Söze, dün yaşananlardan biraz bahsederek başlamak istiyorum.
Tankut’un annesi, Ayça’nın da arkadaşı
eve ziyarete geldiler. Tankut’un annesi de aynı onun gibi tatlı, pozitif,
sevecen bir kadın. Bu aralar Tankut’la ilgilenen üç tane gelin adayı olunca o
da eve espirili bir giriş yaptı; “kızlarrr bulunmaz hint kumaşının annesi
geldiii ” dedi.
Duygu, Mehtap, Dani ve Tankut’un annesi birlikte konuştular,
Tankut’un annesi “oğlum kiminle mutlu olursa ben onu isterim bu Tankut’un
kararı” dedi, çok haklı. Ayça’nın arkadaşı da erkekler evinde Emre'yle konuştu.
Bu konuşmada beni rahatsız eden şey, Ayça’nın hal ve hareketlerinin
düzeltilmesi gerektiğinin altını sıkça çizmeleri oldu. Bakıyorum da Ayça sanki kendi
hareketlerinin sorumluluğunu alamayacak biriymiş gibi davranıyorlar. Özellikle
Emre sürekli olarak, Ayça’ya kılık kıyafetiyle ilgili, hal ve tavırlarıyla
ilgili en başından beri müdahalelerde bulunuyor. Rahatsız olduğun bir şey varsa
bahsedersin, uyarırsın da anlarım ama Emre bunu bir yaptırıma dönüştürdü. Ayça
da sonuçta 28 yaşında bir kadın, nerede nasıl davranması gerektiğini illa ki bilir. Şimdilik aşkın gözünü kör etmesi sebebiyle Ayça her şeye evet diyor olabilir,
uzun vadede zorla yapılan bu davranışların sorun yaratabileceğini düşünüyorum.
Bu
aralar dikkatimi çeken bir başka şey de Serhan’ın çok sessizleşmesi, içine
kapanması. Genelde ilgilendiği bir gelin adayı olmasa bile mutlaka tartışmalarla, gerginliklerle, attığı
nutuklarla kendini göstermenin bir yolunu bulurdu. Hayırdır inşallah? Bu aralar pek bir
masum, yoksa bu hafta erkek adaylardan evden gidecek olan o mu? Erkekler evinde
tansiyon bir türlü düşmüyor, sebebi malumunuz. Erdem, Eser, Cansel aşk üçgeni
erkekler evinde bu iki aday arasındaki ipleri gün geçtikçe daha fazla geriyor.
Bence Erdem böyle bir olayın ikinci kez başına gelmesinden kaynaklı ayrı bir
sinirli, ayrı bir üzgün. Ama Eser’i zayıf noktalarından vurmaya çalışması bence
çok da adil değil. Çünkü Eser Erdem’in üzüldüğünü
görüyor ve o da üzülüyor Erdem için. Hatta Erdem’in bir çok kötü lafını sırf
bunun için yutuyor.
Evde tartışmaların aşk için olması güzel tabii, kavgalar koltuk yüzünden çıkmıyor artık en azından. :) Bu tartışmalar
sırasında Erdem, Cansel konusunda Eser’e büyük bir özgüvenle (!) “sen ancak
avucunu yalarsın” dedi. Eserin verdiği cevap çok hoşuma gitti çünkü sıfır
egoyla verilmiş bir cevaptı. “Ben avucumu seve seve yalarım gerekirse ama
denedim derim, ben hayatta yaptıklarımdan pişman olurum, yapmadıklarımdan değil!" dedi. Aşksa bunun adı, hesabı kitabı olmamalı bu işin elinden ve kalbinden ne
geliyorsa yapmalı insan ki sonunda "keşke" demesin.
Bu tartışmalar herkesin
gözü önünde yapıldığından ucundan kıyısından Tankut’ta müdahil oldu konuya ve
Erdem’e de Eser’e de birbirlerine karşı çirkinleşmeden bu aşk savaşını
sürdürmeleri gerektiğinden bahsetti. Erdem biraz fazla baskı kuruyor Cansel
üzerinde. Ona bu kafasının karışık olduğu dönemde bile pek saygı göstermiyor,
kafasındakilerin netleşmesine müsaade etmiyor, adeta bakışlarıyla yargılıyor
kızı. Seçimi yapacak olan kişi Cansel ve kimse karşısındaki insanın duygularını
kontrol edemez (buna Erdem de dahil). Burada Ercan’ın diline de pelesenk olan
Nazım Hikmet şiirinden şu dizeyi söylemeden edemeyeceğim: "Sen elmayı
seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?”
