Zanaatkarlık… Teknoloji
çağında yok oldu zannedilse de hala var olan çok değerli bir olgudur
aslında. Bu mesleği yapmak herkesin harcı değildir. Her şeyden önce yetenek
gerektirir. Ayrıca emek de... Passionis için goblen yapan Salih Usta, Ömer’e ne demişti: “Bu iş öyle herkesin harcı değil.
Adam bir kere hevesli olacak, marifetli olacak, eli yatkın olacak, azimli
sabırlı olacak.” Zanaatı sanata benzeten de çoktur. Her ikisinde de en
etkileyici sonucu almak için ilmek ilmek çalışmak gerekir. Öyle kolay değildir.
Herkes başarabileceğini sanar ama en çok emek gösteren ve sabırlı olan kazanır.
Aşk da aslında bir zanaat hatta sanattır. Bazı sanatçılar kanvasa boyaları saçarken, bazıları ise nazik
bir şekilde kendine çok güvenerek büyük bir ustalıkla boyasını tamamlar. Çünkü
o kişi kalıcı bir sonuç için gerekli olan formülü çok iyi biliyordur. Daha önce
İz ile Ömer grafiti yaparken gerçek aşkın sabır ve emek gerektirdiğini alt
mesaj olarak veren Meriç Acemi bu bölüm bir kere daha bizlere Passionis’in
goblen ustası vasıtasıyla yeniden ufak bir hatırlatma yaptı. Eğer başka
kimsenin yapamayacağı ve tek kelimeyle dünyanın en iyi zanaatını hayata
geçirmek istiyorsanız, ustanın aradığı çırak gibi azimli ve sabırlı olmak
lazım. Yoksa elinde çizimlerle Passionis kadar etkili bir marka olmak isteyen
Deniz Tranba gibi kalakalırsınız. Sadece bir kağıt parçasından oluşan
çizimlerle başarılı olabileceğine inanıyordu Deniz. Oysa ki bir zanaatın hayata
geçmesi için o çizim tek başına yeterli değildi. Onu birinin emeğiyle yavaş
yavaş işlenmesi gerekirdi. Aynen Meriç Acemi’nin Ömer-Defne ilişkisinde yaptığı
gibi...
33. Bölüm benim için bir
nev-i onların ilişkisinde geçmişe yolculuk gibiydi. Ömer ile Defne arasında
yaşanan her bir sahne onların başka bir sahnesini aklıma getirirken, kendi
kendime “vay be nereden nereye gelmişler” dedim. Üstelik bu değişim bir sihirli
değnekle olmadı. İkisinin de tüm acılara, ayrılıklara ve gelgitlere rağmen
emekleri ve azimleriyle gerçekleşmişti. İlk defa “evet artık bunlar cidden
şahaneler” dediğimi size itiraf etsem olur mu? Yan yana geldikleri her sahnede
bunu en derinden hissettim. İlk kez dağ evinde aşklarına başlayan Defne ile
Ömer değildi onlar. Bambaşkaydı. Yaşadıkları ve bakışları daha yoğundu. Çünkü
artık Ömer’in kuru bir “ben eminim” sözünden öteydi onların ilişkisini
başlatacak duygular. Ancak Meriç Acemi’nin bu ilişkiyi en sağlam ve eşit
temeller üzerinde yeniden başlatması için son iki engel vardı aralarında aşılması
gereken. Ondan sonrası ise Koray’ın Passionis’in kapısından içeri girdiğinde
dile getirdiği “Merkür Retro’su artık bitti. Hayat yeniliklere gebe...”
sözlerinde saklıydı. E zaten biz de heyecanla bekliyoruz o başlangıçlara değil
mi?
ZIT KUTUPLARIN UYUMU
Hayal kurmak... Bugüne
kadar Defne ile Ömer birbirlerinden habersiz kaç kere hayal kurmuşlardı
birlikte bir geleceğe dair. Ama devir artık bu hayalleri beraber kurmanın
devriydi. Biz de bölüme Defne ile Ömer’in kanepede birbirine sarılarak her
sabah bu şekilde uyanacakları günlerin hayalini kurmalarıyla başladık: “Uyanacağız,
belki sen şimdi bana inanmıyorsun ama ben biliyorum eminim uyanacağız.” Ne
kadar içten ve sıcak bir sahneydi. Aralarında bir engel olduğunu ikisinin de
bilmesine rağmen bu sorunların aşılmasını beraber sarılarak bekleyen çiftleri
görmeye pek alışık değilizdir ekranda. Ne olursa olsun aşklarından ve
birbirlerinden vazgeçmeyen bir çifti anlatması
Kiralık Aşk’ı benim gözümde
güzel yapan detaylar arasındadır.
Tüm zıtlıkların ve sorunların
içerisinde aşklarıyla ayakta durmaya çalışan Defne ile Ömer bir yandan da
gelecek mutlu günlerin alıştırmalarını yapıyorlardı evde. Hayaller kurarken
paylaşmayı öğreniyorlardı. Geçtiğimiz hafta evin kapısından içeri girdiği an
Ömer için genel kurallar koyan Defne yeri geldiğinde kendi kurallarından ödün
vererek erken kahvaltı ederken masada hem çay hem de kahve bulunması da
bambaşka bir ayrıntıydı. Genellikle ilişkilerde hep daha çok ödün veren bir
taraf olur. Ancak gerçek ve sağlam bir ilişki için bazı huylarımızı törpülerken
alışkanlıklar ve beğeni söz konusu olduğunda ortak bir payede buluşmak da
önemlidir. İlk kez beraber yaptıkları kahvaltıda kahve ile çayın bir arada
olması da iki zıt kutubun kendilerinden ödün vermeden bir masada keyifle bulunabileceklerinin
de bir göstergesiydi. Daha sonra ise işe giderken ki hazırlık süreci herhalde
her birlikte yaşayan çiftin rutin sabah karmaşasıdır. Tabii ki Defne’yi bir
anda bornozla gören ve ardından soğuk bir duş almak zorunda kalan Ömer’in hali
dışında...
Yazı devam ediyor..