Perihan'ın Mahallesi

Perihan'ın Mahallesi
Zaman geçerdi, ben Kuzguncuk sokaklarında kaybolurdum. Perihan Abla’yı kendi mahallemden biriymiş gibi düşünürdüm. Hayal kurardım, o mahallede yaşamak isterdim.

Hayatımıza mafya dizilerinin, türkücü başrollerin, ağalık mertebesine ulaşmış oyuncuların, kötülerin gerçekten kötü olduğu karakterlerin girmediği zamanlardı. Mahalle dizileri Versiyon 1’den, mahalle dizilerine giriş niteliği taşıyan bir komediden bahsediyorum.
 
Çocukluğumdan kalan en güzel hatıralardan biridir Perihan Abla… Usanmadan tekrar tekrar izlerdim. O zamanlar Betamax kasetlere kaydederdik. Kardeşimle canımız sıkıldığında veya yemek yemeyi istemediğimiz zamanlarda annemin kaçış noktasıydı Perihan Abla.

Küçüktüm, ilkokula gidiyordum, Pazar akşamları Bizimkiler yayınlanıyordu. Sabah okula gitmemek için türlü bahaneler üretiyordum, Pazar banyolarından nefret ediyordum. Anneannemin yaptığı köfte, patatesi yiyerek büyüyorduk kardeşimle. Daha çok küçüktük. TRT’de çocuklar için çok güzel çizgi filmlerin yayınlandığı zamanlardan bahsediyorum. Şimdiki gibi çocuklara özel kanallar yoktu. Biz TRT ile pek de güzel idare ediyorduk. Beyaz Gölge dizisi nasıl unutulur veya Fame?Yakari ve Susam Sokağı çocuklarıydık biz.

O zamanlar iş diye bakmazdık dizilere. Zaman geçerdi ben Kuzguncuk sokaklarında kaybolurdum. Perihan Abla’yı kendi mahallemden biriymiş gibi düşünürdüm. Hayal kurardım, o mahallede yaşamak isterdim. Seviyordum Perihan’ı, Şakir’i, Meraklı Melahat’ı, Şoför İsmet’i, Manav Hasan’ı, Bakkal Osman’ı, Berber Raşit’i ve Kasap Cavit’i... Onlar hep televizyonda olsun ben izleyeyim istiyordum.

Bütün bu isimleri Google’dan bakıp yazmadım. Çünkü hiç unutmadım. Şimdi sorsanız size bölümlerin özetlerini geçerim, içinde çalan şarkıların çoğunu ezbere bilirim. Çocukluğumda ezberlediğim Perihan Abla replikleri ve şarkıları yüzünden beynimin bir kısmını doldurduğum için sanırım ezberim vasatın üstüne çıkamadı. İnsan neden Perihan Abla’yı unutmaz da arkadaşlarının doğum günlerini unutur?

Ben Perihan Abla’yı çok ciddiye alıyordum. Gerçekten de benim mahallemde öyle bir kadının var olduğunu düşünüyordum. Hani herkesin derdine koşan, elleri kolları dolu çarşıdan dönen, bütün mahalleyle arkadaş, en yaşlısının bile “Abla” dediği o candan ve gülen gözleri olan kadını arardım.  Yeri gelince atar yapan, dominant, mangalda kül bırakmayan, muzip, esprili, hakkını sonuna kadar savunan, evlenmeye hiç de meraklı olmayan,  zamanının feminist kadınlarındandı Perihan. Ondan çok şey öğrendiğimi yeni yeni anlıyorum. Gözümün gördüğünü hiç unutmamışım. Güçlü kadınmış Perihan.
 
Hele Şevket Altuğ ve Perran Kutman yan yana geldiğinde tadından yenmezdi. Kolay mı 2 tane komedi ustasını bir mahallede buluşturmak. Doğaldı, kendiliğinden gülerdik onlara, doğaçlama, hiç metin yazılmamışçasına oynarlardı. Sanki ikisi de o mahallenin çocuklarıydılar. Aralarındaki ilişki de buydu işte, ne bir eksik ne bir fazla. Hayatımda aşk nedir bilmezken Perihan’a kızardım Şakir’e neden böyle davranıyor diye. Şimdi aşk nedir biliyorum ama hala anlamıyorum Perihan’ın Şakir’e olan nazını.

Güzel kadındır Perihan ama isteyeni tektir. Aslında onun da gözü görmez Şakir’den başkasını ama abla yüreği işte kardeşleri evlenmeden varamaz sevdiğine. Zaten Şakir alıp başını Adana’ya gittiğinde, izleyemez olduk tek başına Perihan’ı. Şakir ’siz Perihan, Edi olmadan Büdü, Lorel olmadan Hardy izlemek gibi bir şeydi. Sıkıcıydı yani, yavandı, tatsızdı.  O yüzden çok da dayanamadı yalnızlığa mahalleli, bırakıp  gitti.

Ben hala Melahat benim yan komşum, Şoför İsmet mahallenin abisi olsun isterim. Pikniğe gitmek,  at binmek, arada Şakir’in başına gelen sakarlıklara beraber gülmek…

Hep eğlenceli diye düşünürdüm. Bir şekilde çözülüyor sorunlar. Hayat da böyle bir şey demek ki... Kötü şeyler başımıza gelse bile Perihan gelir kurtartır bizi. Perihan olmasa da Şakir gelir. Sonuçta birisi çözer diye düşünürdüm. Öyle olmuyormuş.

Perihan’ın yaşadığı Kuzguncuk değişir, benim o zamanlar yaşadığım İstanbul değişir, insanlar değişir ve dizilerde bile kimse o kadar iyi insan olmazmış.

Geçen senelerde bir yazarımız “çekirdek çitleyerek izlenecek dizi” diye bir tabir çıkartmıştı. Hatırlıyorum. Perihan Abla tam da böyle bir diziydi. Televizyonun karşısına geçip çekirdek çitlemek gerekirdi ve çok güzeldi.
 
Soba vardı mesela, Melahat’ın sobası, tüttüğünde Şakir imdadına yetişmişti. Kestane pişerdi o sobalarda, bir de portakal kabukları. Siyah dolmuşlar vardı. İstanbul vardı. Ağaçlar vardı. Siyah okul önlükleri vardı. O zamanlarda içki içilebiliyordu televizyonda, kahvehane vardı mesela, kahvede oturan ve pek bir şey yapmayan erkekler. El örgüsü atkılar vardı, Perihan’ın Şakir’e ördüğü, kağıt helva vardı Şakir’in Perihan’a hediye olsun diye aldığı, kırmızı Volkswagen kaplumbağası vardı Şakir’in çarpa çarpa kullandığı.

Benim yaşımda kime sorsanız Perihan Abla’yı iyi hatırlar. Hem de öyle bir iyi hatırlar ki laf söyletmez. Sahiplenmiştir mahallesini, komşularını, arkadaşlarını. İyi insandır hepsi. Daha bizim kötülüğü bilmediğimiz zamanlardan kalan insanlardı. O yüzden her hangi birisi Perihan abla için yanlış bir şey söylediğinde öyle bir bakıyorum ki iki adım uzamak zorunda kalıyorlar. Çünkü orası benim çocukluğumdan beri hiç kirlenmemiş olan tek mahallem. Dokundurmayı da pek düşünmüyorum.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER