Evet bir yola çıktılar, en azından kavga etmeyi
kestiler, derin derin nefes almaya başladılar, halletmek istediklerine karar
verdiler ama bu yol nereye gidiyor ve nasıl gidiyor bir bakmak lazım. Şimdi diyeceksiniz ki, " o zaman biz 5 bölümde hiçbir ilerleme kaydetmedik. O bankta
çakılı kaldık, tüm yaşananlar ve bu sil baştan olayı boşaydı." Son sahne eminim
herkeste bu hissi yaratmıştır. Ama aslında gerçek, görünenden çok daha öte...
Çocuk olmadığını
kanıtlamak isteyen bir Defne ile “güvenmiyorum” deyip kestirip atmayan hatta
“güvenmek istiyorum”a geçen bir Ömer oluşmaya başladı yavaş yavaş... Değişim
yavaş gelişen bir süreçtir. Bu yolculukta daha çok yaşayacaklarımız var. Öncelikle
ilişkilerine başlamadan önce Ömer ile Defne’nin bu koleksiyonu tamamlamaları gerekiyor. Nedense bu çizim ve koleksiyon sürecinin onların ilişkisinin bir yansıması
olarak düşünüyorum. Önce konkur yüzünden savaştılar rakip oldular, egolar öne
çıktı. Aynen istenmeden gerçekleşen ayrılık sonrası birleşmelerini engelleyen
gurur gibi...
Rekabeti birbirlerini tebrik ederek aştıktan sonra ise bu sefer
ortak bir iş yapmak için aynı masaya oturdular. Yaratım süreci çok bencildir.
Yaratıcı olan insanlar başkalarıyla çalışamazlar. Kendilerini eve kapatıp
hayattan uzaklaşarak yaratırlar muhteşem süreçlerini. Aynen Ömer gibi... Ortak
bir koleksiyon hazırlamak da, tek başına olmaya alışan birinin "konfor"undan
vazgeçmesi için bir araçtır. Ömer’in bankta söylediği “Sen iki kişi olmaktan
bahsediyorsun” cümlesini başarmak adına, koleksiyonu
hiçbir tarafın üstünlüğü olmadan eşit derecede emek göstererek tamamlamaları
lazım. Eğer bunu başarırlarsa ilişkilerine başlamak adına bir sonraki sürece
girebilecekler. O da birbirlerini tanıma süreci...
Evlenecek olan iki
insanın birbiriler hakkında "kaç kahve içer, çayına kaç şeker atar, neli
poğaça yer" gibi bilgilerden daha öte şeyler bilmeleri gerekmez mi? Söyleyin
bakalım bu muhteşem Ömer İplikçi hakkında Necmi’nin anlattıkları dışında ne biliyoruz? Ömer’in geçmişi ve bu geçmişin onda yarattıkları konusunda bihaberiz. Defne’nin açık defterine karşılık Ömer’in kapalı
kutusu var. Sil baştan sürecinde yavaş yavaş aralanan pandoranın kutusu hepten açılmalı ve ‘hoş geldin’ dediğimiz Ömer İplikçi dile gelmeli. Aksi takdirde
Neriman’ın da dediği gibi “Sen burada koltuklarla aşk yaşa. Yalnız yalnız otur
aşk acından öl” Ömer’cim...
Çünkü madem Defne sana kendisine dair her şeyi
anlatmalı ve sorunlarınızı birlikte çözmelisiniz, sen de açılmalı ve onun sana
merhem olmasına izin vermelisin. İşte o zaman Defne’nin “Söylemeyeyim sürpriz
olsun, belki ileride sen de görürsün!” dediği hayalin bir parçası olabilirsin. Ve
bu şekilde birbirinden çok farklı görünmesine rağmen aslında o kadar da benzer
olan bu iki insan eteklerindekilerin dökülmesiyle kalpleri birbirileri için atan ve
özgür göklerde beraber uçan iki kuş olacaklardır...