Çatı Katı Aşk: Bir çatı katına sığacak iş miydi aşk?

Çatı Katı Aşk: Bir çatı katına sığacak iş miydi aşk?
Bu sezonun yaz dizilerinin fragmanları dönmeye başladığında en çok ilgimi çeken diziydi "Çatı Katı Aşk". Kadro şahane, müzikler Aydilge, yönetmen Barış Yöş... İçimi kıpır kıpır eden şahane bir fragman dönüyordu ekranlarda. Nitekim diziyi izlediğim zaman da içime sinmeyen bazı şeyler olmasına rağmen beni ekran karşısında tutan şey hikâyenin atmosferindeki o güzel enerji oldu. Bildiğiniz gözlerimi alamadım. İlk bölümün yayımlandığı akşam işim olduğu için bölümü doğru dürüst izleyememiştim, sosyal medyada da malum gümbürtü kopuyordu. En sonunda geceki tekrardan ilk bölümü şöyle ağız tadıyla izlemek nasip oldu, hemen taze taze oturdum klavyenin başına.


İlk bölümü biraz başından izlediğim zaman bu emlakçıdaki muhabbet üzerine anlaşmalı/sahte evlilik olayına denk gelmiştim. E artık biliyorsunuz, en favori klişemdir kendisi; elimdeki işe ara verdim hemen Twitter'a koştum bu yazı benim için rezerve etmişler diye. Nilay Deniz'i hem Aşk Yeniden'de hem de Ateşböceği'nde izledim, enerjisine de kendisine de bayıldığım bir isim. Onu öyle en sevdiğim hâliyle görünce kafadan 1 puan, kovulduğu evde "naezik" sınıfına mevcut kızlara verdiği postayı görünce bi 2 puan daha, "Ben ezik değilim, sadece param yok." lafına ayrıca 1 puan daha, ekranlarda görmek istediğimiz güçlü genç kadın imajına da 1 puan daha verdim etti daha ilk dakikalardan etti beeeeş. Eh artık perinizden torpilli olduğunu söylemeye gerek yok. Sen varsan ben oturur miiiis gibi izlerim, dedim. Benim için dizinin yıldızı o'dur. Denk gelirse eğer buradan kocaman sevgiler.

Furkan Andıç hafızam beni yanıltmıyorsa ilk olarak "Kaçak Gelinler"deki Selim rolüyle tanıdığım bir isim. Hatta dizi hakkında tweet atarken de birçok kere Selim yazasım geldi, o kadar çok sevdiğim bir işti. Oyuncunun gitgide kendini geliştirdiğini düşünüyorum. Evet, fiziği iyi ama o bazıları gibi sade fiziğiyle ön plana çıkmaktansa oyunculuğunu ilerletmeyi seçmiş helâl olsun. "Tatlı İntikam" da yine çok hoş bir diziydi, severek izlemiştim. "Kardeş Çocukları" dram türündeydi, o şahane kadroyla ömrü kısa oldu hepimizin içi acıdı ama kısa da olsa çok hoş bir işti. Yalnız "Her Yerde Sen"le de daha net bir biçimde gördük ki Furkan Andıç romantik komedi işlerine çok daha güzel gidiyor. Kendisi de cıvıl cıvıl bir karakter olduğu için roller üzerine daha rahat oturuyor, keyifle izliyoruz. Burada da Ateş karakteri bize aynı enerjiyi veriyordu. Aynı zamanda karakterin dile hâkimiyeti, sanat ve spora merakı daha da dolu birini koydu önümüze. "Yaseminlerin öyle güzel bir kokusu vardır ki eskiler yasemin koktu demez, yaseminler tüter." sözünü duyan bir Yasemin olsam öyle hemen düşmezdim tabii ama, ufak da bir erirdim hani. Tütmek Kıbrıs ağzında "bir nesnenin güzel kokması" anlamına gelir. Aslında yazının başlığını bu sahneye atıf yaparak "Yaseminler tüter mi hâlâ?" yapacaktım ama Alev Alatlı'nın aynı isimli romanı hüzünlü bir hikâyeyi konu alır, dedim buraya hüzün karıştırmayalım. Ama lafı yeterince karıştırmaktan da geri durmayalım tabii, yazılarını gecenin üçünde yazmayı alışkanlık hâline getirmiş bir periden ne beklersiniz?..

Mükemmel bir kare olmamış mı? Renk uyumları şahane. Ben Furkan Andıç'ın yerinde olsam bunu eğlencesine bi süre profil fotoğrafı yaparım

Neyse efendim, ne diyorduk? Ateş'in bu eğlenceli, hafiften haylaz tavırlarının yanında bir de dram yönü var karakterin. Babasıyla arasındaki kırık ilişkiyi ve onu haylaz olmaya iten yaralarını gördük. İnsanın büyürken yanında tutunabileceği, güç alabileceği, sevgi görebileceği birinin olması gerçekten önemli. Ateş'in babası gerçekten de oğlunun dediği gibi insanları gücüyle elde tutabileceğini sanan, dünyanın kendi istek ve hedeflerinin etrafında döndüğüne inanan biri gibi duruyor. Çok güzel dedin Ateşçim, istediği gibi bir oğlu olsun istiyorduysa bir zahmet biraz vakit ayırıp dilediği gibi yetiştirseymiş. Hala figürü de çok pasif geldi bana, rica ederim lütfenler falan. Yeğenine babasından daha çok değer veriyor o belli ama o da maddiyatın verdiği gücün arkasına yaslanarak yaşamayı seçmiş bir karaktere benziyor, faydası değil zararı dokunur sanki bu gidişle. 

Yiğit Kirazcı da keza benim çok çok sevdiğim bir isim. "Seviyor Sevmiyor"daki Tuna karakterine vurulmayanınız var mıydı? Çok sempatik ve aynı zamanda da karizmatik bir duruşu var. Aslına bakarsanız her türlü role koysak olur gibi duruyor, komedi dram hepsine uyar. Misal buradaki hafif öküz. tipleme de çok hoş durmuş, tam oturmuş. Ama biliyoruz ki bu karakter zamanla biraz evrilecek ve biz o zaman o hâliyle de çok seveceğiz. Nilay Deniz'le kimyaları tutuyor evet güzel bir enerjileri var, kavgalı itişmeli başlayan güzel bir çift olurlar burası tamam. Ama keşke Ayşen'le biraz Yusuf-Muazzez olayları olaydı be... 

Shipimin esas çift olmadığını öğrenmişimdir....

Ayşen'le Ateş yani tamam ilk karşılaşma sahnelerini pek sevmemiş olsam da sonrasındaki hâlleriyle başka bir dizide olsalar belki bu kadar göze batmazlardı. Ezgi Şenler'i "Bodrum Masalı"nda -yine bir Ateş'e âşıkken- izlemiştim. Öncelikle çok güzel bir oyuncu, "Nefes Nefese"deki hâli de çok hoştu. Oyunculuğu da tecrübesine göre iyi, ona eyvallah ama Ayşen karakteri bu dizide daha güçlü bir kadın figürü mevcutken Ateş'le olmamış bence. İkisinin sahnelerini izlemesi yine zevkli orada bir sıkıntı yok ama biraz daha çizgilerin dışında yaratılmaya çalışan figürlere göre çok basit hatta yer yer klişe kaçıyor onların ilişkisi. Apayrı bir proje olsa yine ses etmeden izlersiniz ama burada içinize tam sinmiyor işte, kafanıza oturmuyor. Zaten sosyal medyadaki yoğun tepkiden de gördük. Bence izleyicilerin diziye devam edip etmeyeceğinde belirgin bir rol oynayabilir bu durum, küçümsenmesin. Misal ben yazıyor olsam "Eğer seyirciyi bu çifte ısındıramazsak hikâyeyi diğer türlü nasıl çevirebiliriz?"i muhakkak düşünür, orada bir kapı bırakırdım. "Kara Ekmek" ile "Fazilet Hanım ve Kızları" dizilerinde bu gibi durumlar olmuştu. Burada şimdi seyirciye göre mi şekil alacağız hani özgürlük tarzı bir yaklaşım sergilenmesi saçma olur, ki kimsenin de eğer buna ihtiyaç duyulursa bu tarz bir tavır içerisine gireceğini düşünmüyorum. Çünkü dijital platformların bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde free tv ye iş yapıyorsanız seyirciye istediği zaman istediği kadar izleyebileceği internet dizilerindense bu sıcakta oturup sizi seyretmeleri için bir neden vermeniz gerekir. Dizi sosyal medyada o kadar konuşulmasına rağmen aynı gece yayınlanan ikinci tekrarının reytingleri o kadar düşük geliyorsa demek ki izleyiciye ters gelen bir şeyler olmuş. E o zaman devamlı nabız ölçmek, gerektiği yerde nabza göre şerbet vermek gerekli ki sorun çıkmasın. Burada bence bi iki üç bölüm daha seyirci sevecek mi diye deneme süresi olabilir ama ondan sonra seyircinin durumuna göre şekil alınmalı ki bu güzelim iş kader kurbanı olmasın.



İlla ki sahte evlilik oyunu gerçeğe dönecek gibi bir durum yok tabii ki, Ateş ve Yasemin iki ortak olarak da güzel bir dostluk kurabilir bu klişeyi yıkabilirler burada bir sorun yok. Yasemin'le Demir arasındaki çekim de güzel (Demir sonuçta Ateş'in eski adı idiii, anlayan anladıˆˆ). Yani olay Ayşen karakterinde kopuyor. Yapamıyorum arkadaşlar, ben bir türlü kafamda uyuşturamıyorum. Evet Ateş'e eksikliğini hissettiği gerçek sevgiyi ve saflığı yaşatabilir ama Ayşen tarafında Ateş'i ilgi çekici kılan tek şey yakışıklılığı gibi duruyor, bu da önce kafaların uyuşmadığı ilişkide sevgi yetmez mantığındaki perinizin kabullenemediği bir şey. Hani ne bileyim kediyi beslerken falan görseydi de içindeki iyilikten falan etkilenmiş olsaydı yine tamam diyeceğim, yok. Biz de ergen olduk ama kimseye sırf çok yakışıklı olduğu için tutulduğumu bilmem, beni çeken her daim daha farklı şeyler olmuştur. Burada Ayşen'in bilinmeyen ailesinin Ateş'in halası ya da babasıyla bir ilgisinin kurulabileceğini hatırlatarak yenilgiyi kabul edemeyen kalbime ufak bir ümit aşılamak isterim. Ayriyeten asla oyuncu özelinde bir şey söylemediğimin, derdimin sadece Ayşen-Ateş ikilisini shipleyememek olduğunun altını olası linçlere karşı kalın kalın çiziyor, müsaadenizle paragrafı kapıyorum. Ezgi Hanım'a da sevgiler..



Dizide çok sevdiğim iki detaydan ilki Tülay Günal'dı. Genco Erkal'la yaptıkları şarkılı şiir dinletilerinde kendisine bayılmıştım. Dizide de görünce çok sevindim, evde bizimkilerin tarafını tutan yegane insan olduğu için de Perihan karakteri bir hayli kıymetli. Eee kimin hânı? (Kelime oyunu yaptım, kapat parantez) Yalnız Celal Bey'i tutmaya çalışırkenki kayarak gittiği hâli de çok hoş değil miydi? İyi gülmüştüm o kısımda. Celal Bey rolünde de Süleyman Bey'imizi görmek... Eee yıllar öylesine geçmemiş tabii ama asaleti baki kalmamış mı? Çok sevdiğim ikinci detay Süheyla-Şuayb çiftiydi. Pelin Öztekin ve Bülent Seyran çok hoş olmuşlar. Bir de "Fatmagül'ün Suçu Ne?" izleyenler bilir Rahmi'nin onu seven ve ona değer veren bir eşi olması, böyle tatlış bir çift olarak izleyebilmek çok hoş geldi, bir duygulandım mı ne? :') Antikacı dayının plaklarından şöyle güzel bir parça koysak da çalsa şimdi... Ah beni de öyle bir dükkana atsalar şu ân... Bayılırım öyle yerlere, sadece plakları tek tek incelemem bir günümü alırdı sanırım. Bendenizin koleksiyonu daha ufak, o daha büyüyecek abileri ablaları. Bu periniz de yaşlandığı zaman inşallah öyle güzel ve geniş bir koleksiyona sahip olacak. Kedilerim, kahvem ve ben hüzünle dinler, maziye gideriz, gözümüz dalaaar uzaklaraaa. Hop! Çıktım geri hüzünden, daha yazıyı bağlayacağız.

Bol ama'lı cümlelerimin kısası "Çatı Katı Aşk" genel olarak çok tatlı, sıcacık bir dizi olmuş. Şu çift durumları bir çözülse tadından yenmeyecek, oturup güzel güzel izlenecekˆˆ Muhtemelen daha farklı bir şey denenmek istendi, bakalım neler olur neler olmaz, zaman gösterir. Hayırlısı... Tüm ekibin emeğine sağlık. Yeni bölüm fragmanı da çok hoş duruyor, haftaya yine ekran başındayız.

Sevgiyle, ümitle ve sağlıkla olması adına mümkünse evlerinizde kalın.

Periniz. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER