Kısmetse Olur: Duygular kördüğüm!

Kısmetse Olur: Duygular kördüğüm!
Söze, dün yaşananlardan biraz bahsederek başlamak istiyorum. Tankut’un annesi, Ayça’nın da arkadaşı eve ziyarete geldiler. Tankut’un annesi de aynı onun gibi tatlı, pozitif, sevecen bir kadın. Bu aralar Tankut’la ilgilenen üç tane gelin adayı olunca o da eve espirili bir giriş yaptı; “kızlarrr bulunmaz hint kumaşının annesi geldiii ” dedi.

Duygu, Mehtap, Dani ve Tankut’un annesi birlikte konuştular, Tankut’un annesi “oğlum kiminle mutlu olursa ben onu isterim bu Tankut’un kararı” dedi, çok haklı. Ayça’nın arkadaşı da erkekler evinde Emre'yle konuştu. Bu konuşmada beni rahatsız eden şey, Ayça’nın hal ve hareketlerinin düzeltilmesi gerektiğinin altını sıkça çizmeleri oldu. Bakıyorum da Ayça sanki kendi hareketlerinin sorumluluğunu alamayacak biriymiş gibi davranıyorlar. Özellikle Emre sürekli olarak, Ayça’ya kılık kıyafetiyle ilgili, hal ve tavırlarıyla ilgili en başından beri müdahalelerde bulunuyor. Rahatsız olduğun bir şey varsa bahsedersin, uyarırsın da anlarım ama Emre bunu bir yaptırıma dönüştürdü. Ayça da sonuçta 28 yaşında bir kadın, nerede nasıl davranması gerektiğini illa ki bilir. Şimdilik aşkın gözünü kör etmesi sebebiyle Ayça her şeye evet diyor olabilir, uzun vadede zorla yapılan bu davranışların sorun yaratabileceğini düşünüyorum. 

Bu aralar dikkatimi çeken bir başka şey de Serhan’ın çok sessizleşmesi, içine kapanması. Genelde ilgilendiği bir gelin adayı olmasa bile mutlaka  tartışmalarla, gerginliklerle, attığı nutuklarla kendini göstermenin bir yolunu bulurdu. Hayırdır inşallah? Bu aralar pek bir masum, yoksa bu hafta erkek adaylardan evden gidecek olan o mu? Erkekler evinde tansiyon bir türlü düşmüyor, sebebi malumunuz. Erdem, Eser, Cansel aşk üçgeni erkekler evinde bu iki aday arasındaki ipleri gün geçtikçe daha fazla geriyor. Bence Erdem böyle bir olayın ikinci kez başına gelmesinden kaynaklı ayrı bir sinirli, ayrı bir üzgün. Ama Eser’i zayıf noktalarından vurmaya çalışması bence çok da adil değil. Çünkü Eser Erdem’in üzüldüğünü görüyor ve o da üzülüyor Erdem için. Hatta Erdem’in bir çok kötü lafını sırf bunun için yutuyor.

Evde tartışmaların aşk için olması güzel tabii, kavgalar koltuk yüzünden  çıkmıyor artık en azından. :) Bu tartışmalar sırasında Erdem, Cansel konusunda Eser’e büyük bir özgüvenle (!) “sen ancak avucunu yalarsın” dedi. Eserin verdiği cevap çok hoşuma gitti çünkü sıfır egoyla verilmiş bir cevaptı. “Ben avucumu seve seve yalarım gerekirse ama denedim derim, ben hayatta yaptıklarımdan pişman olurum, yapmadıklarımdan değil!" dedi. Aşksa bunun adı, hesabı kitabı olmamalı bu işin elinden ve kalbinden ne geliyorsa yapmalı insan ki sonunda "keşke" demesin. 

Bu tartışmalar herkesin gözü önünde yapıldığından ucundan kıyısından Tankut’ta müdahil oldu konuya ve Erdem’e de Eser’e de birbirlerine karşı çirkinleşmeden bu aşk savaşını sürdürmeleri gerektiğinden bahsetti. Erdem biraz fazla baskı kuruyor Cansel üzerinde. Ona bu kafasının karışık olduğu dönemde bile pek saygı göstermiyor, kafasındakilerin netleşmesine müsaade etmiyor, adeta bakışlarıyla yargılıyor kızı. Seçimi yapacak olan kişi Cansel ve kimse karşısındaki insanın duygularını kontrol edemez (buna Erdem de dahil). Burada Ercan’ın diline de pelesenk olan  Nazım Hikmet şiirinden şu dizeyi söylemeden edemeyeceğim: "Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?”

