Kiralık Aşk: Özledim...

Kiralık Aşk: Özledim...
Bir tablo çizdim gözlerim kapalı. Temamı da "özledim" seçtim. Benim tablomu sakın sevgili Ömer'imizin evindeki ağızları olmayan, yüzleri seçilemeyen, hani hemen hemen her sahnede tanıklık ettiğimiz o kasvetli resimlerden biri sanmayın. O tablolar gibi değil benim resmim. Hoşuma gitmeyen her bir sahneyi kafamdan silerek, psikolojime neşe aşılayacak şekilde, hayallerime kazınan, cıvıl cıvıl sahnelerden başladım çizmeye. Beklediğimiz, ümit ettiğimiz, özlediğimiz, görmek istediğimiz sahneleride tek tek ekleyerek donattım resmimi.
 
Yıllardan sonra ilk defa bana coşkuyla dizi izletmeyi başaran, duygularımı silkeleyen, heyecanıma heyecan katan KA ekibine borçluydum çünkü bunu. Neden mi? Çünkü klişeleşmiş konular altında boğulan yüzlerce yapımdan "biz farklıyız, izle göreceksin" mesajlarıyla farkındalıklarını koyarak sıyrılmışlardı. Romantik komediyi alışageldiğimiz formatların dışında sunmaları, başrollerin uyumuyla da çok güzel pekişmişti. Mutluydum, DEFÖM aşkına kendimi kaptırmış, sorgusuz-sualsiz rüzgarlarına kapılmıştım. Ama ne olduysa oldu, 34.bölümün son sahnesindeki "Ömer ve bakışını" ilk defa sineye çekemedim, kabullenemedim, sorgulamaya başladım.

Bilirsiniz, her insanın bir kırılma noktası vardır ya, benim de kırılma noktam Ömer'in arabasına aldığı alımlı bir kadına sunduğu bakışlarla yaşandı. Kusura bakmayın, "Ömer öyle ders vermek için baktı" diye düşünenlerle de aynı fikirde olamadım bir türlü. Çabaladım, ama başaramadım. Aşık bir adamın, hem de sanatçı ruhlu bir adamın, araba içlerinde ders verme girişimini kalbim sindiremedi! Ayladır bayıla bayıla izlediğim dizimi de sırf Ömer'in manalı bakışları yüzünden de harcayamazdım!
 
Bu yüzden bol yeşilli, gökkuşaklı, uçurtmalı, mis kokulu, çiçekli, balonlu, mumlu, yıldızlı, rüzgarlı, daha bitmedi. Sır baykuşlu, simurgh'lu, elmalı, "musmutlu", umut dolu, özlem duyduğumuz sahnelerin hepsini resmimde topladım... "KA ekibine" İplikçi residence'nın duvarlarına hediyem olsun tablom! Düşlerimizin en süslü, kalbimize kiralanmış olan aşk'ın bizler için ne kadar önemli olduğunu onlarada hatırlatmak ve göz zevklerinede hitap etmek adına, hayali özlem dolu resmimi bir kutuya koydum, yolladım. Bakalım beğenecekler mi:)
 
Bu bölüme de eve telaşla, tam gece 12'de gelen bir Ömer'le başladık. Defne'sini bavuluyla bekler halde görmenin şaşkınlığını yaşadı. Yeniden yalnızlığına yolculuk edeceği kah gözlerinden, kah bakışlarına vuran hüzünden, kah sesindeki titremeden nasıl da anlaşılıyordu. Yalnız hayatına verdiği mola süresinin sonuna gelmişti. Bir insanın karakterini anlayabilmek için o kişinin çok konuşkan olması gerekmiyor. Kullandığı kelimelerle, seçtiği renklerle, tekrarladığı el hareketleriyle, sesini şaşırdığı anlarda "ehö" diyerek düzeltme çabasıyla, ustaca kullandığı bakışlarıyla, saklandığı cümleler arkasındaki duruşuyla, gözlerini kısmasıyla, ses tonunun iki dudak arasında bükülüp isyan edişiyle, yutkunmasıyla bile kişiliğini deşifre edebilirsiniz. Sadece doğru bakabilmek ve dikkat etmek, bir karakter analizi için yeter de artar bile! O zaman minik bir deneme yapalım ve ilk sahnedeki Ömer'i ele alalım.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER