve arkadan yaklaşıp izlerken yüzünün aldığı ifade neydi?
Bu kısmı da yorumlamıyorum sizlere bıraktım. Peki dizaynları beğenilmeyince ego
yapıp, kızan, gözlerini yine kısan Ömer beyi, tek hamlede "sen önce çiz,
ben ona göre elbiselerimi çizerim" alçak gönüllülüğüyle "şah-mat"
eden yumuşatan kimdi? Ömer'in şu meşhur heyecanlandığı, hoşuna gittiği ya da
duygularını açık etmek istemediği anlarda "ehö" lerine başvurduğunu
hepimiz biliyoruz artık. Oradaki "ehö" nün anlamı neydi?
Ah Ömer,
güvendik sana ve sonsuz aşkına umarım ne yaptığını biliyorsundur. Senin kalbine
pamuksu dokunanın sadece Defne olmasına o kadar alıştık ki, bu yüzden o sahnede
gördüğüm "seni" kalemim yorumlamak istemedi. Bakalım KA
perilerim-severlerim neler hissetmişler senin hakkında meraktayım.
Cevaplarınızı bekliyorum... Konu değişikliğine ihtiyacım var. Koriş'im nerdesin?
Yazı devam ediyor...