Bir bomba haberim varrrr!!! Kızlar evine dışardan güzel bir
buket çiçek, hediye ve bir de görüntülü romantik msj geldi. Tabii ki Adnan’dan
Ceyda’ya geldi tüm bunlar. "Her dar kapıdan geçip bir güneş gibi, geleceğim
bekle beni" diyor mesajda. Tahminlerim de yanılmadım Ceyda’nın Ercan’a duygusal
anlamda bir şey hissetmediğini söylemiştim zaten. Ceyda hediyeleri görünce eli
ayağı titredi, heyecanlandı, her şeyden önemlisi mutlu oldu. Zaten o evde
bulunma sebepleri de aşkı bulup mutlu olmak değil mi? Ercan da izledi bu
görüntüleri ama çok olgunlukla karşıladı durumu. O Erdem’in yaptığını
yapmadı, yargılamadı da. Ceyda’ya onu ne
mutlu edecekse öyle davranması gerektiğini söyledi, özgüvenli davrandı. Üstelik
onlar gerçekten bir yola çıkmaya karar vermişlerdi birlikte. Aşk bu, hesap
kitap dinlemeden ansızın geliveriyor işte…
Ceyda Adnan’ı bekleyeceğini Ercan’a
uygun bir dille, onu kırmadan anlatmaya
çalıştı ama ne olursa olsun bu durum zor bir durum Ercan için. Önemli olan karşılıklı saygıyla
noktalanmasıydı, öyle de oldu. Bu davranışından dolayı Ceyda’yı takdir ettim.
Kim ne der kaygısını bir kenara bıraktı ve kalbinin sesini dinledi. En önemlisi
Ercan’a net oldu, samimi davrandı, sürüncemede bırakmadı. İkinci bomba haberim
de Eser Cansel’e ilan-ı aşk etti. Zaten evde kendi kendini yiyor her dakika
Cansel’i görmem lazım diye, bu adam harbi harbi seviyor galiba bu kızı. Eser’in
ordaki duyguları o kadar gerçek, içten ve samimiydi ki... “Hiçbir karşılık
beklemeden, aması, galibası olmadan seviyorum seni” dedi, daha ne desin? Bence bunu Cansel de gördü Eser’in
gözlerinde, etkilendi de ama sessiz kalmayı tercih etti yine. Kişisel fikrimi
sorarsanız, evet Cansel güzel bir kız, kötü bir kız da değil ama nedense
karakter anlamında Eser’le aynı frekanstalarmış gibi gelmiyor. Şu an Eser yoğun
duygular yaşıyor ama uzun vadede mutlu olabilirler mi, soru işareti!
Cansel
de bence artık Ceyda gibi net olmalı çünkü iki adamı da zor durumda bırakıyor;
onları da üzüyor, kendisi de rahat olamıyor. Bir insan birinden ya
hoşlanıyordur ya da hoşlanmıyordur bu kadar basit. Birinden birine hayır demenin
vakti geldi de geçiyor bile! Net olmakta her zaman fayda var. Diğer taraftan
Erdem’in bazı hediyeleri vardı Cansel’e, bir de konfetisi! Bir haftadır, bir kere bile hediye almayan Erdem, bir günde bir haftalık
hediyeyi birden vermeye kalkınca bence hem inandırıcı olmadı hem de komik oldu.
Hele tam Eser geçerken Cansel'in başında “tam zamanı” deyip konfeti patlatması
efsane bir hata oldu. Cansel artık iyice Erdem’in işi inada bindirdiğini
düşündü, duygularını daha bir fazla sorgulamaya başladı içinde. Kaş yapayım
derken göz çıkartmak diye buna denir heralde. Erdem’den hata üstüne hatalar gelmeye devam etti.