Bir bomba haberim  varrrr!!! Kızlar evine dışardan güzel bir buket çiçek, hediye ve bir de görüntülü romantik msj geldi. Tabii ki Adnan’dan Ceyda’ya geldi tüm bunlar. "Her dar kapıdan geçip bir güneş gibi, geleceğim bekle beni" diyor mesajda. Tahminlerim de yanılmadım Ceyda’nın Ercan’a duygusal anlamda bir şey hissetmediğini söylemiştim zaten. Ceyda hediyeleri görünce eli ayağı titredi, heyecanlandı, her şeyden önemlisi mutlu oldu. Zaten o evde bulunma sebepleri de aşkı bulup mutlu olmak değil mi? Ercan da izledi bu görüntüleri ama çok olgunlukla karşıladı durumu. O Erdem’in yaptığını yapmadı, yargılamadı da. Ceyda’ya onu ne mutlu edecekse öyle davranması gerektiğini söyledi, özgüvenli davrandı. Üstelik onlar gerçekten bir yola çıkmaya karar vermişlerdi birlikte. Aşk bu, hesap kitap dinlemeden ansızın geliveriyor işte… 

Ceyda Adnan’ı bekleyeceğini Ercan’a uygun bir dille, onu  kırmadan anlatmaya çalıştı ama ne olursa olsun bu durum zor bir durum  Ercan için. Önemli olan karşılıklı saygıyla noktalanmasıydı, öyle de oldu. Bu davranışından dolayı Ceyda’yı takdir ettim. Kim ne der kaygısını bir kenara bıraktı ve kalbinin sesini dinledi. En önemlisi Ercan’a net oldu, samimi davrandı, sürüncemede bırakmadı. İkinci bomba haberim de Eser Cansel’e ilan-ı aşk etti. Zaten evde kendi kendini yiyor her dakika Cansel’i görmem lazım diye, bu adam harbi harbi seviyor galiba bu kızı. Eser’in ordaki duyguları o kadar gerçek, içten ve samimiydi ki... “Hiçbir karşılık beklemeden, aması, galibası olmadan seviyorum seni” dedi, daha ne desin? Bence bunu Cansel de gördü Eser’in gözlerinde, etkilendi de ama sessiz kalmayı tercih etti yine. Kişisel fikrimi sorarsanız, evet Cansel güzel bir kız, kötü bir kız da değil ama nedense karakter anlamında Eser’le aynı frekanstalarmış gibi gelmiyor. Şu an Eser yoğun duygular yaşıyor ama uzun vadede mutlu olabilirler mi, soru işareti! 

Cansel de bence artık Ceyda gibi net olmalı çünkü iki adamı da zor durumda bırakıyor; onları da üzüyor, kendisi de rahat olamıyor. Bir insan birinden ya hoşlanıyordur ya da hoşlanmıyordur bu kadar basit. Birinden birine hayır demenin vakti geldi de geçiyor bile! Net olmakta her zaman fayda var. Diğer taraftan Erdem’in bazı hediyeleri vardı Cansel’e, bir de konfetisi! Bir haftadır, bir kere bile hediye almayan Erdem, bir günde bir haftalık hediyeyi birden vermeye kalkınca bence hem inandırıcı olmadı hem de komik oldu. Hele tam Eser geçerken Cansel'in başında “tam zamanı” deyip konfeti patlatması efsane bir hata oldu. Cansel artık iyice Erdem’in işi inada bindirdiğini düşündü, duygularını daha bir fazla sorgulamaya başladı içinde. Kaş yapayım derken göz çıkartmak diye buna denir heralde. Erdem’den  hata üstüne hatalar gelmeye devam etti. Cansel’e Eser hakkında gerçekliği olmayan şeylerden söz etmiş, açıkçası iftira atmış, üstelik Eser Cansel’le konuşmalarında bir kere bile onun ismini ağzına almazken! Erdem sana bir tavsiye;  karşı tarafı kötü göstermeye çalışıp kendini yüceltemezsin, olsa olsa bu yaptığın davranışlarla daha beter gözden düşersin! 

