ABD'deki ulusal kanallardan CBS'te ekrana gelen United States of Al dizisi dün gece ekrana gelen bölümüyle 2. sezonuna başladı.
Dizide Afganistan'dan ABD'ye mülteci olarak gelen Al, Afganistan'da görev yaparken tanıştığı eski Amerikan askeri arkadaşı Riley'in ailesiyle kalmaya başlıyor. Vakti zamanında askerler için çevirmenlik yapan Al, Riley'in hayatını da kurtarmış... Bölümlerde Al ve Riley ile birlikte evdekilerin başından geçen komik olaylar anlatılıyor. Yeni ülke, yeni kültür, farklı hayatlar vs. Kanala The Big Bang Theory, Young Sheldon, Mom, Two and Half Men ve Mike and Molly da dahil pek çok iş hazırlayan Chuck Lorre imzalı bir dizi hatta.
İlk sezonu izleyenler bilir, arada ABD'nin Afganistan'daki varlığı üzerinden ülke siyasetine de laf sokarlar ama en nihayetinde şartlar/politik/insanlığa yardım gibi sebeplerle orada bulunduklarını milliyetçiliğe girmeden araya sıkıştırmayı da ihmal etmezler. Bir nevi ortayı bulma durumu olduğu da söylenebilir. ABD'nin Afganistan'dan çekildikten sonra Taliban'ın ülkenin kontrolünü hızla ele geçirmesi ve sonrasında olanlar ise artık malum. İşte United States of Al da yeni sezonunda bu durumu haliyle es geç(e)medi. Hatta öyle ki tüm bunlar olduğunda yeni sezonun hazırlıkları ve çekimleri çoktan başladığı için bir nevi sil baştan yapmak zorunda kaldılar.
Sıfırdan bir ilk bölüm yazıldığı haberi geldi, bu bölüm başa geçirilerek her şeyi çöpe atmamak adına yazılan/çekilen kısımlar bir şekilde sonraya alındı. İlk bölümün ağırlığı ise Al'ın kız kardeşi Hassina'yı güvenli bir şekilde ülkeden dışarı çıkarabilmekteydi. United States of Al dizisi normalde kahkaha efektli komedilerden birisidir. Ancak olan bitenleri anlatabilmek ve etkiyi daha doğru verebilmek adına (neyine komedi koyacaksın?) bölüm kahkaha efektsiz yayınlandı ve komedi tarafı da çoğunlukla törpülenmişti. Haberleri takip edenler için gidişat sürpriz değil gerçi ama en azından takip etmeyenlerin ya da pek önemsemeyenlerin (esasında Amerikalıları kastediyorum) de kafasına bir şeyler girmiştir herhalde diye düşünüyorum.
Benim dikkatimi/ilgimi çeken bir tarafı ise verdikleri çabanın kız kardeşi "Türkiye"ye getirmek için olmasıydı. Afganistan'da olup bitenlerin ardından ülkemize pek çok Afgan'ın geldiği sır değil malumunuz... Başta Hassina için sadece Türkiye’ye vizesi var dediler mesela ve böylece bir nevi "Neden ABD'ye gelmiyor?" sorusuna cevap vermiş de oldular. Devamında ise Taliban sonrası iptal olan ticari uçaklar, çıkan karmaşa, çaresizlik derken zaten çok şey değişti. İzlerken aklıma haberlere yansıyan uçağa binmek için çabalayan insan görüntüleri geldi açıkçası.
Bu arada Hassina sonuçta öyle ya da böyle güvenli bir şekilde yine "bize" gelmiş oldu. Şaşır(a)madım tabii ki şaşırılası bir durum da değildi zaten, dahası sevindim de bu şekilde bittiğine aslında. Kız kardeşinin halini ucundan da olsa işlemeye devam ederlerse ne şekilde devam edeceklerini de merak ediyor gibiyim. Komedi dizisi etiketine sahip bir yapım beklediğimden daha iyi bir bölüm çıkarmış oldu böylece. ABD yapımı olduğunu unuttuğumu iddia edemem açıkçası ama başarılı bir iş çıkardıklarını da söyleyebilirim. Adım adım ve fazla zorlamadan olan bitenleri anlattılar.
United States of Al üzerinden şimdilik durum böyle yani.
Ek: İçimde kalmasın, bahsetmiş olayım. Dan Brown'ın Kayıp Sembol romanından uyarlanan "The Lost Symbol" dizisi yayın hayatına başladı ve 4 bölümü geride bıraktı. İzleyeni varsa farkındadır, hikaye gereği bunlar da ucundan Türkiye'ye uğruyorlar. Kitabı okumadım gerçi ama anlaşılan o ki kitaba oranla biraz daha fazla Türkiye'ye yer veriliyormuş. Bu kısmı tabii ki sorun değil, ben asıl yer verilme biçimine takılmış durumdayım.
Ülkenin imajına vs.ye girmeyeceğim açıkçası. Diziyi hazırlarken fazlasıyla oturdukları yerden iş yapmışlar, takıldığım kısım daha çok burası oldu. İlk bölümdeki Ağrı'daki hapishane ortamı ülke fark etmeksizin pek olacak iş değil mesela. 4. bölümde güya İstanbul'da bir kafede oturup Türk kahvesi içen kadın karakter de o kadar bulunduğu yere yabancı gibiydi ki... Zaten başta ne dediğini bile anlamadım, ekrandaki İngilizce altyazı yardım etti. Tamam, kadında zaten turist Türkçesi vardı ve garson da göze batmadı ama resmen insanı oturdukları yerden rahatsız ediyorlar ülkeye her dokunduklarında.
Ne olacak bu halimiz demiyorum ve yazıyı burada noktalıyorum ^.^