Cansel’e Eser hakkında gerçekliği olmayan şeylerden söz etmiş, açıkçası iftira
atmış, üstelik Eser Cansel’le konuşmalarında bir kere bile onun ismini ağzına
almazken! Erdem sana bir tavsiye; karşı
tarafı kötü göstermeye çalışıp kendini yüceltemezsin, olsa olsa bu yaptığın
davranışlarla daha beter gözden düşersin!
Anlam veremediğim bir olay var o da
şu; Emre’nin kendi ilişkisiyle alakalı biri yorum yaptığında bu kadar
tepkiliyken, diğer bütün ilişkiler hakkında bilirkişi gibi konuşması,
yargılaması, olayın taraflarından biriymiş gibi ahkam kesmesi. Hele Erdem’le
konuşmaları, çok fazla ateşi körükler şekilde oluyor. Gerilen ortamı daha da
geriyor, hiç doğru bulmuyorum. Neden böyle davrandığı hakkında bir fikir
yürütmem gerekirse; sanırım kendi
aşklarının önüne başka bir aşkın geçmesinden korkuyor. Nitekim haksız da
sayılmaz çünkü artık Emre-Ayça aşkı biraz popülaritesini kaybediyor gibi..
Bugün gelin adaylarından Cansel, damat adaylarından Tankut halk tarafından korumaya
alındılar. Yalnız bunlar sürpriz sonuçlar, bu isimler ilk kez korumaya
alınıyorlar. Ben burdaki mesajı şöyle okuyorum; halk daha fazla Eser-Cansel ve
Tankut-Daniella yakınlaşması görmek istiyor. Ve tabii ödüle birlikte gidecek birer
aday seçmeleri gerekiyordu, Tankut Dani’yi seçti bu sürpriz olmadı amaaa
Cansel, “sadece insan olarak değer verdiği” Eser’i ödülünü paylaşmak üzere
seçince aslında her şey daha net ortaya çıkmış oldu. Erdem çok bozuldu ama
üzgünüm görünen köy kılavuz istemez!
Dani ve Tankut muhteşem bir yemek yediler
müzik eşliğinde ve baş başa. Bu görüntüler, diğer adaylar da görsün diye
ekrandan eve verilince, çalan müziğin de etkisiyle evde herkes bir duygu
yoğunluğu yaşamaya başladı, hatta bazıları ağladı bile. Bazıları yaşanmışlıklara,
bazıları yaşanmamışlıklara, bazıları da hiç yaşanamayacaklara ağladılar. İlginç
bir detay gözlerden kaçmadı. Melis ağlarken yanı başında biten, ona
sarılan bir Erdem vardı ve bu beni inanın hiç şaşırtmadı. Cansel, yani uğruna
kavgalar ettiğin, bizim bir ilişkimiz(!) var dediğin kız, evden gideli belki
bir saat bile olmadan, kendini Melis’e
sarılıp onu teselli ederken, onunla dertleşirken buldun Erdem!
Eve Eser ve
Cansel’in görüntüleri de verildi, Erdem o görüntülerde iki insanın birbirine
olan duygularını da gördü. Hala kendi davranışlarındaki çelişkilere bakmadan
başkalarını suçlayabildi ama,pes! Anlasana artık Erdem Cansel’in kalbi sana
atmıyor! Erdem bugün “ben bir kadına benim dediysem bırakmam” diyor, sonra da
Cansel bana yanlış yaparsa (yanlış dediği Eser’i seçerse) buradan onu göndermek için elimden geleni
yaparım diyor. Bu ne yaman çelişki? Bir erkeğin bir kadına sanki malıymış gibi
bakmasından nefret ediyorum! İşte kalite böyle zamanlarda belli olur.
Severken herkes iyi, hoş davranır ama ayrılmayı bile saygı çerçevesi içinde
yapabilmek, egosuz davranabilmek inanın bir sanattır. Ve böyle insanlara
hayatımızda daha çok ihtiyaç var.
Bu gün eleme günü nedense kızlardan Ceyda,
erkeklerden de Serhan gidecekmiş gibi bir his doğuyor içime. Bir yandan da
Serhan’ı evden yollamazlar diye düşünüyorum, sonuçta dışarda onun da hatırı
sayılır bir takipçi kitlesi var. Yani erkekler evinden kim gider aklım biraz
karışık. Bekleyip göreceğiz. Cevapları öğrenmemize saatler kaldı neticede..