Anlam veremediğim bir olay var o da şu; Emre’nin kendi ilişkisiyle alakalı biri yorum yaptığında bu kadar tepkiliyken, diğer bütün ilişkiler hakkında bilirkişi gibi konuşması, yargılaması, olayın taraflarından biriymiş gibi ahkam kesmesi. Hele Erdem’le konuşmaları, çok fazla ateşi körükler şekilde oluyor. Gerilen ortamı daha da geriyor, hiç doğru bulmuyorum. Neden böyle davrandığı hakkında bir fikir yürütmem gerekirse; sanırım kendi aşklarının önüne başka bir aşkın geçmesinden korkuyor. Nitekim haksız da sayılmaz çünkü artık Emre-Ayça aşkı biraz popülaritesini kaybediyor gibi..

Bugün gelin adaylarından Cansel, damat adaylarından Tankut halk tarafından korumaya alındılar. Yalnız bunlar sürpriz sonuçlar, bu isimler ilk kez korumaya alınıyorlar. Ben burdaki mesajı şöyle okuyorum; halk daha fazla Eser-Cansel ve Tankut-Daniella yakınlaşması görmek istiyor. Ve tabii ödüle birlikte gidecek birer aday seçmeleri gerekiyordu, Tankut Dani’yi seçti bu sürpriz olmadı amaaa Cansel, “sadece insan olarak değer verdiği” Eser’i ödülünü paylaşmak üzere seçince aslında her şey daha net ortaya çıkmış oldu. Erdem çok bozuldu ama üzgünüm görünen köy kılavuz istemez! 

Dani ve Tankut muhteşem bir yemek yediler müzik eşliğinde ve baş başa. Bu görüntüler, diğer adaylar da görsün diye ekrandan eve verilince, çalan müziğin de etkisiyle evde herkes bir duygu yoğunluğu yaşamaya başladı, hatta bazıları ağladı bile. Bazıları yaşanmışlıklara, bazıları yaşanmamışlıklara, bazıları da hiç yaşanamayacaklara ağladılar. İlginç bir detay gözlerden kaçmadı. Melis ağlarken yanı başında biten, ona sarılan bir Erdem vardı ve bu beni inanın hiç şaşırtmadı. Cansel, yani uğruna kavgalar ettiğin, bizim bir ilişkimiz(!) var dediğin kız, evden gideli belki bir saat bile olmadan, kendini  Melis’e sarılıp onu teselli ederken, onunla dertleşirken buldun Erdem!

Eve Eser ve Cansel’in görüntüleri de verildi, Erdem o görüntülerde iki insanın birbirine olan duygularını da gördü. Hala kendi davranışlarındaki çelişkilere bakmadan başkalarını suçlayabildi ama,pes! Anlasana artık Erdem Cansel’in kalbi sana atmıyor! Erdem bugün “ben bir kadına benim dediysem bırakmam” diyor, sonra da Cansel bana yanlış yaparsa (yanlış dediği Eser’i seçerse)  buradan onu göndermek için elimden geleni yaparım diyor. Bu ne yaman çelişki? Bir erkeğin bir kadına sanki malıymış gibi bakmasından nefret ediyorum! İşte kalite böyle zamanlarda belli olur. Severken herkes iyi, hoş davranır ama ayrılmayı bile saygı çerçevesi içinde yapabilmek, egosuz davranabilmek inanın bir sanattır. Ve böyle insanlara hayatımızda daha çok ihtiyaç var. 

Bu gün eleme günü nedense kızlardan Ceyda, erkeklerden de Serhan gidecekmiş gibi bir his doğuyor içime. Bir yandan da Serhan’ı evden yollamazlar diye düşünüyorum, sonuçta dışarda onun da hatırı sayılır bir takipçi kitlesi var. Yani erkekler evinden kim gider aklım biraz karışık. Bekleyip göreceğiz. Cevapları öğrenmemize saatler kaldı neticede..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER